yirmi yedi

3.5K 183 204
                                    

Sahneler, imza günleri, yılsonu programları, yarısını Bangtan'ın, diğer yarısını da bizim aldığımız ödüllerin sonunda kendimi biraz daha iyi hissediyordum.

İki sene önce yaptığımız gibi ajummanın yerinde, uzun masaları birleştirmiş ve etrafına dizilmiş bir şekilde yemeklerimizin gelmesini beklemiştik.

Jungkook, çaprazımda, Namjoon'un yanında oturmuş ve bakışlarını bir an olsun telefonundan çekmemişti. Arada sırada ekranı Namjoon'a doğru tutmuş ve onun ağzından çıkan her kelimeyi dikkatle dinledikten sonra tekrar telefonuyla ilgilenmeye devam etmişti.

Neye baktığını cidden merak etmiştim çünkü Namjoon, en sonunda ona "Güzel diyorum ya! Yap birini gitsin işte!" demişti.

Yemek yerine, tırnaklarımı yediğimi elime vuran Jisoo sayesinde anlamış ve ona sert bir bakış atıp yemeğime dönmüştüm.

Ajumma, aramızdaki gerginliğin –belli etmedik sanıyordum- hat safhaya ulaştığını söylemiş ve kulağıma Jungkook'a sahip çıkmam gerektiğini söylemişti.

Öylece kalakalmıştım.

Kaçmak için yer ararken, masanın üstündeki telefon gözüme çarpmış ve Jisoo'ya babamı arayacağım hakkında bir şeyler mırıldanmıştım. Yemeğiyle çok meşgul olduğu için beni tam anlayamaması işime gelmişti çünkü tabağımı bitirmeden gitmeme izin vermeyecekti. Fakat Taehyung, eliyle omzuma bastırmış ve gözleriyle tabağımı işaret ettikten sonra "Ne acelesi var? Yemeğini bitir, öyle ara." demişti.

Ondan duyduğum en olgun cümleydi.

Oflayarak yemeğimi yemiş ve dolu ağzımla birlikte ayaklanarak kapıya doğru yürümeye başlamıştım. Etraf sakin göründüğünden biraz dolaşmanın zararı olmayacağını düşünerek adımlarımı ana caddeye yönlendirmiştim ki menajer abla yerimde durmam ve oralarda oyalanmam hakkında bir şeyler gevelemişti.

Yaklaşık yirmi dakika kapının önünde ileri ve geri yürüyerek vücut ısımı artırmaya çalışmış ve kaçamak bakışlarımla Jungkook'u izleyip durmuştum.

Ertesi gün toplantı için şirkete gittiğimizde siyah arabamızdan inen ilk ben olmuş ve yaklaşık on metre ileride duran Harley Davidson'a ağzım açık bakakalmıştım.

Adımlarım benden bağımsız ona doğru giderken bu motorun Jungkook'la hayalini kurduğumuz Road King Classic olmasıyla gözlerimden kalp çıktığını hissetmiştim. Aynı Jungkook'un gözleri gibi siyah ve parlaktı.

Sonuncu sınıfın yarı dönem tatilinde bu motorun tanıtımı çıkmıştı ve biz deli gibi hakkında bulduğumuz her şeyi biriktirmiş ve bir gün bunu alıp uzun yolculuklar yapacağımızın hayalini kurmuştuk.

İç çekmiştim ve geriye doğru ufak adımlar atarak telefonumu çıkarmıştım.

Kamerayı yan döndürüp odaklarken dikkatimi çeken şey yüzünden kısa süreli bir kalp krizi yaşamış ve çabucak fotoğrafını çekmiştim.

Arkamı dönüp beni izleyen Nayeon ve Jisoo ikilisine doğru yürürken gözümün önünden gitmeyen plakayla yüzümde umut dolu bir gülümseme oluşmuştu.

Nayeon, ne olduğunu sorarken ona sadece plakada yazan şeyi söylemiş ve tuhaf bir yüz ifadesiyle baş başa bırakmıştım.

"HJ."

-

Jungkook'u gizlice bile izleyemediğim ikinci haftamda çalışma odama kadar girip beni taciz eden Yerim ve Chaeyoung ikilisiyle uğraşmak oldukça bitkin hissetmeme neden olmuştu.

Fated♧JungkookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin