13. BÖLÜM
"Bağımlılıktan kurtulması için destek alması ve AMATEM'e yatması gerekiyor."
"Birini öldürmüş!"
"Acı çeken hâlimi sınıfta izlemek yetmedi mi sana?"
"Kötülüğüm o kadar koyu bir karanlık ki senin bildiklerin loş bir ışıktan ibaret yalnızca."
"Bana iyi gelme!"
"Acı da bir his değil mi?"
"Gamze?" Kafamın içindeki sesleri annemin sesi cızırtılı bir yayını sonlandırır gibi sonlandırdı. Kahvaltı masasındaydık ve herkes buradaydı. Adnan Bey, annem ve Buket.
Uzun zamandır su altındaymışım da kafamı yüzeye yeni çıkarmışım gibi şaşkın şaşkın anneme baktım. Dünden beri sürekli Ayaz'ı ve aramızdaki bu tuhaf şeyi düşünüyordum. Net olan tek bir şey varsa o da benim onu sevdiğimdi. Diğer her şey bulanıktı.
Onu neden sevdiğimden daha çok nasıl sevdiğimi merak ediyordum. Bildiğim her şeye rağmen nasıl sevebiliyordum? Ben de mi zehirlenmiştim? Ayaz'ın zehri bulaşıcı mıydı?
"İyi misin kızım?" diye sordu annem beni biraz inceledikten sonra. Gözümdeki morluğu bugün kapatıcı ile kapatmıştım. Artık yaralı görünmek istemiyordum.
"İyiyim?" dedim sorgular gibi. Buket hafifçe boğazını temizleyince annem de benim gibi Buket'e çevirdi gözlerini. Buket ise bana bakıp gözlerini kaydırdıktan sonra babasına döndü tüm bedeniyle.
"Evlendikten sonra çok değiştin baba!" dedi sitem ederek. Adnan Bey önceden sürekli gülümseyen tatlı bir adam mıydı acaba? Annem gibi o da mı değişmişti? "Neden istediğim çantayı alamıyorum? Önceden istediğim her şeyi almama izin veriyordun!"
Adnan Bey Buket'e kaşlarını yukarı kaldırarak bakıp, "Evlenmem ile senin harcamalarının neden bir ilgisi olsun kızım?" diye sordu.
Buket gözlerini suçlayıcı bir ifadeyle anneme çevirip, "Çünkü bu kadına çok fazla para yedirmeye başladın!" dedi.
Dişlerimi sıkıp hemen anneme baktım. Bir şeyler söylemesini, kendisini savunmasını hatta Buket'e haddini bildirmesini istedim. Annem ise Buket hiçbir şey söylememiş gibi başını önüne eğip kahvaltısını yapmaya devam etti.
Adnan Bey de sadece, "Yeteri kadar çantan var," deyip tabağındaki peyniri kesti umursamaz bir tavırla.
Bu ortama daha fazla katlanmak istemediğim için masadan kalktım ama daha sandalyemden uzaklaşamadan Adnan Bey, "Kahvaltını bitir," dedi sakince. Yüzüme bakmıyordu.
"Doydum," dedim kendimi sıkarak. "Oyalanırsam dersime geç kalacağım. Size afiyet olsun."
Adnan Bey'in beni zorla masada tutacak bir şeyler söyleceğini sanarak kapıya doğru yürüdüm ama hiçbir şey söylemedi. Annem tüm bu laflara sadece para için mi katlanıyordu merak ediyordum. Adnan Bey'i çok mu seviyordu? Ya da o adam anneme çok değer veriyordu da bu yüzden mi bazı şeylere göz yumuyordu? Anlamıyordum.
Otobüs durağına doğru yürürken üzerime giydiğim kot cekete biraz daha sarıldım; hava artık gittikçe soğumaya başlıyordu. Durakta beklerken gri renkli pahalı bir araba tam önümde durdu. Kaşlarımı çatarak kaldırımda geriye doğru gidecekken camını indiren arabanın içinde tanıdık bir yüz görünce durdum.
"Selam," dedi Doruk. Ayaz'ın arkadaşlarından şu ana kadar en az ısındığım çocuktu. Tanıştığımız gün bakışları rahatsız ediciydi; sonraki gidişimde ise kafası yerinde değilken pek hoş şeyler söylememişti. Onunla ilgili henüz iyi bir anım yoktu. "Okula mı gidiyorsun?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ZEHİR (1)
Fiksi RemajaEski adı DEĞİŞEN HAYATIM olan, 2014'te yazılmış kitap. *** "Altın Vuruş ne anlama geliyor?" diye sordum. "Yüksek doz ile hayatına son vermek demek," diye açıkladı. Sesine yansıyan kasvet içimde kederli...