25. BÖLÜM
Engin ve Ece'nin kaldıkları ev ağzımı açık bıraktıracak kadar güzeldi; iki katlı bahçeli bir evdi. Ayaz'ın maddi durumu düşündüğümden çok daha iyi olmalıydı; Engin ve Ece için aldığı ev bile böyleyse kendi evi nasıldı tahmin edemiyordum. Hayal etmekte zorlandığım hayatlar yaşayan insanlar vardı.
Babası oğluna kendi annesini öldürtmüş ve ödül olarak da servetini oğlunun önüne sermişti; ne trajik bir hikâyeydi!
Bahçe kapısından geçip eve doğru yürürken bahçeye bakındım; sonbahar ayında olduğumuz için bahçe cansız görünüyordu ama sadece mevsimin getirdiği bir cansızlık değil aynı zamanda bakımsızlık da bu görüntüye sebep olmuştu.
Ben etrafa bakınarak yürürken Ayaz cebinden bir anahtar çıkarıp kapıya takmaya yeltendiğinde onu fark edip hemen durdurdum eline yapışarak.
Elini tutan elime şaşkınlıkla baktıktan sonra aynı bakışları yüzüme çevirdi. "İnsanların evine böyle giremezsin!" diye uyardım küçük bir çocuğu uyarır gibi.
Elindeki anahtarı daha iyi görebilmem için havaya kaldırıp salladı. "Anahtarım var ve girebilirim," dedi.
Başımı iki yana salladım hayretler içinde. "İki sevgilinin evine giriyorsun," dedim. "Ya müsait değillerse? Ya özel bir an yaşıyorlarsa?"
"Özel bir an?" dedi kaşlarını yukarı kaldırıp yüzüme dik dik bakarak.
Bakışları beni huzursuz ettiği için omzundan iterek kapının önüne geçtim ve zile bastım. Omzumun üstünden arkama dönüp ona baktığımda yüzünde belli belirsiz bir gülümseme olduğunu gördüm. Sapık düşünceleri hoşuna gitmişti belli ki!
Kısa bir bekleyişin ardından Ece kapıyı açtı; bizi gördüğüne şaşırmış gibi bir an yüzümüze baktıktan sonra gülümseyip bana sarıldı hemen, "Biz de zile basan kim diye düşündük bir an," dedi bizi içeri davet ederken. "Anahtarını evde mi unutmuşsun Ayaz?"
Ayaz içeri geçip Engin'in yanına otururken, "Gamze sizi 7/24 sevişen insanlar sanıyormuş," dedi. Ben ağzım bir karış açık kalarak ona bakarken o oturduğu koltuğa daha da yayıldı. "Artık nasıl bir izlenim verdiyseniz," diye homurdandı sonra.
Ben renkten renge girerken Ece sadece gülerek omzuma vurdu yavaşça; hiç de utanmış görünmüyordu. Engin ise umursamadı bile, Ayaz'a bir şeyler söylemeye başladı hemen.
"Barda Doruk var," dedi. "Bugün okula gitmek istememiş o bakıyor."
Utançtan şekilden şekile giren yüzümü Ece'ye çevirdim ve sessizce, "Ayaz saçmalıyor ben sadece kibar olmaya çalışıyordum," dedim.
Ece yine güldü ve beni iterek kapının girişinden siyah koltukları olan salona soktu. "Rahat ol Gamze hâlâ bize alışamadın mı?" diye sordu sanki buna darılıyormuş gibi çocuksu bir ses tonu ile.
Ayaz Engin'in yanına oturmuştu ama yine de yanında boşluk vardı; yanına oturabilirdim ama yabancı ortama girince annesinin eteğine yapışmış küçük bir kız çocuğu gibi görünmek istemediğim için tekli koltuklardan birine oturdum.
Ece hâlâ ayakta dururken, "Aç mısınız?" diye sordu ortaya. "Hemen bir şeyler hazırlayabilirim?"
Ayaz koltuğa yapışmış gibi yayılırken ensesindeki saçları karıştırdı. "İyi olur."
Ayaz'a gözlerimi kısarak bakıp ayağa kalktım hiddetle. "Neden Ece tek başına hazırlayacakmış?" dedim kollarımı önümde bağlayarak. Cinsiyet eşitliği tartışması yapmak için her an hazırda bekleyen damarlarım hazır ola geçmişlerdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ZEHİR (1)
Teen FictionEski adı DEĞİŞEN HAYATIM olan, 2014'te yazılmış kitap. *** "Altın Vuruş ne anlama geliyor?" diye sordum. "Yüksek doz ile hayatına son vermek demek," diye açıkladı. Sesine yansıyan kasvet içimde kederli...