"Uslu ol yeni kız"

74 6 0
                                    

Eve girmeden önce yanımıza uzun boylu biri geldi oldukça iriydi.

Göz göze geldiğimizde gülümsedi ve elini uzattı. Ne kadar gülümsesede gözlerinde vahşilik vardı. Ben "Woo Bin" dedi. Elini sıktım. "Athena".  Gresvenor "Burada sana Woo Bin eşlik edecek. Eğitiminden o sorumlu. Bir sorun olursa ilk ona git." dedi ve yanımızdan uzaklaştı. 

Woo Bin tekrar  gülümsedi "Başlayalım o zaman" bana ilerlemem için yol gösterdi. "Normalde kızlara kızlar eşlik eder ama sen istisnasın." Konuşmanın devamını getirecekken sustu. Kaşlarımı kaldırıp ona baktım. "Benim gibi biriyle tanışmak büyük bir onur." dedi. "Demek sen de Alphasın" başıyla onayladı. "Aslında bize öyle denemez. Bizler İndartsuyuz. Yani en güçlü saf kanlarız." Konuşurken içeri girmiştik. Upuzun bir koridor vardı. İleride ki iki taraflı merdiven yukarı çıkıyordu. Arkada ise aşağı inen merdivenler vardı. "Yukarıda odalar var." sessizce ilerledik.

İleride büyük bir kapı vardı parmağıyla orayı gösterdi. "Orası yemekhane. Kahvaltı sabah yedide başlıyor dokuza kadar" Sonra yanımızda duran kapıya yöneldi ve kapıyı açtı sarayın yarısı kadar bir odaydı içerde büyük bir ring vardı. Çevresinde ise profesyonel spor aletleri vardı. Nerdeyse 60 kişi orada antrenman yapıyordu. Biz içeri girince herkes aynı anda durdu. Woo Bin  "Millet Athena Meyer ile tanışın aramıza yeni katıldı" herkes aynı anda "Merhaba" dedi bu düzen beni şaşırtmıştı.

Woo Bin "Eğer hayatta kalırsan burada çalışmaya başlayacaksın." dedi. Yaşarsam mı? Neden öleyim ki? 

Salondan çıktık ve  sessizce koridorda yürüdük. Bu derin sessizliği bozdum "Yaşarsan derken neyi kastettin?" alaycı bir şekilde güldü "Yakında öğrenirsin" dedi.

Aşağı doğru inen merdivenlerin başına geldik. Aşağı adım atacakken kolumdan yakaladı "Oraya birazdan ineceksin" dedi. "Şimdi odaya gidelim ve üstünü değiştir. Umarım hızlı koşuyorsundur. Daha fazla yürüyemeyeceğim" gözden kayboldu, onu gördüğüm tarafa doğru koştum ve yakaladım. Koridorun sonundaki odanın kapısında duruyordu. "Güzel hızlısın" dedi parlayan gözlerle "Seninle birlikte geçireceğimiz zamanları iple çekiyorum. çok eğleneceğiz" dedi göz kırpıp kapıyı açarken. 

İki yatak karşılıklı duruyordu.  Gidip bir yatağa uzandı. Ona sorgulayıcı gözlerle bakıyordum "Ne yapıyorsun?" Gözlerini kapattı. "Dinleniyorum."

"Benim odam da niye dinleniyorsun?" gözlerini açmadı bile. "Bir açıklama bekliyorum" Diğer yatağa geçip oturdum. Derin bir nefes aldı "Burada kanını içip öldüremeyeceğin tek kişi benim de o yüzden." Ayaklandı "Çabuk giyin ben dışarda bekliyorum" Yatağı üzerinde ki kıyafetleri gösterdi ve çıktı.

Giyinmek 5 dakikamı bile almadı. Hemen dışarı çıktım Woo Bin kapıya dayanmış bekliyordu. Kol saatine baktı "Daha çabuk olman lazım." dedi ve yine koşmaya başladı. Onu takip ettim. Zindana benzer bir yere geldiğimizde durdu. Bembeyaz önlüklü ve yüzü maskeli biri yanımıza geldi. "Buradan sonra onlar seninle ilgilenecek." dedi ve hızlıca uzaklaşmadan hemen önce "Hayatta kalmaya çalış." dedi.

Doktora benzeyen bu kişi kolumdan tuttu ve bir koltuğa oturttu. Ellerimi ve ayaklarımı koltuğa demir kelepçelerle bağladı. "Ne yapıyorsun?" debelendim ama canım yanıyordu.  "Ben olsam hareket etmem koltuk sneekarot bitkisiyle kaplandı. "Panik olmaya başladım "Gresvenorla görüşmek istiyorum" beni takmıyordu. "Derin bir nefes al ve sevdiklerini düşün" dedi ve koluma bir serum iğnesi sapladı. Serumun ucuna baktığımda renkli bir sıvı vardı. "Ne yapıyorsunuz?" dediğimde "Seni güçlendiriyoruz tatlım." diyip serumu açmıştı. Sıvı vücuduma girer girmez yakmaya başladı. Vücudum yanıyordu bütün bedenimden ter boşalıyordu. Yardım için bile bağıramıyordum. Ses tellerim alev alevdi, gözlerimi saniyelik açtığımda vücudumun yandığını gördüm. Diri diri yanıyordum.

~~●~~
"Tanrım çok kötü kokuyorsun" birinin kollarında süzülüyordum. Gözlerimi araladım. Woo Bin idi. "Daha ilk evrede bu halde isen geri kalanında ne olacaksın. Şimdiden yazık oldu." dedi. "Çok yalnızım ya eğlencek biri lazım bana. Dayanmalısın ki beraber oynayabilelim" inledim.

Artık susmasını istiyordum. "Oooo konuşabiliyorsun . Yarına çıkarsın sen." beni yatırdı ama yanıklarım acıyordu. Tek diyebildiğim "Kan" oldu. "Demek benim gibisin. Çok iyi ya" ona bakıyordum. Bana doğru eğildi ve kulağıma "Hoş geldin" dedi ve bileğini ısırıp ağzıma dayadı. Ağzıma dolan kan beni anında kendime getirdi "İçebildiğin kadar iç çünkü bir daha asla içemeyeceksin"

Hala onun ölüm dolu gözlerine bakıyordum. O ise bütün vücudumu süzüyordu "Vay be iyileşiyorsun. Serum işe yaramış" benimle gurur duyuyor gibi konuşuyordu.

Gözlerimiz buluştuğunda "Yüzün değişiyor ve tırnakları uzuyor. Bu çok havalı" Bileğini çekti "Yeterince toplandın" dedi. Bense daha çoğu için ona hamle yaptım ama beni yakaladı. "Yeter dedim" hırlıyordu. Bende hırladım. Kahkaha attı ve gidip kendi yatağına yattı. "Uslu ol yeni kız."
      
Sabah uyandığımda Woo Bin daha uyanmamıştı. Hemen duşa girdim dün olanları düşünüyordum. Aynaya baktığımda bembeyaz bir yüz ve kanla kaplı  ağzımı gördüm.

Duştan çıktığımda kapıda Woo Bin ile karşılaştım. "Yüzün ne kadar güzelmiş." dedi ve beni ittirip tuvalete girdi. O çıkmadan giyindim. Woo Bin çıkıp hazırlandığında kahvaltıya indik. Kahvaltı muhteşemdi nerdeyse her şeyi yedim ama canım inanılmaz bir şekilde kan istiyordu. Woo Bin elinde kan dolu bardakla geldi ve önüme koydu. Bardağı geri ittim "Poşet kan tüketemiyorum" dedim. Güldü "Taze kan şimdi sıktım" dedi

Kahvaltıdan sonra tekrar zindana indik. "Dayanmaya çalış oyun arkadaşım" dedi ve yine toz oldu. Bu adamı anlamak çok zordu.  Derin bir nefes alıp içeri girdim. Dünkü kadın yerine bir adam vardı. "İşte geldin. Hadi başlayalım" onunda maskesi vardı. "Bugün bana nasıl bir acı vermeyi planlıyorsunuz?" adam ciddi bir şekilde güldü "Dünkünden daha kötüsünü" dedi ve serumu açtı. Yavaş yavaş vücudumda dolanan sıvı beni donduruyordu. Hipotermi geçirdiğimi hissediyordum. Aldığım her nefes ciğerlerimi yakıyordu. Acı içinde beklerken sabrediyordum.

Bir yerden sonra içimde inanılmaz bir öfke alevlendi. Bu siktiğimin acısını çekmek zorunda değildim! Bu yaştan sonra kimsenin oyuncağı olmyacaktım! Kapalı olan gözlerimi aniden açtım ve o aptal koltuktan kurtuldum. Serumu kolumdan çıkardım ve önüme gelen ilk kişiden beslendim.

Biri beni yakalayıp kilitledi bu benim daha da öfkelenmeme sebep oldu. Ondan kurtulup Kalbini söktüm ve kalbin içinde kalan kanı ağzıma sıktım.

Ortalıktaki çığlıklar kulağıma melodi gibi gelmeye başlayınca anın hazzıyla doldu içim. Tekrar birini öldürmek için hamle yaptığımda biri beni tuttu ve yere yapıştırdı. Elini kalbime gömdü "Eğer hareket edersen seni öldürürüm" göğsüme yaptığı baskıdan nefes alamıyordum.

Karşımdaki Woo Bin idi. Kafamı tamam anlamında salladım. Elini yavaşça kalbimden çekti. "Sakinleş" dediği şeyi yaptım. "Güzel" beni ayağa kaldırdı. "Eğlence anlayışımız aynı ama burada öldürmek yasak yeni kız."
      

MUTANTHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin