"Ya! Ben öyle şeyler yapmam!"
Karşımda, kahkahalarla gülen Jungkook'un omzuna yumruğumu indirdiğimde istifini bozmadan gülmeye devam etti.
Yani ben cidden, çok istediğim bir şeyi bana alması için aegyo yapmış olamazdım.
Olamazdım ya!
Kesinlikle hayırdı.
Çok düşük bir ihtimaldi.
Belkiydi.
Ofladım.
"Neymiş o, bana bile aegyo yaptıran şey?"
Kaşlarımı kaldırarak sorduğumda sırıtan yüzünü gözümün önüne sokmak istercesine yaklaştı. İfadesi sinsi bir hal alırken yutkundum. Kesin sapık bir şey söyleyecekti.
"En sevdiğin renk ne, Haru?"
Cevap vermek için ağzımı açtığım sıra benden önce davrandı.
"O renkte bir sütyen aldım." dediğinde gözlerim şaşkınlıkla büyürken eş zamanlı olarak yanaklarım yanmaya başladığında kendimi koltuğun ucuna ittirdim. Ağzım bir açılıp bir kapanıyordu. Diyecek bir şey bulamıyordum.
Neden ona sütyen aldırmıştım, derdim neydi?
"Mağazaya girdiğimizde aynen şöyleydin," gülerek ayağa kalktığında hala aynı ifadeyle ona bakıyordum.
Parmağını ileri uzatıp dudaklarını büzdüğünde bunun yaptığım aegyo olduğunu kavramam çok da zamanımı almadı.
"Kookie~ Lütfen bana bunu al~."
Daha sonra kendini koltuğa attı ve tepinerek kahkaha atmaya başladı.
"Ya sallama be! Niye sana aldıracakmışım ki onu?!"
Kesinlikle benimle oynuyordu ya!
Ben?
Haru?
Erkek arkadaşım bile olsa ona böyle bir şey aldırmazdım be!
"Cüzdanını evde unuttuğun için olabilir mi?"
Gülmekten kızaran yüzünü bana çevirip tek kaşını kaldırdı.
Pekala bu geçerli değildi çünkü daha sonra da gidip alabilirdim.
"Sınırlı üretimdi." dedi tekrar ve tekrar aklımı okurcasına.
Oflayarak göz devirdim.
"Hatta, bayağı parlak bir siyahtı ve üstünde taşlar vardı. Sana bu taşların tişörtünden belli olacağını söylediğimde gözüme sokup 'içeri göçük ya görmüyor musun?!' demiştin."
Oldukça keyifli çıkan sesini benim taklidimi yaparken inceltmesiyle kıkırdadım fakat içinde bulunduğum utanç çukurunu hatırlayınca tekrar eski halime döndüm.
O sıra bir tokmak beynimin çanına vurdu.
Ani bir refleksle tişörtümün yakasını tutup ileri doğru ittirdim ve giydiğim çamaşıra baktım.
Tahmin ettiğim gibi.
ALDIĞI SÜTYENİ GİYMİŞTİM!
Ay, hayat beni yoruyordu.
"Ben de bakacağım! Aldırdın ama üstünde görmeme izin vermedin!"
İleri doğru atıldığı sıra tişörtümü serbest bırakıp eski haline gelmesini sağladım ve hemen önümdeki omuzlarına ellerimi yerleştirdim.
Dudaklarını büzüp gözlerini kırpıştırarak bana baktığında kıkırdadım.
Hem yakışıklı, hem sevimli, hem de çekici olmayı nasıl başarıyordu?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Fated♧Jungkook
Fanfiction"Haru'm," dedi sonra, nefes boruma güller sıkıştırdı. "Gün'üm, Günler'im." Gömleği gerdanıma değdi, yanağımı göğsüne yasladım. Başını eğip, dudaklarını kulağıma koydu. Yaşlar bir bir aşağı düşerken yüzümü ona gösterdim. Paul, "Seni çok seviyorum, be...