39.BÖLÜM

164K 4.4K 1K
                                    

39. BÖLÜM

Ayaz ve babasının nasıl bir geçmişleri ve ilişkileri olduğunu bilmiyormuşum ve sanki birkaç dakika önce tartışmalarına şahit olmamışım gibi; sanki normal sevgilimin normal babasına basılmışız gibi o an hissettiğim tek duygu utanç oldu. Vücudumdaki tüm sıcaklık aniden yanaklarıma ulaşırken Ayaz'ın kucağından kalkabilmek için bileklerimi ellerinden çekmeye çalıştım.

Bileklerimi daha sert sıkınca canım yandı; acıdan nefesimi tutup ona baktım ama onun gözleri babasındaydı ve yine ne yaptığının farkında bile değildi. Alkolden dolayı kızaran gözleri akıtamadığı kanlar ile doluydu sanki.

"Ayaz..." dedim canımı yaktığını anlayıp beni bıraksın diye ama gözlerini babasından ayırmadı. "Ayaz!" dedim tekrar bu kez yüksek sesle. Transtan çıkmış gibi gözlerini bana çevirip hemen bileklerimi serbest bıraktı. Beni bırakır bırakmaz ayağa kalkıp Tuncay Meydan'a kaçamak bir bakış attım. Bir yandan da acıyan bileklerimi ovuşturuyordum.

"Artık doğru düzgün tanışmamızın vakti gelmişti," dedi Tuncay Meydan bana bakarak. İfadelerinde herhangi bir samimiyet yoktu yine ama ses tonu yumuşaktı.

Ayaz'ın babasının kahverengi gözlerine bakarken karşılaştığımız anları düşündüm: İlk karşılaşmamız Ayaz kendisini vurduğunda, hastanede olmuştu. O gün de bu şekilde yumuşak ses tonuna samimiyetsiz, soğuk bakışları eşlik etmişti. Pek iyi bir konuşma yapmamıştık; kısa ama gergin bir andı.

İkinci karşılaşmamız ise Ayaz Anıl'ı dövdüğü için yine emniyetteyken gerçekleşmişti. Anıl'ı tehdit edişini hatırlayınca ürperdim.

Birkaç dakika öncesini saymazsak bu da üçüncü karşılaşmamız oluyordu.

Ayaz'ın babası bana elini uzatınca en azından elini sıkmalıyım diye düşünerek öne atıldım ama Ayaz oturduğu koltuktan hızla kalkıp bana engel olmak istedi. Sarhoş olduğu için dengesini bulamayıp sendeleyince babası da benim gibi onu tutmaya çalıştı.

Ayaz alçak sesle, "Yaklaşma," deyince babası hemen durdu. Önce Ayaz'a sonra da masanın üstünde duran şişe ve bardağa baktı. Ben de Ayaz'ın dibinde duruyordum yine sendelerse destek olabilmek için.

"İçkiyi fazla mı kaçırdın?" diye sordu engel olamadığı sorgulayıcı bir tavırla. "Neden bu kadar içtin yine oğlum?"

Ayaz babasının sözlerini tepkisiz bir duruşla dinledikten sonra dudağı hoşnutsuz bir ifadeyle titredi. Gözlerini kısıp kısa bir an babasının yüzüne baktıktan sonra arkasını döndü; viski şişesini ve kristal bardağı eline aldı. Babasının gözlerinin içine bakarak bardağını tekrar doldurdu. İçkisini babasına meydan okuyan bir bakışla dudaklarına götürecekken babası uzanıp Ayaz'ın elini tutarak onu durdurdu.

"Daha fazla içme," dedi yalvarır gibi.

Ayaz, elinin üstünde duran ele sessizce baktıktan sonra elini sertçe geri çekip elindeki içki dolu bardağı duvara fırlattı. Bardaktaki içki duvara çarparken, kristal bardak tek parça halinde yere düştü.

"Dokunma bana!" diye bağırdı Ayaz babasının yüzüne. Gözleri alkolden dolayı mı kızarmıştı yoksa öfkeden mi bilmiyordum ama kan çanağı gibiydi. "Hayatımı mahvettin; parçalara ayırdın beni! Bari parçalarıma dokunma!"

Ben birkaç adım geride Ayaz'ın öfke patlamasını korkudan titreyerek izlerken babası bir suçlu misali gözlerini kaçırıp geri geri kapıya doğru yürüdü. Hiçbir şey söylemeden geldiği gibi geri gitti evden.

Ayaz neredeyse boş olan içki şişesini, babasının hemen arkasından kapıya fırlattı. Şişe, kapının önünde buz gibi dağılıp paramparça oldu.

ZEHİR (1)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin