Ertesi gün, aynı saatte alarm çalmaya başladı. Sam her gün yaptığı gibi alarmı kapattıktan sonra uyuşuk hareketlerle tuvalete gitti. Aynada gördüğü gözlere daha derin bakmaya başlamıştı. Ergenliğin getirdiği kimlik arayışı, kendini tanıma ihtiyacı gibi psikolojik etkileri son günlerde derinlemesine yaşıyordu. Üstünü giyindi ve kahvesini karton bardağa koyarak kulaklıklarını takıp evden çıktı. Sabahın erken saatlerinde, kuş cıvıltıları ve arada bir geçen arabalardan başka sesin olmadığı sokaklarda yürümek ona huzur veren sayılı şeylerdendi. Okulu birkaç sokak ötede olduğu için bu yolculuğu yaya olarak yapıyordu. Okula varıp sınıfa girdiğinde güneş koyu kırmızı okulu parlatmış, öğretmenler odasından gelen fotokopi makinesinin cızırtılı sesi bütün koridordan duyulur olmuştu. Çok geçmeden Sam'in sıra arkadaşı Robert, ardından da sınıfın geri kalanı içeri girdi. İlk ders felsefeydi. Sam bu dersi her zaman çok iyi takip ederdi. Özellikle son zamanlarda benliğinin amacını sorguladığında felsefeye ve bilime daha fazla yöneliyor, ünlü düşünürleri hayranlıkla araştırıyordu. Onun için mükemmel geçen birkaç dersten sonra herkes gibi öğle yemeğini dört gözle beklemeye başladı. Öğle arasında en sevdiği menü olan kızarmış tavuk, patates ve meyve suyunu alarak yemekhanedeki uzak bir köşeye oturdu. Kimse onu görmüyor, onunla sohbet etmek veya aynı masayı paylaşma ihtiyacı hissetmiyordu. Sam bu duruma alışmış gibi davranmaya çalışarak yemeğinden başka kimseye bakmamaya karar verdi. Birkaç dakika sonra ağzına atmak üzere olduğu patates diliminin önünde beliren peçete ile afalladı ve kafasını kaldırdı.
"Burnuna ketçap bulaşmış dostum." Tek dostu olan Jack, tebessümle karşısında oturuyordu. Onu gördüğüne oldukça sevinmişti. Dış dünyaya kapalı olan hayatı onunla sosyalleşiyor, onun sayesinde kendini kısa bir süre için de olsa herkes gibi hissediyordu. Eğlenceli bir sohbet ile geçen öğle arasından sonra Jack ve Sam sınıflarına gittiler. Sam, büyük bir huzurla sınıfına dönmüştü. Ancak bu mutluluğu fazla uzun sürmedi. Çünkü öğleden sonraki ders saatlerinin hepsini matematik doldurmaktaydı. Herkesin daha hızlı çözmek için yarıştığı sorularda cevabı haykırmamaya çalışmak ve güzel bir yeteneğe sahip olup bu yeteneği kullanamamaktansa uyumayı tercih etti. Öğretmeni ise bu hareketini haylazlıktan başka bir şey olarak düşünmedi ve dersine devam etti. Sam'in 'garip' zihni, uzunca birkaç dersten sonra büyük bir ağrıyla uyandı. Herkes sınıftan gitmiş ve Sam'i uyandırma ihtiyacı bile hissetmemişlerdi. Sam ağır hareketlerle çantasını toplayıp sınıftan çıktığında çıkış zilinin yeni çalmış olduğunu fark etti. Başını kaldırımdan okul kapısının önündeki öğrenci kalabalığından sıyrılmaya çalışıyordu. Birkaç omuz darbesi yese de arkasına bakmadan devam etti. Tam kalabalıktan çıktığında daha rahat yürümek adına başını kaldırdığında burnunun dibindeki bir karartı ile irkildi. Panikle birkaç adım geri çekildi ve etrafına bakındı. Karşısında simsiyah takım elbiseli bir adam, arkasında ise son model siyah bir araba duruyordu. Camlarındaki siyah filmlerden içi görünmeyen arabanın yapısı oldukça genişti. Plakası diğerlerinden farklı bir renkte olan bu araba, bakanlara verilenlere benziyordu. Siyah dışında parlayan tek renk, jant kapaklarındaki metalik gri rengiydi. Sam etrafındaki herkes gibi bu muhteşem arabaya bakarak neler olduğunu anlamaya çalıştı. Ardından karşısında dikilen adama endişeyle göz gezdirdi. Adam ciddi giyinişine göre oldukça sevecen bir tavırla Sam'e bakıyordu. 1.90 boyu ve iri gövdesine bakılacak olursa sağlam bir sporcu olduğu kesindi. Aradaki buzları eritmek istercesine Sam'in elini sıkmak üzere elini kaldırdı.
"Merhaba genç adam." Beklediği gibi oldu ve Sam elini sıkmadı.
"Siz de kimsiniz, benden ne istiyorsunuz?" Artık okuldan çıkan herkes onları seyrediyordu.
"Sakin ol Sam. Sana zarar vermeyeceğim. Buraya seni almak için gönderildim. Ailen bu durumdan haberdar ve..." Sam kendi adını duyduktan sonra iyice gerilmişti.
"Sen, adımı da nereden biliyorsun? Bir dakika, ailemin neyden haberi var?" Adamın tebessümü Sam'in korkusuyla doğru orantılı olarak artıyordu.
"Eğer beni dinlersen her şeyi öğrenebilirsin. Dünki girdiğin test vardı ya? İşte ondan tam puan aldın. Bu yüzden seni özel olarak eğitmek adına yeni eğitim merkezine götürmek ve senin gibi olan arkadaşınlarınla tanıştırmak üzere görevlendirildim. Bu kılıktayım ve arkamda görmüş olduğun araba burada. Çünkü sen özelsin Sam." Sam duydukları karşısında şok olmuştu. Ona özel olduğunu söylemesi aklında birkaç kere tekrar etti. Adamın tavırları ve söyledikleri güven vermekteydi ve eğer doğruysa bu muhteşem bir haberdi. Fakat yalan söylüyor olabilirdi ve bu da berbat bir habere dönüşebilirdi. Kafa karışıklığıyla yeni bir soru sormak üzereyken adam cebinden çıkardığı telefonu Sam'e uzattı. Sam ekrana baktığında hattaki numaranın babasına ait olduğunu anladı ve telefonu kulağına götürdü.
"Baba?"
"Merhaba oğlum. Yabancılara hemen güvenmediğin için seninle gurur duyuyorum. Fakat bu korkman gereken bir durum değil."
"Neler oluyor baba?"
"Evet biraz garip geliyor olabilir ancak o adam annen ve benimle de görüştü. Şehrin biraz dışındaki özel bir eğitim merkezini sana tanıtmak istiyorlar. Eğer beğenir ve istersen devlet tarafından adına sağlanacak olan yüzde yüzlük bir burs ile eğitim hayatın boyunca o merkezi kullanabileceksin."
"Ama bu..."
"Evet, mükemmel bir haber! Haydi adamı bekletme ve seyehatin keyfini çıkar." Babası telefonu kapattı. Sam artık rahattı. Etrafındaki meraklı kalabalığı süzdü. Ne kadar kötü olabilir ki? Diye düşünüyordu. Adamın elini sıkıp onayladı. Adam takım elbisesinin önünü ilikleyip Sam'e kapısını açarken Sam ilk defa kendini havalı hissetmişti. Kapılar kapandığı an, dışarıdan gelen sesler tamamen kesilmiş ve evlerine giden öğrenciler oldukça net bir şekilde gözükür olmuştu. Krem rengi koltuk kaplamaları aracın dış cephesinden farklı olarak oldukça ferah ve konforluydu. Çift kişilik koltukların ortasında gri renkte bulunan kolluğun altında gizlenmiş kahve makinesi ve şampanya şişesi ile bardakları vardı. Ön koltukların arkasında bulunan büyük tablet ekranlarında konum bilgisi, hava durumu, son haberler gibi bilgileri barındırıyordu. Yolculuğun ilerleyen safhalarında Sam sıkılarak bu ekranları kurcalamış ve ne olduğunu anlayamadığı bir dosya keşfetmişti. 'Uzay araştırma üssü özel bilgileri' adıyla kodlanan dosyanın içeriği hakkında hiçbir şey belirtilmiyordu. Sam ne içerdiğini merak ederek ekrandaki dosyaya tıkladığında ise sürücü koltuğunun önünden gelen alarm sesinin ardından ekran kendini kapatmıştı. Panikle onu almaya gelen adamın rahat tavırlarını inceledi.
"Belki de bilmediğin şeyleri kurcalamamalısın ha?"
"Söylesene, şirketinizin adı nedir?" Adam dikiz aynasından ilk defa ciddi bir ifade ile Sam'e baktı.
"Gidince her şeyi öğreneceksin Sam. Yine de bir isim istiyorsan benimki Furry. Sıkıldıysan sağ ayağının yanındaki butonu çevirerek istediğin içeceği getirmesini sağlayabilirsin." Sam, öğrenme çabalarının sonuçsuz kalacağını kabullenerek arkasına yaslandı.
"Pekala Furry. Hiçbir şey istemiyorum."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Genç Koruyucular (Bitirildi)
Science FictionGizemli tılsımın Dünya'ya düşüşünün ardından aylar geçmişti. Hiç kimsenin çözemediği bu kompleks maddeyi bir tek onun frekansındaki seslere duyarlı olan seçilmiş beyinler çözebilirdi. Işte bu beyinler birleşerek Genç Koruyucular'ı oluşturdu. Artık h...