29. BÖLÜM

246K 5.9K 1.6K
                                    

29. BÖLÜM

Derya hoca Ayaz ve Anıl'a güvenememiş olacak ki bizimle birlikte bahçeye kadar geldi. Arkamızda yürürken topuklu ayakkabılarının çıkardığı tok ses koridorda duyulan tek sesti. O kadar gergindim ki bu olayın bu kadar basit bir ceza ile bitmeyeceğine dair içimde korkunç bir his vardı.

Okulun bahçesinde aslında öyle gözle görülür çöpler yoktu çünkü zaten düzenli olarak temizlik yapılıyordu; ama yine de bazı öğrenciler etrafa çöplerini bırakmışlardı ya da açık alan olduğu için uçup gelen küçük ambalaj atıkları falan vardı.

Böyle bir okul kavgasında aslında verilecek ceza bu olmamalıydı. Derya hocanın da bu cezayı verirken asıl amacının temizlik yaptırmak olmadığına emindim zaten; önemli olan cezanın ne olduğu değildi. Önemli olan ceza almış olmaktı. Aslında Ayaz'ın bu cezayı kabul etmesi bile tuhaftı. Anlayamadığım bir şekilde Ayaz Derya hocanın sözünü dinliyordu. Her ne kadar Derya hocayı dinliyor olsa da bunun da bir sınır noktası olduğunu biliyordum. Bir noktadan sonra onu da dinlemeyeceğine emindim ve şu an beni endişelendiren de buydu.

Derya hoca kollarını göğsünde bağlayıp gözlerini bize dikince Anıl ve ben yerde gördüğümüz çöpleri toplamaya başladık ama Ayaz bir heykel gibi tepemde dikilmiş, Anıl'ı izliyordu. Sanki her an üzerine atılacakmış gibiydi.

"Ayaz!" diye seslendi Derya hoca. Ayaz önce başını sonra da yavaşça duygusuz bakışlarını Derya hocaya çevirince Derya hoca gözleri ile yerdeki küçük bir meyve suyu kutusunu gösterdi.

Ayaz yine beni şaşırtıp Derya hocanın sözünü dinledi ve yavaşça yere eğilip kutuyu aldı. Derya hoca Ayaz'ın da cezaya uyacağından ve olay çıkarmayacağından emin olmuş olacak ki arkasını dönüp tekrar okula girdi.

Derya hoca gider gitmez telefonumu çıkardım ve hemen Can'a mesaj attım. Ayaz'ın arkadaşlarından bende numarası olan sadece Can vardı; ses kayıt olayında Ayaz'a sesi dinletmesi için sesi ona atmıştım. O gün numarasını kaydederken bir gün işime yarayacağını düşünmemiştim aslında.

"Can ben Gamze. Hemen bizim okula gelebilir misin? Ayaz birini dövecek."

Derste olma ihtimali yüksekti ama belki Engin'e söylerdi, aklıma başka bir çare gelmiyordu şu an. Engin Altın Vuruş'u bırakıp buraya kısa sürede gelebilirdi. Kısa sürede gelemese bile en azından Ayaz Anıl'ı öldürmeden önce gelebilirdi.

Derya hoca gidince Ayaz gözlerini tekrar Anıl'a dikti; Anıl Derya hocanın gittiğinden bihaber halde eline aldığı birkaç çöpü atmak için çöp kutusunun yanına gitmişti. Çöp kutusu şu an Ayaz ile benim durduğum yerden çok uzakta değildi ama yine de bizden biraz da olsa uzaklaştığı için daha memnundum.

"Derya hocanın sözünü dinleyeceksin değil mi?" diye sordum Ayaz'a dikkatini dağıtmak için. Gerginliğim sesime yansımıştı. "Sebebini bilmediğim bir şekilde onu dinliyorsun ve lütfen dinlemeye devam et olur mu?"

"Saygı duyduğum biri," dedi dümdüz bir şekilde. Gözleri tekrar bize doğru gelen Anıl'ı izliyordu. Anıl bize yaklaşırken gözlerinde bir şeylerin hareketlendiğini gördüm. Bu ifadeyi daha önce izlediğim bir belgeselde, bir adamın yüzünde görmüştüm. Vahşi bir köpeği bilerek kendisine saldırtmaya çalışan adamın gözlerindeki ifadeydi. Bileğindeki tokayı –benim tokamı- oynayarak Ayaz'a baktı ve sinsi bir şekilde gülümsedi. "Ama bugün değil," dedi Ayaz ve Anıl'ın üstüne yürüdü.

Ayaz Anıl'ın yüzüne yumruk atarken Anıl bunun geleceğini biliyor ama yine de kaçınmıyor gibiydi. O an Anıl'ın tüm bu saçmalıklarının sebebini anladım. Bana aşık değildi, elbette değildi. Hatta benden hoşlanmıyordu bile. Bu kavganın kız kavgası olmadığını anlamıştım. Anıl'ın derdi aslında Ayaz'dı ve tek istediği onun başını belaya sokmaktı. Ayaz ona vururken karşılık vermiyordu bile. Amacına ulaşmıştı.

ZEHİR (1)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin