23. BÖLÜM
Dün akşam eve oldukça geç bir saatte döndüm; Ayaz'ın yanında kalmayı ne kadar istesem de Ayaz beni Eren ile eve göndermişti. Zaten o da ilaçların etkisi ile baygın gibi olduğundan ben de Ayaz'ın isteğine karşı çıkmamıştım.
Annem tüm gün boyunca beni aramamış, eve normalde geldiğim saatten oldukça geç bir saatte dönmüş olmama rağmen hiçbir şey sormamıştı. Bu, bir genç için mükemmel bir şey gibi görünse de aslında berbat hissettiriyordu. Kimsesiz gibi hissediyordum.
Okul için hazırlanırken hiç de heyecanlı değildim çünkü Ayaz bir süre okula gelemeyecekti. Dün yaşadığım olaylardan sonra okula gitmeyi hiç istemiyordum. Ayaz'ın kendini vurmasından başka şeyler de yaşanmıştı çünkü dün sınıfta. Aynada bana bakan yüzüm dehşetle kızardı o anı düşününce.
Ayaz, dün tüm sınıfın içinde, hoca da varken beni öpmüştü. Bir an okul formalarımı çıkarıp yatağımın içine saklanmayı ve bir daha çıkmamayı düşündüm ciddi ciddi. İnsanların yüzüne nasıl bakacaktım? Dün hissettiğim duyguların içinde utanca yer kalmadığı için sonrasını düşünmemiştim ama şimdi utançtan başka bir şey hissedemiyordum.
Aynanın karşısında dikilmeyi bırakıp omuzlarımı düşürdüm; okula gitmek zorundaydım.
Okul çantamı Ayaz'ın arabasında bıraktığım için başka bir sırt çantamın içine bugünün programında olan derslerin kitaplarını ve defterlerini koydum. Odamdan çıkıp aşağı indiğimde annemi tek başına kahvaltı yaparken gördüm.
Merdivenlerin sonunda çantamın sapı ile oyalanarak bekledim; Adnan Soysal evde yoksa kahvaltı yapmak zorunda da değildim. Sessizce evden çıkıp gidecektim ancak annem beni fark edip arkasına dönerek beni durdurdu, "Gamze?" diyerek.
İstemeye istemeye anneme doğru döndüm. Son günlerde alışkanlık edindiği gereksiz neşeli tavrı ve yüzündeki irite edici gülümsemesi ile beni yanına çağırdı.
"Kahvaltı yapmadan mı gideceksin?" diye sordu.
"Canım istemiyor," dedim sadece. Adnan Bey'in beni tehdit etmesi konusunu tekrar açıp kavga etmek istemiyordum çünkü annemin umurunda değildi. İçi boş bir tartışmayı tekrarlamamızın ikimize de bir faydası olmazdı.
"Okulda yersin o zaman bir şeyler," dedi yine cıvıldar gibi. Ağzına bir dilim domates alıp çiğnedi abartılı bir kibarlıkla. "Nasıl okula alışabildin mi? diye sordu yutkunduktan sonra.
"Anne," dedim sabırla, dişlerimi sıkarak. "Sanki umurundaymışım gibi bana böyle sorular sorup ikimizi de oyalama istersen. Okula geç kalacağım, sana afiyet olsun."
"Gamze-"
Onu daha fazla dinlemeyip evden çıktım. Eskiden olsa annem ile aramızda küçük bir tartışma yaşansa bile mutlaka konuşup sorunu çözerdik. Şimdi geldiğimiz hâli görünce gerçekten üzülüyordum ama elimden bir şey gelmiyordu.
Bahçe kapısından çıktığımda Eren'in jeepini kapının önünde görünce önce şaşırdım sonra aniden içimi bir endişe kapladı. Eren beni görünce arabasından inip bana el salladı, "Günaydın," diyerek.
"Ayaz'a bir şey mi oldu?" diye sordum hızlı adımlarla ona doğru yürürken telaşlı telaşlı.
Bu halime güldü ve arabasının kapısını açıp eliyle koltuğu gösterdi centilmence. "Sakin ol sadece seni okula götürmek için geldim," dedi.
Böyle söyleyince ona daha dikkatli baktım. Dün üzerinde gördüğüm kendi okulunun formalarını giymiyordu; siyah bir pantolon, siyah boğazlı kazak ve üzerine de koyu gri kaşe kaban giymişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ZEHİR (1)
Teen FictionEski adı DEĞİŞEN HAYATIM olan, 2014'te yazılmış kitap. *** "Altın Vuruş ne anlama geliyor?" diye sordum. "Yüksek doz ile hayatına son vermek demek," diye açıkladı. Sesine yansıyan kasvet içimde kederli...