33. BÖLÜM
Kıyafetlerim ile birlikte kendimi yatağın üzerine bıraktığımda saat gecenin ikisini geçiyordu. Elimi kalbimin üstüne koyup gözlerimi kapattım ve yarım saat önce olanları düşündüm.
Ayaz'ın kalçamdaki eli sıkılaşıp beni kendine bastırınca dudaklarım aralanmış ve içimde sıkışmış hava bir inleme ile onun dudaklarına doğru firar etmişti. O kadar utanmış ve kendimi kaybetmiştim ki tüm yüzüm adeta alev almıştı.
Nefesimi sesli bir şekilde bırakıp gözlerimi daha çok sıkarak yatakta yan döndüm ve ayağımdaki botları tepinerek çıkarıp yere doğru ittim.
"Hımm..." Dudakları dudaklarıma hafifçe dokunup geri çekilirken onun ağzından da memnuniyet yüklü mırıltılar çıkmıştı. Bedenim zihnimin kontrolünden çıkmış, sözcüklerim ise nefessiz inlemelerimin arkasında hapsolmuş haldeydiler. Onun durdurmam gerektiğini biliyordum ama yapamıyordum.
Sonra bir anda geri çekilmişti. Beni soluk soluğa duvara yapışmış halde bırakıp arkasını dönmüş ve yarım bıraktığı içkisini fondip yapıp taburede duran ceketimi almıştı. Ben daha bacaklarımdaki titremeyi durduramamışken tekrar yanıma gelip elimi tutmuştu.
"Gidiyoruz," demişti kontrolsüz bir sesle. Elimi tutup beni kalabalıktan çıkarmasına izin vermiştim ama dışarı çıkıp serin hava yüzüme çarpınca kendime gelmiştim. İçimi ani bir panik dalgası vurmuştu. Evine mi götürecekti beni? Dur demediğim için sınırlarımı yıktığımı ve kendi yasaklarımı çiğnediğimi mi düşünmüştü?
"Nereye?" diye sormuştum güçlükle. Cevap beklemeden titrek bir sesle, "Ayaz ben... hazır değilim... Yani yapamam... Üzgünüm..." diye saçmalamaya başlamıştım.
Özür dilemeye başlayacağımda Ayaz beni kendine çekip kolları arasına alarak beni susturmuştu. Ona sarılınca da aptal gibi sebepsizce ağlamaya başlamıştım. Neden ağlıyordum ki?
"Sshh," diyerek yatıştırmaya çalışmıştı beni. "Sana kızmadım ama biraz daha burada kalırsak kendime kızacağım. Çiğnemeyeceğim tek kural senin kuralların güzelim. Ağlama."
Ellerimi yüzüme kapatıp bacaklarımı kendime doğru çekerek yatakta iyice küçüldüm. Sonra düşüncelerimin bir noktasında uykuya daldım. Uyandığımda bir yudum bile alkol almamış olmama rağmen başım ağrıyordu. Muhtemelen üzün süre yüksek sesli müziğe maruz kaldığım içindi. Telefonumda çalan alarmı susturup yüzümü buruşturarak yatakta doğruldum.
Yüzümde makyajım ile uyuduğum ve saçlarımı da uyurken karıştırıp durduğum için berbat haldeydim. Ayrıca pijamalarımı giymeden ve yorganın altına girmeden öylece uyduğum için de sağlam bir uyku çekmiş gibi hissetmiyordum. Bu yüzden hemen duşa girip temizlenmeye ve kendime gelmeye çalıştım.
Okul formalarımı giyip okul için çantamı hazırladıktan sonra telefonumdaki bildirimlere baktım. Çınar ve Ebru birkaç kez dün neden okula gelmediğimi sormuşlardı. Ayaz ve Anıl'ın kavgasından kimsenin haberi yok gibiydi.
Odamdan çıkıp aşağı indim; üçü de sessizce kahvaltı yapıyorlardı. Adnan pisliğine ve Buket'e hiç bakmadan anneme yaklaştım ve en ifadesiz halimle, "Biraz konuşabilir miyiz?" diye sordum. Adnan Soysal bugün bana kahvaltını yap diye ısrar edecek gibi görünmüyordu. Çünkü bu konuşmayı yapmamı isteyen oydu.
Annem fazla kibar bir tavırla, "İzninizle," diyerek sandalyesini geriye doğru iterek ayağa kalktı. Adnan domuzunun başının ucuyla anneme izin verdiğini görünce tırnaklarımı avuçlarımın içine bastırdım.
Annemin arkamdan geldiğini bilerek dışarı çıktım; annem de hemen arkamdan çıkıp kapıyı aralık duracak şekilde arkasından kapattı ve bana baktı. Yüzünde soğuk ve mesafeli bir ifade vardı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ZEHİR (1)
Teen FictionEski adı DEĞİŞEN HAYATIM olan, 2014'te yazılmış kitap. *** "Altın Vuruş ne anlama geliyor?" diye sordum. "Yüksek doz ile hayatına son vermek demek," diye açıkladı. Sesine yansıyan kasvet içimde kederli...