Lacivert nevresimlerin arasındaki üryan bedenlerimizin uyandığı başka bir sabahta aklıma düşen ilk şey Jungkook, sonra da Yoongi'nin yirmi sekizinci yaş günüydü.
Hafifçe kıpırdanıp belimdeki sıcak elin, olduğundan daha sıkı kavrayışıyla arkamı dönmüş ve kısık gözleri arasından bana bakan sevdiğimle buluşmuştu.
"Günaydın." dedim bir çocuğu sever gibi.
Burnunu çeneme sürtüp yumuşak bir öpücük kondururken pürüzlü sesiyle "Günaydın." demiş ve huzurla iç çekmeme neden olmuştu.
Tekrar gözlerini kaparken sıcak nefesi boynumu okşadı.
Kapanan gözlerine, dağılmış saçlarına, boynunda bıraktığım izlere baktım bir müddet.
Sonra ona olan sevgimi düşündüm; derinliği bilinmeyen bir okyanus gibi olabilirdi. Gökyüzünden öte olabilirdi. Evrenle eş değer olabilirdi; sonsuz olabilirdi.
Hayatımda sadece o olduğunda, başka bir şeyi aramayacağımı, ihtiyaç duymayacağımı bilmek beni manyak mutlu yapıyordu. Sırf bu his için bile yaşayabilirdim, şüphem yoktu.
Sıkı kolları, tekrar uykuya daldığından ötürü biraz daha hafiflerken ona döndüm zar zor. Elimi küpelerinde, yüzünde, boynunda, göğsünde, dövmesinde gezdirdim.
Altı senedir gördüğüm yüzü bundan sonraki ömrümde de görmek istediğim gerçeği kalbimi hızlandırdı.
Rüyam aklıma geldi sonra; evlilik dedim, yüzümde bir gülümseme oluştu.
Gerçekten bana hiç beklemediğim bir anda evlilik teklifi edeceği ihtimali heyecanlanmama neden olurken uzanıp dudaklarını öptüm.
"Bir kere daha öpebilirsin."
Kalın ve pürüzlü sesini duyunca hafifçe kıkırdamış ve isteğini yerine getirmiştim.
"Bugün hyungun doğum günü." dedi, derin bir iç çekerek. "Yaşlanıyorlar."
Omzuna vurup gevşekçe gülmesini sağlarken "Ne?" dedi.
"Yalan mı?"
Başımı olumlu anlamda salladıktan sonra "Hala gençler." diye mırıldandım.
"İstedikleri şeyleri yapabilecek kadar gençler."
Açıklamamdan sonra kaşlarını tuhaf bir şekle sokup alt dudağını öne çıkardı ve başını salladıktan sonra alnıma küçük bir öpücük bıraktı.
"Kalkalım mı artık?" dedim.
Gece, oldukça geç yattığımızdan dolayı şu an öğle saatlerinde olduğumuzu az çok kestirebiliyordum. Ayrıca ağabeylerimden birinin Jungkook'u arayıp "Çabuk gelin. Hazırlık yapıyoruz." demesi an meselesiydi.
"Banyomuzu birlikte yapacaksak, neden olmasın?" dediğinde çoktan dikelmiş ve kolumla kapattığım göğsümü daha sıkı kavrayarak "Birlikte yapmamız; akşama kadar bu yataktan çıkmayacağımız anlamına geliyor, sevgilim." diye söylendim.
Benim aksime oldukça rahat bir tavırla dikelip örtüyü üstünden atarken "Hyungun doğum günü olmasaydı bunu kabul ederdin. Ederdin, değil mi?" dediğinde çocuksu heyecanına karşı ufak bir kahkaha attım.
Ayaklarımı yataktan aşağı atıp kalkmaya yeltenirken belime vuran ağrı buna engel olmuş ve hafifçe inleyerek endişeyle yanıma koşturmasına neden olmuştum.
Bir kolunu sırtımdan dolayıp diğer kolunu dizlerimin altına yerleştirdi ve bedenimi havaya kaldırıp banyoya götürmeye başladı.
"Ben sana yiyecek bir şeyler hazırlayayım, ağrı kesici içersin sonra." dediğinde buruşuk yüzümle onu onayladım ve öylece bedenimi süzmesini izledim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Fated♧Jungkook
Fanfiction"Haru'm," dedi sonra, nefes boruma güller sıkıştırdı. "Gün'üm, Günler'im." Gömleği gerdanıma değdi, yanağımı göğsüne yasladım. Başını eğip, dudaklarını kulağıma koydu. Yaşlar bir bir aşağı düşerken yüzümü ona gösterdim. Paul, "Seni çok seviyorum, be...