Üzümlerim, bu bölümü @nochumelly tanesiyle, sohbet ederken söylediği bir şey üzerine yazmaya karar verdim.
Belirli bir zaman dilimi vermiyorum, size bırakıyorum.
Mutlaka, Jungkook için sıkkın hissettiğiniz zamanlar olmuştur, o vakitlere ithafen.
Öpüyorum, kalplerinizden. ❤︎
-
Beni tuhaf bir rüyanın içinden çıkaran telefonuma bulanık görüşümle bakarken, saatin kaç olduğu aklıma düşen ilk şeydi.
Yastığın altında duran elimi gözlerime götürüp ovalarken diğer elim, telefonuma uzanmış ve daha fazla ses çıkarmaması adına ekrandaki isme bakıp cevaplamama neden olmuştu.
"Alo?" dedikten sonra çıkan pürüzlü sesim beni rahatsız ederken boğazımı temizleyerek tekrarladım.
"Uyandırdığım için üzgünüm." dedi.
Benimkinin aksine sesi oldukça dinç geliyordu, şaşırmamıştım.
Son birkaç gündür, garip bir şekilde huzursuz olduğunu hissediyordum. Bu yüzden de uyuyamıyordu.
Her ne kadar benden gizlemeye çalışsa da anlıyordum işte.
"İyi misin?" diye mırıldandım, az önce dediğini görmezden gelerek.
Derin nefesi hoparlöre çarparken "Değilim." dedi.
"On dakikaya oradayım, aşağı inebilir misin?" diye sorduğunda başımı sallamış ve bunu göremeyeceği aklıma gelince "Tabii ki." demiştim.
Telefonu kapatıp yatağa bırakırken gözlüğüme uzanmış ve daha net bir görüş elde edince tembelce ayağa kalkıp dolabıma yürümüştüm.
Altımdaki pijamayı çıkarıp siyah bir kot giyerken üstüme onun hoodielerinden birini geçirdim ve bileğimdeki tokayla saçlarımı topuz yaparak odamdan dışarı yürüdüm.
Telefonumu almadığım aklıma gelince geri dönmek için çok üşendiğim gerçeğiyle boş verdim ve sessiz adımlarla çıkışa yürüdüm.
Botlarımı giyerken uykumun açılmadığını fark etmiş ve anlayamadığım birkaç şey mırıldanmıştım.
Sağ salim, temiz havayla buluşurken onun bu tarafa yürüyen bedeniyle kollarımı birbirine dolamış ve uykulu olduğumdan ötürü üşüyen bedenimi ısıtmaya çalışmıştım.
Yanıma gelip kollarını bana sararken "Üzgünüm," dedi.
"Seni görmeyi biraz daha erteleseydim kafayı yiyecektim."
Kokusunu içime çekip bakışlarımı ona yöneltirken "Yürümek ister misin?" dedim.
Başını salladı ve benden ayrılıp elimi tuttu.
Tembel adımlarla caddeyi yürüdük, bitirdik. Han Nehri'ne doğru yürürken "Saat kaç?" diye sordum.
Cebindeki telefonu çıkarıp tekrar yerine koyarken "2:48." dedi ve bana baktı.
Başımı sallayarak önüme döndüm ve gittikçe aydınlanan yola baktım.
Dispatch'in bu saatlere kadar kalmaması, içimi rahatlatmıştı.
Boş yolda öylece yürürken "Yorgunum." dedi.
"Yorgun ve üzgünüm."
Nefesini dışarı üfleyip geçici bir duman oluşmasını sağlarken kızaran gözlerine ve burnuna baktım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Fated♧Jungkook
Fanfiction"Haru'm," dedi sonra, nefes boruma güller sıkıştırdı. "Gün'üm, Günler'im." Gömleği gerdanıma değdi, yanağımı göğsüne yasladım. Başını eğip, dudaklarını kulağıma koydu. Yaşlar bir bir aşağı düşerken yüzümü ona gösterdim. Paul, "Seni çok seviyorum, be...