"Ya! Mola verelim artık, canım çıktı!"
Jisoo, nefes nefese kendini yere attığında dans hocamıza ufak bir bakış attım.
"Pekala, yirmi dakika sonra tekrar başlıyoruz." deyip odadan çıkarken Nayeon yeri tekmeledi ve sinirlendiğini belli eden bir homurtu çıkardı.
"Yirmi saat çalışıyoruz diye molamız yirmi dakika mı? Tanrım, yeter artık! Bıktım bundan!"
Onu takmayarak pencerelere doğru yürüdüm ve oldukça havasız odaya biraz olsun oksijen girmesini sağlamak için sonuna kadar açtım. Üstümdeki ıslak tişörtün kokusu burun direğimi sızlatırken yavaşça yüzümü buruşturdum ve su içmek için sebile doğru yürüdüm.
"Maknae, mesaj geldi."
Jennie, söylediğinde onu duyduğumu belli eden herhangi bir şey yapmadan siyah koltuğun üstüne fırlattığım telefonuma yürüdüm. Koltuğun köşesine oturup büyük cihazı kavradığımda gördüğüm 'Kookie' yazısıyla bugünün ilk gülümsemesini yüzüme yerleştirmiştim.
Ki saat, akşam yediydi.
Ve sabah beşte uyanmıştım.
'Gönderen: Kookie
'Nasıl oldun?
Dudaklarımı birbirine bastırıp elimdeki plastik bardağı yere koydum ve parmaklarımı ekranda gezdirmeye başladım.
'Normalim.
'Sen?
Saniyeler içinde görüldü olan mesaja karşı ayaklarımı sallamaya başladım. Yani, bu bile beni heyecanlandırıyordu.
'Seni görürsem iyi olacağım.
Gülümsedim.
'Üç saat daha pratik yapacağız, kurabiye :(
Başparmağımı ağzıma götürüp uzun zamandır manikür yaptırmadığım için biriken etlerimi koparmaya başladığım sıra cevap verdi.
'Pekala, eve geçtiğin zaman haber ver.
Göremeyeceğini bildiğim halde başımı olumlu anlamda salladım ve yutkunduktan sonra ekranı kitleyip telefonu bir kenara fırlattım.
Başımı kaldırmamla birlikte Seulgi'yle göz göze geldiğimde dilimi yanağımda gezdirdim ve hızla ayağa kalktım.
"Haru."
Kısık sesiyle bana seslendiğinde kapıya dönük olan bedenimi çevirmeye tenezzül etmeden omzumun üstünden bakmaya başladım.
Bunun için şükretmelilerdi bence.
"Yapma böyle, bebeğim. Lütfen."
Ayaklandığını görür görmez kapının kolunu kavradığım sıra benden önce davranıp içeri giren dans hocamız, tuhaf bakışlarla dolu açık renk gözlerini kahvelerime dikti.
Gergince yutkundum ve arkamı dönüp odanın ortasında –durmam gereken yerde- beklemeye başladım.
"Bir an önce bitirelim şunu."
Dişlerimin arasından konuştuğum sıra tavrımın ona olmadığını anlayan hocamız omzumu sıktı ve başını onaylar biçimde sallayıp bilgisayara ulaştı.
-
"Duşa giriyorum."
Soğukça söyleyip omzumdaki büyük çantayı yere attığımda onaylayan sesler çıkardılar ve aralarında fısıldaşmaya başladılar.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Fated♧Jungkook
Fanfiction"Haru'm," dedi sonra, nefes boruma güller sıkıştırdı. "Gün'üm, Günler'im." Gömleği gerdanıma değdi, yanağımı göğsüne yasladım. Başını eğip, dudaklarını kulağıma koydu. Yaşlar bir bir aşağı düşerken yüzümü ona gösterdim. Paul, "Seni çok seviyorum, be...