12. BÖLÜM

276K 4.3K 1K
                                    

12. BÖLÜM

Bir şeyler farklıydı. Ambulansı aramak için okul eteğimin cebine elimi götürüp telefonumu tuttum ama bekledim. O gün sınıfta yoksunluk krizi geçirirken böyle görünmüyordu; evet bazı benzerlikler vardı ama farklıydı. Hem de çok farklıydı. Daha önce yaptığım bir benzetmeyi hatırlattı bana şu anki hâli.

Bir enkaza dönüşmek üzere olan insan ile bir enkaz yaratmak isteyen insan arasındaki farktı bu. Yıkmak da yıkılmak kadar zarar verirdi insana.

Başını tekrar koltuğa yaslayıp gözlerini kapattı ve yumruk yaptığı ellerini bacaklarının üstünde daha çok sıktı.

"Ayaz..." diyeceğimde, "Torpidoyu aç," dedi dişlerini kıracak gibi sıkarak.

Birkaç saniye şaşırıp duraksadıktan sonra önümdeki torpidoyu açtım. Benim ellerim de titriyordu korkudan. Torpidonun içini görebilmem için biraz eğilmem gerekiyordu bu yüzden ne istediğini duyana kadar kapağı açıp Ayaz'a bakmayı sürdürdüm.

"Ne istiyorsun?" diye sordum. Sesim telaşlı ve titrek çıktı.

"Orada küçük bir paket olacak," dedi. Asla kıpırdamıyordu; sanki en küçük hareketinde kontrolünü kaybedecek gibi sıkmıştı kendini. "Onu bana ver."

Beynim hiç düşünmeden bana söylenileni yapmak için bedenimi harekete geçirdi. Elimi torpidonun içine uzatıp bir paket ararken Ayaz'ın ne istediğini sonradan anladım. Elim minik bir pakete çarptı ama donup kalmıştım. Paketi avucumun içine alıp elimi kapattım.

"Burada öyle bir şey yok," dedim. Yalan söylediğimi anlamamasını umuyordum. Yanımda bu zehri kullanmasına asla izin veremezdim.

"Nasıl yok?" derken gözlerini açıp hızla üstüme doğru eğildi. Avucumu sımsıkı kapatıp kendimi koltukta olabildiğince geri çekmeye çalıştım.

Ayaz torpidoyu hızla karıştırdıktan sonra küfür ederek kapağını sertçe tekrar kapattı. Yemin ederim arabanın sarsıldığını sandım bir an. Geri çekilip direksiyona vurdu öfkeyle.

Her agresif hareketinde oturduğum yerde korkuyla sıçrıyordum.

"Ayaz bunun düşündüğün kriz olduğunu sanmıyorum," dedim ne tepki vereceğini bilemediğim için biraz çekinerek. "Sakinleşmeye çalış."

Bana yandan ters ters baktıktan sonra gergin bir şekilde gülüp kollarını ve alnını direksiyona yasladı. Soluk alıp verişleri o kadar gürültülüydü ki kalbinin ne kadar hızlı çarptığını duyamasam da hissedebiliyordum. Okul gömleğinin altında gerilen omuz kasları belli belirsiz kasılıp gevşiyorlardı.

Ayaz kriz geçirmiyordu. Ayaz sadece öfkeliydi. O kadar öfkeliydi ki ne hissettiğini bile anlayacak halde değildi. Beni soymaya çalışan çocuklara mı bu kadar öfkelenmişti? Olayı yaşayan kişi ben olduğum halde ben bile onun kadar kötü hissetmiyordum kendimi.

Tereddütle elimi uzatıp saçlarına dokunduğumda donakaldı. Sesli soluk alıp verişleri sesizleşti; saçına dokunmam ile birlikte bir refleks gibi nefesini tuttu.

Saçlarına dokunan parmaklarımı reddetmediği için parmaklarımın titremesini umursamadan saçlarını okşamaya başladım usulca. Vahşi bir hayvana ilk kez dokunuyormuşum gibi tedbirli ve nazik davranıyordum.

Direksiyona yasladığı alnını biraz kaldırıp yavaşça başını bana çevirdi ve dehşete düşmüş gözlerle yüzüme baktı yandan. Gözlerinin beyazında ince damarlar belirmişti; şimdi fark ediyordum. Neler olduğunu anlayamamış gibi hiçbir tepki vermedi birkaç saniye ve parmaklarım yumuşak saçlarını okşamaya devam etti.

ZEHİR (1)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin