55.BÖLÜM
Bir an aldığım nefes ciğerlerime fazla gelmiş gibi tıkanıp kaldım. Saniyeler içine, korkunç birçok senaryo sığdırdım Ece'ye ne olduğunu bile soramadan. Ayaz'ın, "Sakın peşimden gelme," derken ki ifadesi canlandı gözümde. O an bir şey ifade etmese de şimdi bir veda sözü gibi hissettirdi.
"Ne oldu?" diye sordum fısıldar gibi zayıf bir sesle ama cevap hiç beklemediğim bir senaryoydu.
"Gamze, hamileyim!"
Beklemediğim bu haber karşısında bir an dilim tutuldu ve ona ne diyeceğimi bilemedim. Engin ile birbirlerine aşık olsalar da henüz ikisi de 18 yaşındalardı ve hayatlarına bir bebek gelmesi eminim korkunç bir şey olurdu.
"Tamam sakin ol," dedim ama ben de pek sakin sayılmazdım. Kendimi onun yerine koyarak bir şeyler düşünmeye çalıştım. "Engin biliyor mu?"
"Hayır," derken içini çekti ağlayarak. "Ben... ne yapacağımı bilemedim," dedi sonra ağlaması şiddetlenirken. "Aklıma sen geldin ama neden seni aradım onu da bilmiyorum... Korkuyorum."
Oturduğum banktan kalkıp çantamı koluma taktım ve yürümeye başladım. "Tamam korkma," dedim yatıştırmaya çalışarak. "Bir yolunu buluruz tamam mı ağlama."
"Onu öldürmek istemiyorum," diye fısıldayıp şiddetle ağlamaya başladığında olduğum yerde durdum.
"Doğurmak mı istiyorsun?" diye sordum kendime engel olamayarak. Benim aklımdaki tek düşünce aldırmaktı çünkü Ece anne olmak için Engin de baba olmak için çok küçüklerdi. "Şey... O zaman... Belki evlenirsiniz-" diye kekelerken Ece sözümü kesti.
"Doğurmak mı?" diye sordu sesi git gide incelirken. "İki bağımlının çocuğu sağlıklı olabilir mi sence?"
Acı gerçek kafama balyoz gibi inerken ne yapacağımı bilemeyerek sessizce onun ağlamasını dinledim. Doğurmak doğacak çocuğa acı dolu bir hayat vermek olacaktı ama aldırmak da onu öldürmek demekti.
"Evdesin değil mi?" diye sorarken caddeye doğru yürümeye başladım yeniden. "Yanına geliyorum."
"Gelme Gamze," dedi Ece hemen. "Ben burada olmayacağım."
"Ne demek burada olmayacağım?"
Sonra Ece telefonu kapattı. Telefonda ya da hatta bir sorun olduğunu düşünerek hemen tekrar aradım Ece'yi ama telefonu tamamen kapanmıştı.
Burada olmayacağım derken ne demek istediğine anlam vermeye çalıştım taksi ararken. Acaba Engin'in yanına Altın Vuruş'a mı gidecekti? Evi terk edeceğini düşünmüyordum. Kendimi Ece'nin yerine koyup onun çaresizliğini hissettim ve bu çaresizlik cevabını da beraberinde getirdi. Artık yürümüyor koşuyordum.
Taksi durağına ulaşıp boş bir taksiye binerken bir yandan da Ayaz'ı arıyordum. Eğer telefonu yine kapalı olursa Altın Vuruş'tan kimin numarası varsa hepsini arayacaktım tek tek.
Ayaz birkaç uzun çalıştan sonra telefona cevap verdiğinde onun konuşmasına bile izin vermedim ve panikle konuşmaya başladım.
"Ayaz hemen Ece'nin evine git!" diye adeta bağırdım. "Sanırım intihar edecek!"
Çaresiz kalmak insana çıkış kapısı bırakmıyordu. Ben anlayamasam da karnındaki bebekle çoktan bir bağ kurmuş olmalıydı. Bu yüzden onu öldürmek de acı bir hayat vermek de istemiyordu, çareyi bebeği ile birlikte ölmek de bulmuş olabilirdi.
"Ne diyorsun Gamze?" dedi Ayaz. Neredeydi bilmiyorum ama sessiz bir yerdeydi. "Sen neredesin şu an? Ece sana bir şey mi söyledi?"
"Ben de yoldayım Ece'nin evine gidiyorum," dedim. "Ece-" diyecekken telefonum bir anda kapandı. Ses gidince telefonumu alıp ekranına baktım, sanırım şarjım bitmişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ZEHİR (1)
Ficção AdolescenteEski adı DEĞİŞEN HAYATIM olan, 2014'te yazılmış kitap. *** "Altın Vuruş ne anlama geliyor?" diye sordum. "Yüksek doz ile hayatına son vermek demek," diye açıkladı. Sesine yansıyan kasvet içimde kederli...