"Uyanacak!"

91 6 0
                                    

İleri geri volta atarken içerdeki sesi dinlemeye çalışıyordum. "Ona kanımı verebilirim. Bu onu güçlendirir" dedim kapı kolunu tutarken ama Danny beni engelleyip "Etraftaki bir çok mutantı buraya çekersin. Savaşmaya gücümüz yok" dedi ailenin geri kalanını başıyla gösterirken. 

Bir çoğu hafif yaralarla atlatsa da aralarından bir kaçı ağır yaralıydı. "Etrafta kimse yok" dedim 

"Yok ama yakında burada olacaklar. Gresvenorun ve senin kanının kokusu çoktan uzaklara kadar ulaşmıştır." göz devirdim "Tek başıma savaşabilirim" kafasıyla reddetti. "Savaşamazsın. Güçlerini ya da kaç kişi olduklarını bilemezsin" 

"Bu beni engellemeyecek" derin bir nefes verdi. "Biraz daha zaman ver"

Aralarından biri ki bu Ares'e deli gibi aşıktı saplantı derecesinde "Onu asla aileye almamalıydık" dedi. Ezikiel yaralı kolunu tutup "O olmasaydı hepimiz çoktan ölmüştük" 

"Asıl o bizimle olduğu için bu haldeyiz. Onun yüzünden. Hiç tanımadığımız bir Indartsu'yu korumak için ne hale geldiğimize bir bakın!" 

"O Ares'in sevgilisi. Bizim ailemizden biri" dedi Rose. "Sadece aptal bir sevgili! Neyini anlamıyorsunuz? İlerde bir gün ayrıldıklarında ne olacak! Ölenler olabilirdi!" 

"Ama kimse ölmedi!" Danny bana karşı aşırı korumacıydı. "Bunun bir daha olmayacağını nerden bileceğiz? Daha kaç grupla savaşacağız? Kaç kişiyi kaybedeceğiz?" 

"Haklı! Ares uyandıktan sonra gideceğim" dedim. Ama o dediği için değil Ares ve Danny'nin ailesi içindi. "O uyanmayacak!" dedi beni kışkırtırcasına. "Uyanacak!" 

"Adam kalbini sökmeye çalıştı! Kaybettiği kan ve parçalanan göğüs kafesi ile yaşama tutunamaz! Senin yüzünden!" 

"KES ŞUNU!" dedim haykırarak. "Kesmezsem ne yaparsın?"

"Zorla keserim" dedim ona doğru adımlarken. Onu yavaşça çığlıklar eşliğinde parçalayacaktım. "Gel ve kes!" dedi vücudundan çıkan elektirik etrafa ışık saçıyordu. Gülümsedim ve kolumu kaldırdım "Gelmeme gerek yok" dedim ve elimi yumruk yaptım. Ciğerlerindeki havayı hissedebiliyordum. 

Hava almak için çırpınırken Ezikiel önüme geçti "Dur!" 

"Neden?" Elimi tuttu "Ares bunu yapmanı istemezdi" elim anında açılırken derin bir nefes verdim "Haklısın. Başka bir gün....başka şartlarda..." gülümsedim. "Onu öldüreceğim" 

++++++++

Üç gün hızlıca geçmişti "Uyanmayacak?" dedim Stevan'a bakarak. Gülümseyip omzumu sıktı "Şuan nefes alıyor olması bile mucize. O güçlü biri" dedi. "Sorumun cevabı değil" kaşlarım çatıktı "Geleceği göremiyorum ama tek umudum uyanması." 

"Umut?" kafasıyla onayladı "Artık onu besleyemez miyim?" 

"Üzgünüm. Topraktaki kan kokusunu hala alabiliyorum. Ayrıca etraftaki diğer güçlü mutantları hissedebiliyorum" kaşlarımı kaldırdım "Güçlü mutantlar mı?" 

"Evet. Sen çok güçlü olduğun için hissedemiyorsun. Etrafta bir sürü yabancı mutant var" dedi ve ekledi "Kokuyu arıyorlar" kaşlarımı çattım "Gidip avlanacağım o halde" 

"Olmaz" sinirle soludum "O olmaz bu olmaz! Susuzluktan öleceğim!" gülümsedi "Yine dikkat çekersin. Dolaptan sana kan getireyim" diyip ayağa kalktı ve odanın diğer ucuna gidip daha önce asla dikkatimi çekmeyen dolabı açıp içinden bir poşet kan çıkardı. 

"İşte al bakalım" tiksintiyle bakarken "Dalga geçiyorum de" kafasını salladı ve zorla elime tutuşturdu "Bu seni bir kaç gün idare eder" poşeti dişleyip ilk yudumu aldım yutkunurken midem bulanmıştı. Kusacak gibi olunca Danny "O kadar da kötü değildir" demişti. Kaşlarımı kaldırdım "Denemek ister misin?" reddetti "Tadını çıkar" torbayı tek dikişte içip kusmamak için ağzımı tuttum. 

"Bunu bir daha yaşamamak için gidip hepsini öldürebilirim" ikiside kahkaha attı. "Bir süre idare et" 

"İdare etmek istemiyorum" diyip ayağa kalktım. "Nereye?" 

"Ares'i görmeye" dedim ve odadan çıktım.

++++++

Günler hızla geçerken Ares yavaşta olsa iyileşme göstermiş ve bilinci yerine gelmişti. Ama bir kaç gün sonra Gresvenor ve yanındaki bir kaç mutant ziyarete gelmişti. 

"Anlaşmamız var!" göz devirdi "Benden kaçtığını düşünmeye başlamıştım. Gelip bizzat görmek istedim" dedi. "Kaçmadım!" 

"Ona neden biraz kanından vermiyorsun? Bu onu iyileştirir" 

"Sayende etrafta bir sürü mutant var. Tekrar bir saldırıya uğramak istemiyoruz" dedim. Gülümsedi "Endişelenme tatlım. Diğerleri onları hallediyor. Biz işimize bakalım" diyip Ares'in odasına yöneldi. "Ne yapıyorsun" gülümsedi "Gel ve gör" 

Merakla onu takip ettim. Masadan bir şırınga alıp koluna sapladı ve biraz kan çekti. Ardından Ares'in tam kalbine saplayıp enjekte etti. Anında nabzı düzelen Ares kendi kendine solumaya başlamıştı. Stevan hızlıca boğazındaki tüpü çıkarıp onu kontrol ederken beni başıyla onayladı. "Bir kaç güne uyanır. Kanın vücudunda tam tur dönüp kaynaması lazım" dedi ve ekledi "Bir kaç güne gelip seni alırım" 

Gitmek üzereyken kolundan yakaladım "Konuşalım" gülümsedi "Nasıl istersen" 

Kimsenin bizi duyamayacağı bir yere geldiğimizde durdum. Burası benim favori mekanlarımdan biriydi. " Üç ay?"

"Hayır?

"İki?"

"Olmaz dedim" 

"Bir ay! Sonra tüm isteğimle sana katılacağım ve asla asilik yapmayacağım. Ne dersen onu yaparım" çenesini ovuşturdu "Pekala ama sadece bir ay sonra gelip seni alacağım" kafamla onayladım. "Kaçmaya...." 

"Kaçmayacağım" 

"Pekala sana güveniyorum. Ama bir şartım var Ares denen o mutant zihin okuyor seni gitmemen için ikna etmeye çalışacaktır" soran gözlerle ona bakarken bir ıslık çaldı. Bir kaç dakika sonra nefes nefese biri geldi "Neden... bu... kadar.. hızlısınız?" Gresvenor onu gösterip "Zihnini kapatacak böylece sana ulaşamaz" dedi. Geri çekildim "Bu Ares'i işkillendirir ve konunun peşine düşer" dedim. "Haklısın. O zaman geçici bir süreliğine hafızanla oynayalım"

Mutant başımı ellerinin arasına alıp gülümsedi "Bu acıtacak tatlım" demesiyle başıma giren ağrıyla yere yığılmıştım.

MUTANTHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin