Bir sene sonra~
"Jungkook, kulaklığımı uzatabilir misin?"
Elbisemin içinde kalan kabloyu çekiştirmeye çalışarak sırtımı Jungkook'a dönerken makyaj masasının aynasından ona bakıyordum.
Kendi kulaklığını kulağına yerleştirip ellerini bana uzattı ve fermuarımı aşağı indirip sıkışan kabloyu özgürlüğüne kavuşturdu.
Kulaklığı yakamdan çıkarıp kulağıma yerleştirmeme yardım ederken enseme kondurduğu öpücükle hafifçe kıkırdamış ve saçlarımı savurarak ona dönmüştüm. Kollarım boynundaki yerini alırken tepeden bakan bakışlarına karşılık dudaklarımı çenesine değdirdim.
"Boğazın nasıl oldu?"
Sabah, Busan'da onun odasında uyanır uyanmaz kuruyan ve acıyan boğazım yüzünden ses çıkaramamış ve panikle onu dürtmüştüm.
Korku dolu gözlerini yüzümün ve bedenimin her yerinde hissederken böyle bir şey için aşırı panik yaptırdığım gerçeği beni acayip üzmüş ve komodinde duran suya uzanmama neden olmuştu.
Yarısı su dolu olan şişeyi boş hale getirip ses kontrolü yaptığımda sadece acıyan boğazımla kalmıştım. Jungkook, akşamki konserin telaşıyla yataktan fırlayıp da evi ayağa kaldırdığında sadece göz devirmiştim.
Jung Su anne ve o, boğazımı bir an önce iyileştirmek için ellerinden geleni yapmıştı ve sonuç gayet iyiydi. En azından yüksek notalara rahatça çıkabiliyordum.
"Gayet iyi."
Sorgulayıcı bakışlarına tezat içten bir şekilde gülümsediğimde burnunu kırıştırmış ve belimde duran elini aşağı indirerek popoma hafifçe vurmuştu.
"Jungkook, Haru, sahnenize üç dakika kaldı!"
Görevlilerden biri perdenin arkasından seslendiğinde Jungkook, ona cevap verdi ve elimi tutarak perdenin öbür tarafına yürüdü.
Mikrofonlarımız elimize verilirken nefesimi düzene sokmaya çalışmış ve içebildiğim kadar su içmiştim. Üstünden uzun zaman geçmesine rağmen sahneye çıkarken hala geriliyordum.
"Dongsaenglerim, fighting!"
Seokjin, ellerini havaya kaldırarak bizi desteklerken ona gergin bir gülümseme gösterdim. Askerde vereceği aranın konserimizle eş zamanlı olması çok iyi olmuştu. Bangtan bir yılın ardından yedi kişi performans sergileyecekti işte, mükemmeldi.
Sahnedeki tüm ışıklar sönerken Jungkook'un yönlendirmesiyle en ortadaki platforma yürümeye başladık. Karanlık yüzünden çok fazla şey göremesem de iki gündür burada pratik yaptığımızdan dolayı ezberime güvenerek adımlarımı özgüvenle atıyordum.
Ellerimizi ayırıp yerlerimize geçerken yanağıma kondurduğu öpücükle derin bir nefes aldım.
Sonra ışıklar açıldı ve o kelime dağarcığımın yetemediği sesiyle şarkıya başladı.
Benim yazdığım şarkıya.
Söylemememiz gereken şarkıya.
Endişe dolu bakışlarım onu bulurken kulaklarıma dolan enstrüman sesleri beni yokuş aşağı iniyormuş gibi bir hisle doldurmuştu.
Bu değildi.
Ben mi yanlış biliyordum, rüya mı görüyordum?
Sıcak ve güven dolu bakışları bana kitlenirken sertçe yutkundum, boğazımı acıttım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Fated♧Jungkook
Fanfiction"Haru'm," dedi sonra, nefes boruma güller sıkıştırdı. "Gün'üm, Günler'im." Gömleği gerdanıma değdi, yanağımı göğsüne yasladım. Başını eğip, dudaklarını kulağıma koydu. Yaşlar bir bir aşağı düşerken yüzümü ona gösterdim. Paul, "Seni çok seviyorum, be...