"Orada iyi olacak."
Başkanın yanı başında ona veda ederken, çökmüş bedenini odadan çıkarırken, yağmur damlalarının dümdüz ve hızlı bir şekilde yere düşüşünü izleyip ona layık bir uğurlama töreni yaparken ve Jungkook tarafından kollarımdan sıkı sıkıya tutulup arabaya bindirilirken kendime fısıldadığım cümle sadece buydu.
Orada iyi olacaktı, biliyordum.
Sevgiliyle uyuduğum gün bir rüya görmüştüm, şuan ne olduğunu hatırlayamıyordum fakat iyi bir şeydi sanırım.
Uyandığımda, burada kalıp acı çekeceğine oraya gidip huzura ermesini inandırmıştım kendimi. Yanımda yatan güzelliği uyandırmamaya çalışarak üstünden atlayıp dışarı koşmuştum ve bana en yakın olan odaya girmiştim. Büzük bir ifadeyle uyuyan Seulgi ve Joohyun'a uzunca bakıp, düşündüğüm şeyi en büyüğümüze söylemeye karar vererek yavaşça ona yaklaşmıştım.
Onu uyandırdığımda bir şey oldu sanıp hemen dikelmişti ve küçük ellerini kollarıma koyup hafifçe sıkmıştı.
Gülümseyerek bir sorun olmadığını, aklımdan geçen şeyi ve kendimizi fazla yıprattığımızı söylemiştim.
Bana hak vermişti.
Garip bir şekilde iyi hissederek diğerlerini uyandırmaya giderken oturma odasında uyuklayan dörtlüyü gördüğümde hafifçe gülümsemiştim. Daha sonra kahvaltı hazırlamaya başlamıştım.
Jungkook, ben domatesleri doğrarken kollarını belime dolayıp yerimde sıçramama ve kıkırdamama neden olmuştu. Yeni uyandığı için kalın ve pürüzlü çıkan sesiyle bana karşılık verdikten sonra elimdeki bıçağı tezgahın üstüne bıraktırmış ve bedenimi kendine döndürüp dudaklarıma tutkulu bir öpücük bahşetmişti.
Daha fazlasını istediğim için başımı yukarı doğru kaldırırken mutfağa giriş yapan Jimin'le birlikte hızla işime dönmüştüm ve Jungkook "Hyung!" diye kükremişti.
Jimin, özür dileyerek mutfaktan çıkarken o, tezgaha tutunan elimi tutmuş ve dudaklarına götürmüştü.
Tıpkı şuan yaptığı gibiydi.
Dışarıda boş bir şekilde gezinen gözlerimi ona döndürdükten sonra gülümsedim ve elimi sıkan eline karşılık verdim. Başımı omzuna yaslayıp gözlerimi kapatmadan önce sessizce gözyaşı döken Seulgi, Jimin'in ellerini tutan ellerine bakıyordu.
O sırada bir şey gördüm.
Dans odasında, ayağı incindiği için bizimle birlikte pratiklere katılamayan Seulgi'yi ve o günün akşamında, ışıkları kontrol etmek için odaya gireceğim sıra cam kapının ardında onun ellerini sıkı sıkı tutup ufak öpücüklerini konduran, Jimin'i.
"Bu doğru mu?"
Başımı hızla kaldırıp ikisine baktığımda şaşkın bakışlarını yüzümde gezdirdiler daha sonraysa kaşlarını çattılar. Seulgi, elini ondan kurtarıp yüzünü kurularken titrek bir nefes aldı.
"Ney doğru mu?"
Yutkundum ve önüme gelen saçları arkaya doğru iteledim.
"Bir şey gördüm az önce," göğsüme çöken ağırlıkla derin bir nefes almaya çalıştım fakat başarısız olmuştum. "Ayağını incitmiştin ve Jimin oppa, seni teselli ediyordu."
Seulgi, dikeldi ve çatık kaşlarını yüzümde dolaştırmaya devam etti. Bakışlarımı ondan çekip Jimin'e odakladığımda dudaklarını diliyle ıslattı ve gözlerini ablamla benim aramda gezdirmeye başladı.
"Stajyerken, evet."
Bir saniyeliğine bakışlarımı yanımdaki adama kaydırdım ve kıkırdadım. İçimdeki kıpır kıpır hisle birlikte boştaki elimi havaya kaldırıp parmağımı onlara doğru sallamaya başlamıştım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Fated♧Jungkook
Fanfiction"Haru'm," dedi sonra, nefes boruma güller sıkıştırdı. "Gün'üm, Günler'im." Gömleği gerdanıma değdi, yanağımı göğsüne yasladım. Başını eğip, dudaklarını kulağıma koydu. Yaşlar bir bir aşağı düşerken yüzümü ona gösterdim. Paul, "Seni çok seviyorum, be...