"Başardı"

435 21 0
                                    

Uyandığımda saat tam olarak sabahın dördüydü. İtaat ettiğim adamın dünyada bulunan en nadir türdeki mutant türü olduğunu öğrenmiştik. Bize emirler veriyor ve kendi krallığını yönetiyordu.

Her geçen gün daha da güçleniyor ve artık baskılanmıyorduk. İnsanlığımızı koruyan hiçbir şey yoktu artık. Kısacası biz birer hayvana dönüşmüştük. Medeni birer hayvan...

Yanımda yatan Percy gözlerini aralayıp "Uyandın mı?" demişti gülümseyerek. Beni kollarına çekip "Biraz daha uyu. Bu gün büyük gün" kafamla onaylayıp geri yattım. Benden güçlüydü ama asla üzerimde bana karşı güçlerini kullanmıyordu. Percy'nin mutasyonu dünyadaki tüm elementlere ulaşabilmesini sağlıyordu. Yani istediği zaman su yapabiliyor ya da oksijeni  tüketebiliyordu. Altın yapma işini konuşmuyorum bile. Bana sürekli değerli şeyler yapıp hediye ediyordu bense ona en son odundan oyduğum bir kurt hediye etmiştim. Onu asla yanından ayırmıyor bu dünyada ki en değerli şeymiş gibi koruyordu. 

 Ona olan hayranlığımın yanında azıcıkta kıskançlık vardı çünkü ben sadece 4 elementi kontrol edebiliyordum. Zihinsel olarak bile benden daha güçlüydü. Mark'a karşı gelebiliyordu mesela ama bunu Mark bilmiyordu. Günün birinde bu yeteneğinin bize çok yardımcı olacağını söylemişti. Bu arada Mark o gün kurtardığımız en üst seviye Mutanttı. Kalbinin atışını bir kere bile duymamıştım ne kalbi ne nabzı hiç bir ses yoktu.

Mark  istediği kişinin zihnine girebiliyordu ama sadece bir kaç ilizyon gösterebiliyordu onu bu kadar güçlü kılan bedenindeki asil kandı. Daha önce başkasından çaldığı kan. Daha güçlü birinden.... Uzun zaman önce girdiği bir savaşta duyduğu bir efsanenin varlığından bahsetmişti. Eğer asil kana sahip olan bir mutantın bütün kanını içebilirsen ki öldüğünü kanıtlaman gerekiyormuş onun özelliklerine sahip olurmuşsun. Olurda ölmezse sadece kendi yeteneklerinde bir üst seviyeye çıkabiliyormuşsun. Mark ise hiç istemeden öldürdüğü bir saf kanın lanetiyle yaşıyordu artık.

Percy bana dönüp "Sakın rolümü çalmaya kalkışma" dedi dudak büzerek. Onu hafifçe ittirip "Bana itaat etmen hoşuma gider. Elimde olsa denerim" dedim gülümseyerek. "Sana şimdiden köle olabilirim sevgilim. Yeter ki sen iste" Kafamı hayır anlamında sallayıp "Senden tek isteğim benden uzak durman" dedim ve gözlerini gösterip "O aşk dolu bakışlarını başkalarına yönlendir." dediğimde omuz silkip "Üzgünüm sevgilim ama bunu yapmamam. Sana aşık oldum bi kere" dedi. 

*****

Zevk için öldürebileceğim en güzel yerlerden biride Mutant dövüşleriydi. Hem para kazanıyorduk hem de tutkumuzu yaşatıyorduk. Ayrıca ne kadar para kazanırsak Mark bizi o kadar özgür bırakıyordu. Çünkü onun için para demek kadın demekti alkol ve ihtişamlı geceler. Kanla banyo yaptığı ve bir sürü katliama neden olan gecelerdi bunlar. Sırf bu yüzden her zaman seyahat ediyorduk olduğumuz yerde iki aydan fazla kalamıyorduk. Peşimizde birilerini olduğunu söyleyip duruyordu. Sürekli takip edildiğimizi ve bizi bulurlarsa öldüreceklerini sayıklıyordu kör kütük sarhoş olduğu gecelerde. 

 Akşama doğru ringe çıktım.  Karşımdaki mutant pembeydi, boynuzu  hatta pembe bir yelesi ve kuyruğu vardı. Unicorna benziyordu. "Naber applejack?" dedim gülümseyerek. Sinirle kişneyince "Sakin ol oğlum. Sana şeker vereyim mi?"  Bastırılmış duyguları onu ele geçirmişti. Ringe çıkmadan önce insan sahipleri olan mutantlara ilaç verilirdi ve üstlerinden deli gibi para kazanırlardı. Bu dövüşlerde bir dövüş kazanmanın getirisi milyon dolarlarla başlıyordu. Benimde yaratılış sebebimin bu olmasının vücudumda oluşturduğu öfkemsi bir auroya neden olduğu için şuana kadar hiç bir maçı kaybetmemiştim.  

Pembe dostumuzu bir kaç kanlı yumruk ve tekmeyle yorduktan sonra çevresinde ki havayı kendime çektim ve onu havasız bıraktım. Ölümü hızlı olsun diye boynunu kırdım. Gelen tezahuratlarla gülümsemiş ve kalbi durmadan hemen önce ondan beslenmiştim. 

Ringten indiğimde Percy beni karşılamış "Tadı nasıldı?" diye sormuş  ben daha cevap veremeden dudaklarıma yapışmıştı. "AH. Şekerli" diyip yüzünü ekşitti. "İğrenç" gülümseyip "Cevap vermeme izin vermedin" demiş ve eklemiştim "Ağzımın tadını düzeltmeliyim" kafasıyla onaylayıp bana uzattığı bileği iterken "Daha fazlasını tercih edeceğim" dedim ama bileğini ısırıp zorla ağzıma dayadığında "Çabuk iç şunu" demişti. Kendimi bileğine yapışırken bulduğumda gözlerinin içine bakıyordum. Orada bu gün korku hakimdi. Daha önce hiç görmediğim bir korku.

Aramızda açıklanamayan bir ilişki vardı. Ondan hoşlanmıyor ya da sevmiyordum sadece sanki hep beraber olmalıymışız gibi hissediyordum ama onun düşünceleri farklıydı. Beni sevdiğini her zaman söylerdi. Akşamları yanımda yatar ve bana sarılarak uyurdu. Bunu son bir kaç yıldır her gece yapıyordu. Genelde haftada sadece bir gün benimle uyurdu.

Arenadan çıkar çıkmaz Percy "Bizimkileri kışkırttım" dedi. Aniden durdum. "Ne?" Endişeli bir şekilde "Evet beni duydun. Kışkırttım. O zevk düşkününe sinir oluyorum. Hayatımızı çaldı" Kızmaya başlamıştım "Ne yani onları feda mı ettin?" Percy kafasını salladı "O zaman geri dönüp yardım edelim. Ne duruyorsun?" Üzgündü.  "Evet ben döneceğim ama sen dönmeyeceksin" olup bitene anlam veremezken duyduğum kükremeyle irkildim. "Herkesi öldürecek Athena. Planı buydu. Lütfen git. Kaç." Onu ittim "Senide öldürür. " güldü "Onu öldürebilecek tek kişi benim Athena." sakince bir nefes aldı "Benimle gelirsen seni bana karşı kullanır" dedi. Dudaklarıma kondurduğu küçük bir veda öpücüğünden sonra "Benim içinde yaşa" dedi.

"Benimle gel." demiştim onu çekiştirirken. Ancak ellerimden kurtulmuş ve ilk defa üzerimde güçlerini kullanmıştı "GİT. ARKANA BİLE BAKMA. GİT" itaat etmemek için çabalasamda dudaklarından çıkan hırlama ile arkama bile bakmadan dediği yöne doğru koşmaya başlamıştım.

*****

Ayaklarım su toplayana kadar koştum. Bütün yorgunluğun verdiği halsizlikle bir kez olsun arkama bakmadım. Bakamadım.

Bir okyanus boyunca koştum iki kıta değiştirdim. Yorgun düştüğümde bir dağın yamacındaydım. Vücudumdaki bütün kan tükenmişti. Ayaklarım titriyordu ama durmamam gerekiyordu. Koşmak adına bir adım daha attığımda ayağım boşluğa düştü. Kendimi rüzgara derin karanlığa bırakmak üzereyken bir el beni yakaladı.

 "Zihnin. Ne kadar karışık." Konuşmaya gücüm yoktu ama yine de denedim. "Bırak beni gideyim." İri gözleriyle beni süzdü.  "Üzgünüm ama seni bırakamam." Yorgunlukla yere düşerken beni kollarının arasına aldı.

"Anlamıyorsun." benim aksime onu gözlerinden hayat akıyordu. " O öldü. Percy Başardı" ağlamaya başladım. "O nasıl?" 

 "Üzgünüm" dedi "Çektiği güç ona fazla geldi" Bu koca cüsseli adamın kollarında hıçkırıklara boğulurken kalbimde hissettiğim acı beni mahvediyordu. Ona daha çok zaman ayırmalıydım. Benim için canından olmuştu ve sadece ben hayatta kalmıştım. Koskoca orduda bir tek ben... 

O kadar yorgundum ki ne hareket edebiliyordum nede nefes alabiliyordum. Gücümü tamamen tüketmiştim.

"Endişelenme sana iyi bakacağım."

"Senin geleceğin olacağım....."

MUTANTHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin