"Hakkımı sonraya saklayacağım."

61 4 0
                                    

"Kaç kişiler?" Woo Bin "30 saydım. Aralarında mutantlarda var." Kafamı toparlamaya çalışıyordum. "Sadece ikimiz yenemeyiz. Yeteri kadar beslenemedik." Onu onayladım.  İkimizinde duyguları yoktu bu yüzden paniklemeden düşünebiliyorduk. "Onu öldüremezler ama etkisiz bırakabilirler." dedim. "Diğer mutantlar? Waters ailesi?" dedi. Başka mutantları hissedebiliyorduk ama İsimleri?  "Beni takip et." dememle koşmaya başladık. Aradan geçen onca yıla rağmen neden şimdi dönmüşlerdi? Gresvenor ne saklıyordu? WooBin neden bana bir şey söylememişti? .... 

Gresvenor beni yakalayıp kendine çekti "Aklın nerde senin? kafası ile gösterdiği yöne baktığımda sinirle "Lanet olsun buraya da gelmişler." dedim. WooBin yüzünde hınzır bir gülümseme ile "Biraz eğlenelim mi?" Gülümsedim "Neden olmasın?" 

Oraya gittiğimizde manzara beni çok şaşırttı. Avcılar çok fazlaydı ama diğer topluluk bir çoğunu öldürsede yenik düşmüşlerdi. Bir kaçına diz çöktürülmüş diğerleri ise yerde kanlar içinde yatıyordu.

"Merhaba" onlara el salladım aralarından biri "Sende kimsin?" Aşağılayıcı bir bakış attı.  "Bak bu kalbimi kırdı. Beni nasıl tanımazsınız?" Dönüşüm geçirdim ve pozisyon aldım. Adam kahkaha attı "Şunda ki cesarete bak. Gidin yakalayın şunu." Temkinli bir şekilde ellerindeki öldürücü silahlarla bana doğru ilerliyorlardı.

"Sadece bu mu?" Biri bana doğru su sıktı. Kollarım sönmek yerine daha çok alevlendi. Yavaş yavaş korkunun kokusu geliyordu.

WooBin arkalarında belirdi ve birinin boynunu bedeninden ayırdıktan sonra "Aman be hiç eğlenceli değil. Ellerinde ki oyuncakları kullanamıyorlar bile." diyip diğerine yöneldi. Biri ona doğru saldırıya geçtiğinde onu durdurdu. "Korkusuzca ama korkusuz olmak yeterli değil!"  Ben de o sırada başka birinin kafasını kopardım.

"Dikkatleri de çok dağınık. Eğleniriz sanmıştım" dudak büktüm. Hepsi aynı anda saldırıya geçti.

Woo Bin gülüp "Eğleneceğiz galiba." dedi ve birinin kalbini söktü. Güldüm "Evet hemde çok" önüme gelen avcının kolundan yakalayıp diğerine doğru fırlattım. "Oooo piti piti. Sıra kimde ki" parmağımın durduğu kişiye doğru gitmeye başladım. O da bana doğru koşuyordu ortada buluştuğumuzda yaptığı hamleye karşılık arkaya doğru eğildim ve belinden yakalayıp havaya kaldırdım "Hafifmiş. Avcılar için yeterli kilon yok. Biraz kilo almalısın." ensesinden ağaca astım. "Yakıştın sen buraya" arkama dönerken karnıma bir bıçak darbesi aldım.

Woo Bin kanımın kokusunu aldığında bana doğru döndü "İyiyim" dedim. Karşımdakini kollarımdan  tutup ikiye ayırırken.

Nerdeyse 3 dakika sonra 20 kişiyi katletmiştik. Üstümüz başımız kan ve organ parçası olmuştu. Ailenin yanına gittiğimizde ölmek üzere olanlar vardı. Bileğimi ısırdım "İç. Bu seni iyileştirecektir."

Ben aileyi beslerken WooBin "Bir ben içemedim senin kanını" sitemkar sesine güldüm. "Önce hak etmen lazım" şaşkınca bana bakarken "Ben seni beslemiştim ama" omuz silktim "Bende seni beslemiştim"

"Ama hatırlamıyorum tadını" kahkaha attım "Bu benim sorunum değil"

Cesetleri yakarken ortaya çıkan siyah dumanı dağıtıyordum. Yara aldığım yer ise hala kanıyordu. Elimle bastırıp kanamayı yavaşlattım ve ormanın içine doğru adımladım. Bulduğum su birikintisine çöktüm ve önce ellerimi yıkayıp daha sonra yarayı temizledim. Oldukça derindi ve iyileşmiyordu. Acı ile inlerken WooBin yanımda bitmişti "İyi misin?" kendimi yere attım "İyileşemiyorum" kendisi de yanıma oturup bileğini uzattı "İç." dedi. Ona bakıyordum. "Bütün aileyi besledin ve halsiz düştü iyileşemenin nedeni bu olabilir"

"Ben vazgeçmeden içsen iyi olur." Kanını içerken bana bakışlarının ne kadar farklı olduğunu farkettim. "Neden öyle bakıyorsun?" güldü "Nasıl bakıyorum?" Kaşlarımı kaldırdım "İşte böyle." Topraktan su çektim ve ayna görevi görsün diye düzelttim. Güldü "Evet garip bakıyormuşum." Gülüştük "Bana kan lazım. Böylece büyük bir kitleyi durdurabileyim. Sende onları yok edebilesin." Ona bileğimi uzattım "Kana kan" elimi nazikçe itti. "Hakkımı sonraya saklayacağım." dedi.  "Tabi ben izin verirsem" kaşlarını kaldırdı "İzin verirsem mi? Seni besledim bu benim hakkım." Ayağa kalktım "Sen öyle san" arkama dönüp yürümeye başladım taki beni arkadan yakalayıp kucağına alana kadar "O kadar dikkatsizsin ki seni her an öldürebilirim." güldüm "Öylemi dersin?" Kendimi kollarından geri attım ve yere kondum. "Daha elinde bile tutamıyorsun." dedim ve ayağını çektim düşmek yerine beni yakalayıp kitledi. O sıra yaramdan aşırı kan fışkırdı. WooBin kendini birden geriye atıp zorla "Şimdilik dikiş atsak iyi olacak gibi." dedi. 


WooBin Doktor Ares ile dikiş konusunda kavga ettikten sonra ilk defa şahit olduğum bir olay gerçekleşti ve Pes Etti. "Ağlamama izin verin bu tarihi olaya bir daha asla şahit olamam. Keşke Andy'de burada olsaydı" dedim. WooBin beni omuzlarımdan iterek "Biraz daha burada kalırsan senin üstüne atlayacağım o yüzden git!" 

 "Buna gerek yoktu kendim halledebilirdim" dedim ama o dinlemedi. "İnatçısın. Eskisi gibi." Ona bakakaldım "Eskisi gibi derken?" Gülümsedi başımı gösterdi "Tüm hayatını görebiliyorum."  Kaşlarımı çattım "Aferin. İyi iş" dedim ama o uzatmadı. Bende uzatmadım. Şuan daha önemli bir işim vardı....

++++++++

Eve girdiğimizde  Andy salonumun ortasında zincirlenmiş  bir şekilde duruyordu. Tüm kanı boşaltılmıştı. Aramızdaki en güçlü mutant oydu bu yüzden ilk hedefimiz onu beslemekti.

Önüme çıkan mutant Mor renkliydi "Morun anlamını biliyor musun?" dedi yalanıp dururken "Ölüm" ona doğru hamle yaptım ama yok oldu. Islak bir şey beni kolumdan yakaladı "iiiiyuuuvvv  bu ne böyle" tiksintiden titreyerek tutup kendime çektim bütün iç organları boşalırken kusucak gibi olmuştum. 

Andy'e ilk ulaşan WooBin idi. Onu besler beslemez Andy kendi zincirlerinden kurtuldu. "Dikkat edin ellerinde droga var ve tek dozu öldürecek boyutta!" 

Dövüşürken elim müzik setine çarptı ve eğlenceli bir müzik başladı WooBin "Bu kız eğlenmeyi biliyor" dedi ve elindeki avcı ile dans etmeye başladı nakarata geldiğinde ikiye ayırdı. "Hadi ama iyi dans ediyordu" dedim WooBin sinirli bir şekilde "Ayağıma bastı" demiş ve bir diğerini yakalayıp sağ bacağını koparmıştı. Ben ise saldırı emrini veren baş avcının ağzını ayırmakla meşguldüm.

Andy uzun saçlı avcıyı yakalamaya çalışırken at kuyruğundan yakaladı ama kafa derisi eline kaldı. "Dostum bu iğrençti." dedi WooBin . Andy de şaşkındı "İsteyerek yapmadım birden elime geldi" sonra fark ettik ki hepsi ölmüştü.

Diğer grup yukarıdaki avcıları yok etmiş aşağı iniyorlardı. Evimin ses geçirmiyor oluşu bize ayrıcalık sağlamıştı. "Sanırım buraları temizlemeliyiz" dedim. Diğer aile "Bizim artık gitmemiz gerekiyor." diyip kaçtılar. Biz geriye kalanlar bütün gece çılgınlar gibi temizlik yaptık. Gresvenor'a rapor verdik. Sabah 7 gibi avlanmaya çıktık. 

~~●~~
"Hadi seni okula bırakayım" Andy  arabayı sürerken ben arka  koltukta WooBin'in omzuna yatmış  kestiriyordum. Yaram hala iyileşmemişti tam tersine ölümcül bir ağrısı vardı. "Hadi kalk geldik" dedi WooBin. İnledim "Biraz daha. Lütfen" kafamın boşaldığı hissettim ardından kapım açıldı ve biri beni çekti "Sana sınıfa kadar eşlik edeyim" dedi ve beni kollarının arasına aldı. "Ben giderim. Siz eve gidip dinlenin. Beni gelip alırsanız sevinirim aksi taktirde geceyi okulda geçireceğim" gülümsedi. "Tamam sonra görüşürüz" dedi ve arabaya bindi.

Yerime geçip oturduğumda kendimi sıraya bıraktım ders bitene kadar dayansam da ders arasında revire gidip uyudum. Birinin beni dürtmesiyle ayağa kalkıp beni dürten kişinin elini kırdım.

Karşımdakinin acı çığlığı beni kendime getirdi ve onu serbest bırakıp oradan ayrıldım. 

Sınıfa geçip yerime oturdum. Bertuğ yanıma gelip "Bu ders seni bütün sınıfa rezil edeceğim. Erkeklerle yatıp kalktığını herkes öğrenecek" dedi. Onu oracıkta öldürmek istedim ama ayağa kalkmak tam bir işkenceydi.

Ders başladığında oluşturduğu videoyu bilgisayara taktı ve video başladı. Woo Bin yarı çıplak bir şekilde karşımızdaydı. Ardından ne zaman çektiğini anlamadığım bir bölüm girdi.

Andy ve ben ölümüne dövüşüyorduk. En sonunda aldığım darbe beni yere sermişti. Andy "Eski dostum iyice paslanmışsın. Sana cila atmamız gerekecek.." sonrasında onu çekip yere serişim vardı. Woo Bin ise kahkahalarla gülüyordu.

MUTANTHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin