"Çıkar beni burdan"

487 27 0
                                    

Uyandığımdan beri tam 2 yıl geçmişti Mutasyonumu kontrol etmekte aşırı zorlanıyordum. Yaşadığım ani ruh değişimleri bunun en büyük sebebiydi. Arada oluşan depremler ve fırtınalar herkesi zora sokuyordu.

İsimsiz kalmama dayanamayan Profesör kendi kendine verdiği yetki ile bana Athena ismini vermişti. Sebebi ise  Athena'nın bilgelik ve savaş strateji tanrıçası olmasıymış. 

Ruh değişimlerim olduğunda resmen gözümü kan bürüyordu sakin olduğum zamanlarda ise bütün gün kitap okuyordum.

Profesör her gün beni ziyaret ediyor ve bana kitap getiriyordu. Benimle sık sık sohbet ediyor ve insan olarak kalmam için çabalıyordu. Ama insan olmaktan çok yaratıldığım şey olmak istiyordum. Bir Katil.

"Artık gitmek istiyorum" Profesör  kaşlarını çattı  "Buna izin veremem Athena. Dışarısı hala güvenli değil" elimdeki metal bardağı sinirle bükerken "Bana söz verdin. Eğitimlerden sonra beni bırakacaktın" bir gülümseme sunup elimi tuttu "Evet söz verdim ve bunu tutacağım ancak hala eğitimin bitmedi" elimdeki bükülmüş bardağı alırken "Hala güçlerini kontrol edemiyorsun. Öfke krizlerine girip insanları öldürüyorsun" sinirle soludum. Mavi gözlü adamı dinlemekle iyi mi yaptım yoksa kötümü yaptım bilmiyordum.

"Sence kendimi kontrol edemiyor muyum?" dedim daha da dibine girerek. "Sence kontrolsüz olsaydım şuan yaşıyor olabilir miydin profesör?" dedim hafif hırlayarak. Bir adım geri çekilerek "İşi zorlaştırma lütfen. Elbet zamanı gelecek" 

************

Günde sadece 2 saat uyurdum ve sonrası ayakta geçerdi. Bütün gece oturup kitap okumak yerine bu sefer kuralları yıkmayı tercih etmiştim. Beni burada tuttuğunu düşündükleri banka kasası gibi olan kapımın kilidini kırmış ve dışarı adımlamıştım. "Hah! Hepiniz aptalsınız." Adımlarım kolidorda yankılanırken zaferle gülümsemiş ve hayatımda bir kez olsun gökyüzünü göremebilmek için çatıya yönelmiştim.

Merdivenleri teker teker çıkarken katlardan gelen inleme sesleri dikkatimi çekti. Haykırışlar acı içinde bağıranlar ve ağlayanlar. İçimde uyanan zevk taneleriyle gülümsedim. Çığlıklar hoşuma gidiyordu.

"YARDIM ET " .

Zihnimde beliren sesle olduğum yerde kaldım. Gücünü hissediyordum. Gittikçe beynime giriyor ve orada bir şeyler arıyordu.  Ordaydı arkada bir yerde "Beynimden çık" dedim tıslayarak. Bu durum hiç hoşuma gitmemişti.  "profesör... yalancı.. seni..." duraksayarak konuşuyordu kendini toplamaya çalışıyordu sanki "kandırıyor seni kullanacak..." en uzun kelimesi buydu. Sonrası parça parça geldi. "..seni ...benim DNA'mdan...yarattı...."

Başıma aniden saplanan acıyla  dizlerimin üstüne düştüm. Gözlerimin önüne gelen görüntüler canımı çok yakıyordu. 

Masada yatan bir kız vardı. Acı içinde çığlık atarken profesör gülerek "Sana demiştim. Başardık" diyor ve yanındaki adamla el sıkışıyordu. "Onu ne zaman kullanabilirim" dedi karşısındaki yaşlı ama bir o kadar bakımlı adam "Eğitir eğitmez senindir" Masada yatan kıza yaklaştım.  Yüzü çok tanıdıktı. Bu... Bu solgun beden bana aitti. 

Görüntü sonlandığında sinirle ayağa kalkmış ve etrafı yakıp yıkmak için harekete geçmiştim ancak zihnimdeki ses hala benimleydi. "Saçmalama. Beni  bul." 

"İntikam istiyorum" diyerek haykırmıştım. Benimle birlikte diğer odalardan gelen kükreme sesleri artık içinde acıdan çok saldırganlık barındırıyordu.  "Duydun mu? Onlar senin ordun olabilir. Sana itaat edeceklerdir." dedi kapılara vurulan sesleri dinlerken. Sanki dışarı çıkmaya çalışıyorlar gibiydi.

Daha sonradan gelen kükreme sesi ile itaat etme duygum baskın gelmiş ve bu beni aşırı rahatsız etmişti. Kendimi bu sese karşı koymaya çalışırken bulmuştum ancak hissettiğim merak duygusu beni bu sese yönlendirmişti. 

Girdiğim her odada en az 2 kişi vardı ve hiçbiri o güçlü aura değildi. Hafifçe öfkelenmeye başlamıştım ki koridorun sonundaki inanılmaz koku beni kendine çekmeye başlamıştı. 

Arzu ile odaya koşmuş ve kapıyı kırmıştım. Elleri ve ayakları bağlı olan genç bir adam karşımda duruyordu. Gözlerini zorla aralayıp gülümsemiş "Merhaba güzellik" demişti. Bu o mavi gözlerin sahibiydi.

"Beni kurtarmak ister misin?" kendimi ona çekilirken bulmuştum. Bağlı olduğu metal kelepçelere dokunur dokunmaz ellerim yanmıştı. Acıyla geri çekilip inledim.  "Evet. Onlar zehirli" demişti sonradan dip not geçer gibi. "Sağol. Erkenden uyarman iyi oldu!" 

Ellerimden çıkardığım ateşle kelepçeyi eritirken "Acıtabilir" demiştim. Gülümseyip "Sorun değil. Beni çıkar yeter" dedi o kadar yara ve halsizliğe rağmen sesi canlı ve heyecanlıydı. 

Doğrulduğu gibi düşünce onu yakalayıp kucağıma almıştım. Gözlerimin içine bakıp "Çok güzelsin" diyince  gülümseyip "Sağol" demiştim. "Ben Percy"

"Athena" 

"Ne kadar mitolojik bir çift olduk" demişti alayla. Sonra derin bir nefes alıp "Sesin sahibini bulmam lazım" dedim.

"Sende mi duyuyorsun? Hiç susmuyor" kafasıyla onaylamıştı. Onu bir yere oturtup "Burada bekle. Onu bulacağım" demiş  arkamı dönmemle karşıma çıkan bir yığın mutant soru soran gözlerle bana bakarken karşılaşmıştım.  "Ona iyi bakın. Birazdan geleceğim" deyip  iç güdülerimle koşmaya başlamıştım. Aniden çalan alarm ile etrafta kaos hakim olmaya başlamıştı. Aceleyle kapıyı kırmış ama başka bir engelle karşılaşmıştım. Beni zapt etmek için kullandıkları gaz.

Gücümü kullanarak dağıttığım havada az da olsa gazı solumak zorunda kalmıştım. Etrafa bakınırken suyun içindeki bedenle göz göze geldik. Bedeninden onlarca kablo çıkıyor ve etraftaki diğer bedenleri besliyordu. "Yardım et" 

Bu seferki sese karşı gelememiş ve istemeden itaat etmiştim. İçimden bir ses ona ölümüne de olsa itaat etmem gerektiğini fısıldıyordu tüm hücrelerim onun için çıldırıyordu.

Suyu yöneterek camı kırmış ve adamı düşmeden hemen önce yakalamıştım. Etraftaki bedenlere bakıp "Öldür onları" demişti. Hiç sorgulamadan ellerimden çıkardığım ateşi odanın dört bir yanına yollarken yanan bedenlerin kokusu ile gülümsemiştim. 

"Yakında burada olurlar. Çabuk çıkalım" Sırtıma aldığım adamla koşarken Percy'nin yanına gitmiş ve orada askerlerin diğer mutantları nasıl öldürdüklerine şahit olmuştum. Percy ölmek üzere olan mutantın biri yakalayıp beslenmeye başlamış bende sırtımdakini bırakıp birini kapmıştım "Buna zamanımız yok aptallar!" 

Aldığımız enerji ile etrafı yok etmiş ve kalanlarla kaçmıştık. Binadan çıkar çıkmaz dünyanın güzelliği ile çarpılmıştım. Yüzüme çarpan temiz havayla daha da şarj olurken hızımın arttığını hissetmiştim. Ayaklarım koşarken yere değmiyor etrafta ses çıkarmıyordu. "Hızlısın Athena. Ama benim kadar değil" 

Percy'nin benden daha gelişmiş olması sinirlerime dokunurken ona karşı aşırı yakın hissetmeye başladığımı hissediyordum.  

"Tamam! Durun artık. Güvendeyiz "

Aniden durmamla arkamdaki bir kaç mutant bana çarpmıştı. İleriye savrulurken sinirle hırlayıp saldırıya geçmiştim ki Percy beni yakalayıp "Kazaydı" dedi sakinleştirici bir tonda. 

 "Burada kamp yapalım. Sonrasını yarın düşeneceğim" demişti hala adını bilmediğim ama itaat etmek için arzu ettiğim adam. Sorgusuz sualsiz onun dediklerini yaptık. 

Kim bilebilirdi asıl işkencenin şimdi başlayacağını...

MUTANTHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin