Yaklaşık yirmi dakikadır süren sessizlik canımı sıkmaya başladığı için sesli bir nefes alarak Dahee'ye ve annesine baktım.
Belirsizlik canımı sıkıyordu, yavaş yavaş sinirleniyordum.
Babamı, Shi Hyuk ve Bangtan'la tanıştırmamın ardından, başkanın babama olan tuhaf bakışları merak duygumu kabartmış ve sormak için ileri atılmamı sağlamıştı.
Elbet, o kadın odaya girmeseydi.
Başkan ve babamın aynı anda ona adıyla seslenmesi rahatsızca yerimde kıpırdanmamı sağlamış ve anlamsız bakışlarımı kadının üstünde gezdirmeye başlamıştım.
"Selam, başkanım."
Dahee, elini kaldırıp sahte bir gülümsemeyle konuşurken babamın kolundan tutmuş ve sesli bir şekilde "Neler olduğunu açıklamanız gerekiyor, değil mi?" demiştim.
Dahee, neden olduğunu anlayamadığım küçümseyici bakışlar atmış ve kaşlarımın çatılmasına neden olmuştu.
Babam, başını sallayıp başkanın masasının yanında duran füme renkli koltuğa otururken iç çektim.
Yoongi ve Hoseok, yavaşça dışarı çıkarken Namjoon ve Seokjin de geri kalanların omuzlarına dokunarak onları odadan çıkartmış ve beş kişi kalmamızı sağlamıştı.
En sonunda dayanamayarak "Kimsiniz?" dedim kadına.
"Dahee unninin annesi mi? Benim teyzem mi?"
Siyah saçlarını omuzlarından geriye atarak boynunun açılmasını sağlarken orada duran doğum lekesi dikkatimi çekmiş ve titrememi sağlamıştı.
Aynısından annemde de vardı.
"Hem Dahee'nin annesi, hem de senin teyzenim."
"Sen onun teyzesi falan değilsin."
Babam ona cevap verene kadar bizim dilimizde konuştuğunun farkında bile değildim.
Ojeli tırnaklarını havaya kaldırıp süzerken "O zaman şöyle dememe ne dersin?" dedi.
"Az daha annen olacak kişiyim, küçüğüm."
Bedenim kaskatı kesilirken kaşınan parmak uçlarımı birbirine değdirmiş ve babama bakmıştım.
Bu ne demekti ya?
Bu kadın hem teyzem hem de annem olacak olan biri nasıl olabilirdi?
Babam hiddetle ayağa kalkıp öne doğru bir adım attığında onu tutacak gücü bile bulamadım kendimde. İşaret parmağını onun yüzüne doğru sallarken "Öyle bir şey hiç olmadı, Amanda!" diye kükredi.
İlk önce anlayamadığım ismi şimdi aklımda tutmaya çalışırken delireceğimi hissettim. Bu nasıl bir duyguydu böyle?
Nasıl bir şeyin içinde kalmıştım?
Başkan, babama sakin olmasını söylediğinde babam, ona ufak bir bakış atmış ve tekrar yerine, yanıma oturmuştu.
O an fark ettiğim başka bir şeyle başımdan aşağı dökülen hayret damlaları "Siz," dememe neden oldu. "Bizim dilimizi nereden biliyorsunuz?"
Başkan, dudaklarını birbirine bastırıp bakışlarını masasında gezdirirken Amanda denen kadın "Bilmemesi tuhaf olurdu zaten."
"Aşık olduğu adama ulaşması için benimle anlaşması gerekti, öyle değil mi Shi Hyuk?"
Avuç içlerimi sallanmaya başlayan bacaklarıma yerleştirip "Şunu adam akıllı anlatacak mısın?" dedim tuhaf bir gülümsemeyle Shi Hyuk'a bakan kadına.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Fated♧Jungkook
Fanfiction"Haru'm," dedi sonra, nefes boruma güller sıkıştırdı. "Gün'üm, Günler'im." Gömleği gerdanıma değdi, yanağımı göğsüne yasladım. Başını eğip, dudaklarını kulağıma koydu. Yaşlar bir bir aşağı düşerken yüzümü ona gösterdim. Paul, "Seni çok seviyorum, be...