*Medya: The Wolf And The Moon /BrunuhVille
Kokun Yalan Söylemez' de en son:
"Maite güçlükle kollarını ondan kurtarıp Cade' i kiliseden çıkardı. Arabaya binip yola çıktıklarında kafasında dönüp duran soru işaretlerini yok saymaya çalıştı. Katilin burada olması tesadüf müydü yoksa izleyerek mi gelmişti bilmiyordu. Bunun üzerinde daha sonra düşünecekti. Şimdi Cade' i buradan uzaklaştırmalı ve yalnız kalabilecekleri, rahatça konuşabilecekleri bir yere götürmeliydi."
Keyifli okumalar :)
*21*
Maite arabayı limana doğru sürerken aklından onlarca düşünce geçiyor, kilisede olanlar bir bir gözlerinin önüne geliyor ve direksiyonu sıkı sıkı kavrayan parmakları kasılırken her düşüncede daha fazla renk kaybediyordu.
Hemen yanında oturmakta olan Cade ise tek bir düşünceye odaklanmış hâldeydi ve defalarca zihninde yankılanan "Neden ?" sorusuna bir yanıt bulamamanın sıkıntısı içerisindeydi.
Arabayı uygun bir yere park eden Maite ile göz göze gelen Cade, tek kelime etmeden onun peşinden inmiş ve bir adım gerisinde yürüyerek Maite' nin rehberliğine bırakmıştı kendini. Az ileride başlayan ve dalgalardan limandaki gemileri korumaya alan kayalıklara yöneldiklerinde, aralarındaki mesafeyi kapatarak Maite' nin yanında yürümeye devam etti Cade.
Kayaların sırtını dayadığı beton setin üzerine oturan Maite, Cade' in de yanına oturması ile derin bir nefes aldı ve kollarını kendine destek verecek şekilde arkasına uzatıp gözlerini yumdu.
Bir süre yanında oturan kadını izleyen Cade, bakışlarını denize çevirdi. Denizden usul usul onlara doğru esen rüzgâr, Maite' nin kokusunu daha güçlü solumasına neden olurken aynı zamanda düşüncelerini de zihine savuruyordu sanki.
"Konuşmak ya da konuşmamak konusunda seçimi bana bıraktığın için teşekkür ederim Teğmen, işin aslı şu ki istesem de ne konuşacağımı bilmiyorum."
Maite sergilediği rahat görüntüye rağmen Cade' in zihninde kısa süreli gezintilerinden o tuhaf duygunun gel-gitleri sayesinde haberdardı. Aklından geçenleri Cade' in ona karşı kullanmayacağını artık biliyordu ve bu anlamda düşüncelerine ortak olması sorun değildi onun için. Ama şu tuhaf his...İşte onunla nasıl baş etmesi gerektiğini henüz bulamamıştı ve bu yüzden tadilata giriştiklerinde Cade' ten tekrar sözünü tutmasını isteyecekti.
"Bir şey konuşmak zorunda değilsin Cade. Seni buraya kendini iyi hissetmen için getirdim, iyot kokusu bu konuda bir harikadır."
Cade hiçbir zaman dilin söylediklerini, hissettirdiklerini önemseyen biri olmamıştı. Onun için bedeninin konuşan kısmı değil, o bedeni sarmalayan tenin sessizliğinde yankı bulan kokular önemliydi. Maite' nin tenindeki sessizlikten yayılan samimiyetin kokusu, denizin sunduğu iyotlu terapiden çok daha rahatlatıcı bir etkiye sahipti. Öyle ki az önce ne konuşacağını bilmediğini söyleyen Cade, hiç tereddüt etmeden konuşmaya başlamıştı.
"Kilisede olanlarla markette bayılmama neden olan şeyin bağlantılı olduğunu düşünüyorum." dedi ve bu sözleriyle Maite' nin dikkat kesilerek doğrulduğunu fark edip devam etti.
"Markette adamın nefret ve öfke dolu kokusu genzimi yakacak kadar güçlüydü. O kadar yoğundu ki tüm o kalabalığın içinde neon ışıkları gibi gözümü alıyordu. Onu bulmak için reyonların arasına daldım ve sanki aniden önüme çıkan beton bir duvara toslamışım gibi adamın nefretiyle çarpıştım."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kokun Yalan Söylemez (KİTAP OLDU)
Misterio / Suspenso*Arka Kapak Yazısı* Kokunu alabiliyorum. Ne hissettiğini biliyorum. Rol yapan yüzünün gerisinde, gerçeği söyleyen tenin seni ele veriyor. Dilini eğitebilir, gözlerini ehlileştirebilir, hatta yüzüne hükmedebilirsin. Peki ya kokun ? Onu saklayabilir...