"Tek kural: öldürme"

60 5 0
                                    

60 Yıl Sonra

Ayaklarıma kapanmış yalvarıyordu. "Lütfen bağışla beni. Lütfen. Yalvarıyorum bir daha asla olmayacak" onu ensesinden tutup kaldırdım. "Ama oldu bir kere" duvara doğru fırlattım.

Ben ona doğru yürürken o ise sürünerek kaçmaya çalışıyordu. Yaşama arzusu beni heyecanlandırmıştı.  Alaycı bir şekilde gülümsedim. "Pekala sana 5 dakika veriyorum. Kaçtın kaçtın yoksa benimsin" saatime baktım. "Veeee başladı" adamın ayağa kalkması bile 1 dakikasını aldı. Woo Bin yanıma geldi "Ne yapıyorsun öldürsene"

"Öldüreceğim ama biraz eğlence katmak istiyorum" güldü. Aklımdan geçeni anlamıştı. "İşte benim kızım"

5 dakika dolduğunda "Bana katılmak ister misin?" Kafasıyla onayladı. Avın bir kere kokusunu alırsak onu sonsuza kadar takip edebiliyorduk.

Onu bulduğumuzda bir kafede insanların içinde oturuyordu. İnsan formumuza dönüp kafeye girdik. "Onu burada öldüremeyiz" dedim. Woo Bin "Elbette. Hadi biraz eğlenelim." dedi ve garsonu çağırdı.

Uzun süren bekleyişimiz bizi daha da heyecanlandırdı ve öldürme arzumuzu arttırdı. Kafenin kapanmasına yakın adamın heyecanını hissedebiliyordum. "Hissediyor musun?" Kıkırdadım "Ah. Çok iyi" 

"Yüzündeki korkuyu hatta çaresizliği görmek istiyorum. Karşı koymaya çalışırken kalp atışının sesini duymak istiyorum. Unutma ne kadar çok kalp atarsa vücudundaki adranelin ona daha fazla lezzet katar" dedim. Woo Bin gülümsedi ve adamın gözlerinin içine baktı. Adam yavaşça ve titreyerek bize doğru gelmeye başladı. "Yardım edin. Lütfen ölmek istemiyorum. Lütfen..." çevredekilerden yardım istemesi boşunaydı. "Gördün mü dediğim gibi." Adam yanımıza geldiğinde "Oh. Zavallıcık." dudağımı büzdüm "Oyun sona erdi" Woo Bin bir kahkaha savurup "Hadi biraz eğlenelim"

~~●~~

       Eve döndüğümüzde odamıza çekilmek yerine çalışmak için büyük salona geçtik.

30 yıl içinde bize bir İndartsu daha katılmıştı. Adı Andy idi. O hepimizden daha güçlüydü. "İki dakika yanınızdan ayrılıyorum bensiz eğlenmeye gidiyorsunuz" dedi sitemkâr bir sesle.

Saatlerce çalıştıktan kan ter içinde kalmış ve banyo sırası için tartışmaya başlamıştık ki Gresvenor "Tanrım yüzlerce banyo var seçim yapın gitsin!" demişti. "İyi ben senin odandakini alacağım" dememle Gresvenor "Hayatta olmaz" demişti. Gülümseyerek göz kırpmış ve öpücük atıp odasına doğru koşmaya başlamıştım. Arkamdan gelen sesli yakınması  "O saçlarını giderden al!" olmuştu

Akşam yemeğinde şakalaşıp sohbet ederken bir sonraki görevin heycanı ile yanıp tutuşuyorduk. Andy'e göre yakında çok büyük bir değişim olacaktı ve Gresvenor bunu Andy'den saklamak için elinden gelen her şeyi yapıyordu.

 Etraftaki yükselen gerilimi hisseden WooBin başını kaldırıp etrafı kolaçan etti. İç çekip "Kavga çıkacak" demiş ve etini kesip çatala batırdıktan sonra tam arkamı işaret etti "Sanırım öldürülecek olan o" arkamı dönüp baktığımda "İyi bir dövüşçüydü" dedim ve yemeğime geri döndüm. Andy omuz silkip "Bizi ilgilendirmez." Dediği gibi bu olaylara karışmazdık. Bu işe koruyucular bakardı.

Yemeğimizi yemeye devam ederken koruyucuları bile aşan büyüklükteki olayda artıkk birbirlerini öldürmeye başlamışlardı.

Biz daha ayağa kalkar kalkmaz kavga yavaşlasa da bitmemişti. Woo Bin herkesi durdurdu oldukları pozisyonda kalırlarken havada kalan mutantı aşağı çektim. WooBin yaşayan yaşamayan her türlü varlığı etkileyebiliyor şeklini veya genetiğini değiştirebiliyordu. Eğer uzun boylu biriysen düşünceleriyle kemiklerini ezerek seni istediği boya getiriyordu ama genellikle sonuç ölümle son buluyordu. Ya da duran bir nesneyi havada tutabiliyordu.

Kavganın ortasına ilerledik. Ölülerden birinin yanına çöktüm. WooBin ile bakıştık küçük bir gülümseme ile yaralıları inceledi. Yaşama şansları oldukça düşüktü zayıf kalp atışlarının bir kaç saniye içinde duruşuna şahit olurken WooBin derin bir nefes verdi.

Şansları yoktu. Woo Bin ele geçirdiği bedenleri serbest bırakırken herkes hazır ola geçmişti. Herkes nefes almadan beklerken hissettikleri korkunun kokusunu alıyordum.  Andy "Buranın tek kuralı var. Bu evde kimse kimseyi öldüremez. Şimdi onları kim öldürdüyse ortaya çıksın yoksa ben çıkartırım" iki kişi ortaya çıktı.

Gresvenor geldiğinde herkes eğildi. Biz hariç. Derin bir nefes aldı. "Kavga neden çıktı?" Çıkıp biri açıkladı. Gresvenor biraz düşündü "Canlı canlı yakın." dedi ve devamını getirdi "Ölmelerine izin vermeyin iyileştirip tekrar yakın ya da istediğinizi yapın ama bunu burada herkesin önünde yapın" dedi ve gitti. Biri kadın diğeri erkekti. "Pekala neyle başlasak" dedim neşeyle. Woo Bin  "Bence boğalım" Andy atladı "Bence kafalarını toprağa gömelim". Güldüm "İkisinide yapalım" dedim tam harekete geçecekken biri bana doğru koşmaya başladı Woo Bin müdahale etti ve ben de kafasını koparmak için hamle yaptığımda Andy beni çoktan yakalamıştı. "Tek kural: öldürme" dedi. Kafamı salladım ve sakinleştim. "Onu odasına götürün" dedim. Öldüremezdim ama hayatını zehir edebilirdim.

~~●~~

   İşkence işi bitince odama çekildim. Aniden kalbime giren ağrı ve  nedenini anlamadığım bir şekilde çaresizliğe kapıldım. 

Yataktan kalktım ve Woo Bin'i uyandırdım. "Yardım et. Yine oluyor" Bu durumun daha kötü hale gideceğini biliyordum. Hemen ayağa kalktı. "Tamam yanındayım Geçecek" dedi. "Bu günden nefret ediyorum" dedim. Çaresizlik duygusu tüm bedenimi ele geçirirken fırtınanın başladığını duyabiliyordum  "Sakinleşmelisin Athena. Geçen sefer nerdeyse bütün herkesi öldürüyordun" ağlamaya başladım. Andy yanıma çöküp  "Tanrım yine mi?"  Woo Bin "Git ve kapıyı tut. Biri odaya girip bu durumdan faydalana bilir" dedi. Ağlamam hıçkırığa dönüşürken Eski anılarım gün yüzüne çıkmak için beynime hücum ediyordu. Kafam patlayacak gibiydi.

Kafamı tutuyordum "Çok ağrıyor"  gözlerimden kan gelirken acıyla inliyordum.

Andy "Sen buraya gel. Ona yardım edebilirim" dedi. Woo Bin "Asla olmaz. Ona zarar verirsin"  Hırladığını duydum. Durumum ağırlaşırken yerler sallanmaya başladı.

  "Lanet olsun böyle devam ederse kıtayı yok edecek" dedi biri. Her yer sallanıyordu. "Onu daha fazla tutamam" sonrası uğultudan ibaretti.

Şakaklarımda hissettiğim soğuk ellerle irkildim. "Bu canını çok yakacak" dedi.

Şimdi hissettiğimden daha kötü bir acı bütün vücudumu kaplarken nefesim kesildi. 

~~●~~
       
Gözlerim yanıyordu. Tüm bedenim alarm halinde kendini onarmaya çalışıyordu.

Birinin ağzıma dolan sıcak sıvıyla birlikte yutkundum gözlerimdeki yanma azalırken yavaş yavaş kendime geleye başlamıştım. Gözlerimi araladığımda Gresvenor endişeli gözlerle beni izliyordu. Derin bir nefes verip  kocaman  bir şekilde gülümsedi ve saçımı okşadı. "İşte böyle. İçmeye devam et" Kendimi iyi hissetmeye başlayınca bıraktım.

"Ne oldu?" gözlerime bakıyordu "Krize girdin ama her zaman ki krizin gibi  değildi. Dışarıda hortum çıktı ve aynı anda ağaçlar yanmaya başladı." dedi hayretle bana bakarken. 

"Üzgünüm" dedim. "Üzülme. Asıl ben üzgünüm seni öldürmek zorunda kaldım" şaşkınlıkla kafamı kaldırdım. "Ne!" açıklama bekliyordum. "Vücudunun seni yenileyeceğini bilmiyordum.  Buraya sana veda etmeye geldim ve son kez şansımı deneyip kanımı verdim" bu duyduklarım beni öfkelendirdi.

"Üzgünüm Athena. Her şey benim suçum" onu susturdum. "Daha fazla konuşma!" dedim kükreyerek. Ama bu iş burada bitmemişti. İntikam alacaktım.

Kafasını yana yatırdı ve gülümsedi. "Uzun bir süre görüşemeyeceğiz. Kendine iyi bak " dedi ve gitti. 

Hemen odadan çıktım. Karşımda Woo Bin duruyordu. Bana sarıldı "Bir daha gitme nol-i chingu" karşılık verip. "Benden kolay kurtulamazsın saja" güldü "Kurtulmak istemiyorum" dedi.

Not:Gif = yeni karakter Andy

MUTANTHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin