"Benden etkileniyorsun?"

54 5 0
                                    

"Git başımdan Andy" odama girmiş ben ödev yaparken sürekli dalga geçiyordu. Yanağımı sıktı. "Ödevlerinde yardımcı olayım mı?" Woo Bin'in içerden kahkahasını duyuyordum. "Ne zaman gitmeyi düşünüyorsun sen. İyice yerleştin evime." o sırada elimdeki kalemi görünmeyecek hızda çeviriyordum. Birazdan kafasına saplayacaktım. "Ne oldu sıkıldın mı benden. Oysa 20 yıl beraber geçirdik. Ayrılık sana hiç yaramamış" kafasını olumsuz anlamda salladı ve cebinden sigarasını çıkardı. İki dudağının arasına koydu elimdeki kalemi ona doğru fırlattım geri çekilmesiyle duvara saplandı.

Bana şaşkınlıkla bakarken "Sana kaç kere söyledim evimde sigara içemezsin diye" öfkeli bir şekilde ona bakıyordum. Gülerek kafasını salladı "Bu ödevler iyice senin dengeni bozdu." Kapıya doğru yürüdü "Ödevini yapmadan aşağı inemezsin küçük hanım" dedi ve keyifle kahkaha attı elimdeki son kalemide ona attıktan sonra kalemsiz kaldım. Nerdeyse tüm kalemlerim duvara saplıydı.

Andy "Şu hale bak artık ödev yapamayacaksın. Öğretmenine ne diyeceksin. Kalemlerimi duvar yedi mi?" Woo Bin'in inanılmaz kahkahası bir kez daha duyuldu.

Seslice "Sen de mi WooBin!" dedim beni çok net duyabildiğini bilsemde ama inadına bağırıyordum. Andy kulağını kapattı. "Neden bağırıyorsun? Seni gayet net duyuyoruz" ona pis bir gülüş attım. "Biliyorum" 

"Hadi yemek hazır" diye bağırdı Woo Bin. Andy göz devirip bağırarak "Sizi duyabiliyorum!" demişti. 

Andy'e "Gidip bana kalem almak zorundasın. Ben çıkamam" dedim. Aslında çıkardım ama ayak işlerimi ona yaptırmak hoşuma gidiyordu. O sırada ayağa kalktım ve kapıya yöneldim "Sen attın sen alırsın" dedi ve kolunu omzuma attı. Şakalaşarak aşağı indik.

WooBin önünde çiçekli önlükle tabakları masaya taşıyordu. Önlükte kan lekeleri vardı. Tabakta az pişmiş kanlı biftek ve patates püresi vardı. Bardaklarda ki taze kanın kokusu tüm odayı doldurmuştu.

~~●~~
"İyi dersler benim küçük liselim" dedi Andy yanağımı sıkarak onu savuşturdum ve kapıdan çıkarken el hareketi çektim. "Sürün Andy!"

Okula giderken Berk denen çocuk yine peşime takıldı. "Günaydın bayan suskun" kafamla onayladım. O boş boş konuşurken ben yürüyordum. Bunca zamandır hala pes etmemiş olması beni gerçekten şaşırtıyordu. Dersler hızlı geçiyordu beden eğitimi dersi artık bana acı vermekten çok zevk veriyordu.

Son ders rehberlik departmanından geldiler. "İyi günler arkadaşlar. Bir sosyal deney için buradayız" dedi içlerinden biri o kadar güzel kokuyordu ki dikkatim dağıldı ve açlığım boy gösterdi. Susuzluğumu dindirmeye çalışırken ismimin söylenmesiyle sonunda dikkatim dağıldı. Ama hala gözlerim ondaydı. "Athena Mikaelson sen Bertuğ ile eşleşeceksin." ne olup bittiğine anlam veremiyordum. "Üzgünüm efendim ama neden?" adam gülümsedi. "Hafta sonunuzu ...." bir türlü odaklanamıyordum.

Zilin çalmasıyla kendimi hemen dışarı attım. Bertuğ denilen çocuk peşime takıldı. "Beni beklemen gerek." olumsuz anlamda kafamı salladım. "Bak bunca zamandır sana kötü davrandım ama pişman değilim. Bütün hafta sonunu zehir edeceğim bu yüzden hazırlıklı ol."  Hızlıca ona döndüm. "Git başımdan şimdi senle uğraşamam." Hızlıca yürümeye başladım Bertuğ arkamdan koşuyordu.

Kapıya geldiğimizde soluk soluğaydı elindeki kamerayı açtı. "Ne yapıyorsun?" dedim. "Sosyal deney. Hocaları dinleseydin anlardın. Hem senin acınası hayatını herkese göstermeliyim" omuz silktim.

İçeri girdim o da beni takip etti.
Woo Bin yarı çıplak bir şekilde merdivenlerden indi. Elinde saçlarını kuruladığı havlusu belini sardığı havluyla aynı renkti. "Hey! Evde böyle gezme" dedim. Woo Bin kahkaha attı "Ne oldu çok mu etkilendin." Gözleri Bertuğ'a kaydı. "Yemek mi getirdin? Çok susamıştım." Güldüm "Hayır. Adı Bertuğ bu hafta sonunu bizimle geçirecek ona iyi davran. Ne derse sadece gülümse." Kaşlarını çattı "Hiç eğlenceli değil" gözlerimi devirdim. Gülümsedi "Pekala sen ne dersen o" parmaklarımla yukarı katı gösterdim. "Git ve giyin." kahkaha atarak odasına gitti.

Bertuğ'a dönüp "Sana evi gezdireyim" Yavaşça önce alt katı sonra üst katı gezdirdim. Kendi odama geldiğimde duraksadım duvarlarda kalemler vardı üstelik dün kan içmek için kullandığım bardağı sabah odamda bırakmıştım. Kapıyı açmadan "Burası benim odam" dedim geri dönerken kapıya doğru hamle yaptı onu ensesinden geri çektim. "Bir bayanın odasına giremezsin" dedim ve sürükleyerek aşağı indirdim. "Bekle burada." dedim güç kullanarak onu koltuğa oturturken.

Odama gidip rahat bir şeyler giydim. Yüzüm görünmesin diye saçlarımı toplamadım. Aşağıdan gürültüler gelince hızlıca odadan çıktım ve Woo Bin ile karşı-karşıya geldik. Beni süzdü "Berbat görünüyorsun. " Ona şaşkınca baktım "Şuan önemli olan benim görünüşüm değil. Gelen kan kokusu" dedim ve koşarak aşağı indik. Andy Bertuğ'a diz çöktürmüş onu parçalamak üzereydi. "Hey! Hey!" WooBin Andy'i geri çekti. Bertuğ'a baktığımda kaşı patlamıştı. Kanın kokusu hepimizi etkilerken kendi içlerimizde savaş veriyorduk.

Sonunda kendimi topladığımda Bertuğ'u yerden kaldırmak istedim ama beni geri itti. "Sizi manyaklar. Benden uzak durun."  Hepimiz geri çekildik. O kendini toplamaya çalışırken ben Bertuğ'a pasuman malzemelerini verdim. O kendini tedavi ederken kanın kokusu dağılsın diye camları açtım.

Rahatlamak için diğerleri ile birlikte dışarı çıktık. Andy "Kim bu insan" sesinde tiksinti vardı. "Uzun hikaye o yokmuş gibi davransan yeter." dedim.

~~●~~
Akşam yemeğini kansız yediğimiz için tadı yoktu. Bertuğ yemek yemeyeceğini söyledi bizde ısrar etmedik. Ben ne yaparsam peşimden geliyor aşağılayıcı şeyler söyleyip duruyordu. Bense umursamadan işimi yapıyordum. Woo Bİn o her ağzını açtığında çocuğu parçalamak için hamle yapıyor Andy ise onu havada yakalayıp odasına götürüyordu. Sakinleştikten sonra tekrar geliyor ve yine Andy müdahalesi ardından gidiyordu.

Bulaşıkları ilk defa güçlerimi kullanmadan yıkadığım için ortalık batmıştı bu duruma Andy ve Woo Bin arkamdan kahkaha ile gülüyorlardı.
"Ha! Ha! Ha! Çok komik!"

O sırada Andy elindeki temiz bıçağı bana doğru fırlattı yakalayıp bulaşıklığa koydum. Onlara dönüp "Temizlik vakti kimde?" dedim Woo Bin kahkaha kopardı Andy ise ayağa kalktı "Bazen çekilmez oluyorsun." dedi. Tüm bunlar bize normal gelirken Bertuğ aşağılayıcı bakışlarla korku içinde bizi izliyordu. 

Gece 2 gibi yattığımız için saat sabah 4 te kalktım. Spor kıyafetlerimi giydim ve aşağı indim Woo Bin ve Andy Bertuğ'un başında durmuş onu inceliyorlardı. Aralarındaki sohbet iştah açıcıydı. "Çok güzel kokuyor. Hazır uyuyorken birazcık kanından içebiliriz." Boğazımı temizledim. "Hayır içemezsiniz. Onu sağlam götürmek zorundayım." dedim ve mutfağa yöneldim. "Farkında bile olmaz. Sadece birazcık. Isırık yok." mantıklı geliyordu. "Pekala" Kıskıs güldüler. Gerekli olan malzemeleri getirip 3 tüp kanı aldıktan sonra ondan uzaklaştılar. "Şerefe"

Kahvaltıyı hazırlayıp insanı uyandırdım. Saat 4:30 du. 

Normalde kahvaltıdan önce spor yapardım ama İnsanın tansiyonu düşmesin diye kahvaltıdan sonra gitmeye karar verdim. "Hadi hazırlan çıkıyoruz." dedim. Şaşkınlıkla bana bakıyordu. "Saat daha sabahın beşi." Güldüm "Evet biliyorum. Spor yapmak için çok iyi bir saat" gerindi ve koltuğa oturdu "Ben gelmiyorum." dedi.

Woo Bin "Bence de bizimle kalmalı." Acıkmış gözlerle ona bakıyordu. Omuz silktim "Sizindir." dedim ve kapıya yöneldim. "Çok canını yakmayın. Sağlam dönmeli" kapıdan dışarı çıkıp yürümeye başladım.

Yeni çıkmış yürüyorken arkamdan koşarak geldi. "Seninle gelsem daha iyi"

~~●~~

 Geri geldiğimizde içeriden kan kokusu geliyordu. Etrafı kokladım bu Andy'nin kokusuydu. Tam içeri girecekken Woo Bin kolumdan yakaladı ve uzaklaşmaya başladık. Bertuğ ise arkamızdan koşuyordu.

Beni bıraktığında "Neler oluyor?" Gözlerinde öfke vardı. "Avcılar...."

Bertuğ "Ne sikim yaptığınızı sanıyorsunuz siz?" diyince WooBin boynuna yapışıp öfke ile "Evine git ve zıbar yoksa seni öldürürüm" demişti ardından bırakıp yere düşmesine neden olmuştu. Bertuğ koşarak uzaklaşırken bizde yok olduk 

MUTANTHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin