Natasha binadan uzaklaşıp düzlük bir araziye gidene kadar hiçbir şey söylemedi. Kendi arasında konuşmaya çalışan takım birbirinin ne dediğini neredeyse duymuyordu. Askeri helikopterin yarattığı sesten korunmak için hepsi kulaklık takmıştı. Helikopter oldukça yükseldiğinde pilotun yanında oturan Natasha, pilotun işaretiyle yerinden kalkarak takımın karşısına geçti. Kulaklığındaki mikrofondan sesini diğerlerindeki kulaklığa ileten bir sistem kullanıyordu.
"Bunu yalnızca bir kere söyleyeceğim. Önünüzdeki paraşüt çantalarını takın!" Korkudan donakalan takım, birkaç saniye tepki veremedi. Sam tahmininin doğru olduğunu anladığında heyecandan başı dönmüştü. Ted korkudan incelmiş bir sesle ayağa kalkıp bağırdı.
"Genel kültürümüzü arttırmak için hızlandırılmış uçuş eğitimleri gördüğümüzü sanıyordum!" Natasha yerden aldığı çantalardan birini Ted'in kucağına fırlattı. Ted çantayı yakaladı ve ağırlığı karşısında biraz çöktü.
"Kullanmayı bilmediğiniz bir bilgi, hiçbir işe yaramaz. Şimdi ben sizi atmadan hazırlanın ve takım olmayı öğrenin." Kapının karşısındaki kilitli bir dolabı açarak içeride duran beş adet kasktan birini Ted'in tuttuğu çantanın üzerine koydu. Kask bütün kafayı saracak bir şekilde tasarlanmıştı. Ön kısmı dayanıklı bir camdan oluşuyordu. Ted daha fazla direnemedi ve diğer herkes gibi kaderine boyun eğip giyinmeye başladı. Onlar içlerinden dua ederek giyinirken Natasha gerekli olan bilgileri veriyordu.
"12.000 feet yani 3.658 metreden atlayacaksınız. Serbest düşüş için yaklaşık 45 saniyeniz var. Eğer paraşütünüzü erken açarsanız sizi bulamayacağım uzaklıkta bir yere iniş yaparsınız. Eğer çok geç açarsanız, tahmin edeceğiniz üzere yavaşlayamadan yere çakılırsınız. Atladığınızda birbirinize tutunarak bir çember oluşturacak ve kollarınızdaki altimetreler kırmızı alanı işaret ettiğinde birbirinizden ayrılarak paraşütlerinizi açacaksınız. Kasklarınız özel olarak tasarlandı. Birbiriniz ile iletişim halinde kalacaksınız." Cümlesini bitirdiğinde herkes hazırlanmış ve birbirinin ekipmanını kontrol etmeye başlamıştı. Yüzlerinden ne kadar gergin oldukları okunuyordu. Natasha oldukça soğukkanlı bir tavırla helikopterin sürgülü kapısını açtı. En önde durup aşağıya bakma hatasını yapan Ted, kendini helikopterin içinde yerde buldu. Natasha gülerek onu tutmuştu. Herkes ilk kimin atlayacağını öğrenmek için birbirine bakıyordu ki Ashley koşarak kendini bulutların üstündeki boşluğa bıraktı. Bunu gören Sam, onu tek başına bırakmamak için kollarını açarak helikopterden atladı. Ardından diğerleri de korkarak kendilerini aşağı bıraktılar. Ted ise korku içinde aşağı bakarken Natasha tarafından itilmişti. Hepsi atladıktan kısa bir süre sonra korku hislerini yitirmiş, eğlenmeye başlamışlardı. Bulutlarn üstünde dikey bir dalışa geçmek, rüzgarı vücutlarının her yanında hissetmek büyük bir zevk veriyordu. Kasklarındaki saydam ekranda diğerlerinin konumu, düşüş hızları, nabız değerleri gibi bilgiler bulunuyordu. Sam altimetresine ve kaskındaki zamanlayıcıya baktığında 28 saniyelerinin kalmış olduğunu gördü.
"Şu eğlenceye bir son verin. Çember halinde düşüşe geçmezsek bu sınavı geçemeyiz!" Uçuşa dalmış olan diğerleri bu uyarıyla vücutlarını açarak hava sürtünmesini arttırdılar. Öğrendikleri gibi birbirlerini kollarından kavrayarak bir çember halinde düşüşe geçtiler. Yüzlerinde görevi tamamlamış olmanın rahatlığı ve sevinci vardı. Yeryüzündeki oldukça geniş bir alan, ayrıntılı bir şekilde görünmeye başlamıştı. Natasha o sırada takımın konumunu uydudan takip ediyordu.
"İyi iş gençler. Görevin büyük bir kısmını tamamladınız. Ancak size kötü bir haberim var." Telsiz hattındaki gülüşmeler bir anda kesildi.
"Merkezden henüz aldığımız bir bilgiye göre paraşütlerinizden birinin arızalı olduğuna karar verilse de tamir edilmek üzere laboratuvara gönderilmemiş. Hangi paraşüt olduğunu bilmiyoruz ve telsiz ekipmanları sebebiyle yedek paraşütleriniz de yok." Soğukkanlı halinden eser kalmamış, oldukça endişe dolu bir ses tonuyla konuşmuştu. Takımın telsiz hattındaki bağırış ve korku dolu çığlıklarını duyduğunda gözlerini kapattı.
"Bu durumdan kurtulmalısnız." Sam diğerleri korku dolu bir şekilde bağırırken kaskındaki zamanlayıcıya baktı. Güvenli bölgede paraşütlerini açmaları için yalnızca 12 saniyeleri kalmıştı.
"Kesin sesinizi ve beni dinleyin!" Herkes bir anda sustu.
"Her kimin paraşütü arızalıysa yanındaki kişiye sarılarak onun paraşütüyle yere iniş yapacak. Sakın ellerinizi bırakmayın ve talimatımla tek tek paraşütleriniz açmaya başlayın." Başka çaresi olmayan takım bu fikri benimsedi ve sakin kalmaya çalışarak Sam'i dinledi. Sam nabzı en hızlı atan kişiyi tespit edip ilk olarak onu kurtarmayı planladı. İlk seçtiği kişi Ted'di.
"Ted, Şimdi!" Ted göğsündeki kırmızı ipi çekmesiyle havada asılı kaldı. Paraşütü başarılı bir şekilde açılmıştı.
"Marria, sıra sende!" Marria Harry'nin elini bırakarak tıpkı Ted gibi ayrıldı. Harry de Sam'in işaretiyle gökyüzünde asılı kaldı. Geriye yalnızca Sam ve Ashley kalmıştı. Ashley'nin tek yapabildiği gözlerini sımsıkı kapatarak Sam'e sarılmaktı. Sam onu birkaç kez uyarsa da titreyen elleri paraşütü açamadı ve bir eli Sam'den kaydı. Sam Ashley'e uzanarak paraşüt açma halatına asıldı. Fakat çantadan parçalanmış bez paraçalarından başka bir şey fırlamamıştı. Ashley'nin artan telaşı ve çantanın yarattığı geri tepme sebebiyle diğer eli de Sam'in üzerinden kaydı ve hızla uzaklaşmaya başladı. Sam dehşet içinde Ashley'e doğru süzülerek düşmeye devam etti. Paraşütlerini açmaları için 3 saniyeleri kalmıştı. Altimetresindeki ibre kırmızı bölgeye yaklaşmış, yerdeki kayalar ve hayvanlar daha net görülür olmuştu. Sam saatte 180 kilometre hızla yere düşen sevdiği kızın peşinden gitti. Hızla yaklaşarak çantasından kavramaya çalıştı fakat birkaç santimetre uzak kalmıştı. Natasha ve diğerleri bu durumu panik içinde seyrediyordu.
"Güvenli sınırın altındasınız. Hemen paraşütlerinizi açın!" Sam takla atarak yönünü bir kez daha değiştirdi. Ashley'yi kurtarmak için bu işi yıllardır yapan bir kişi gibi davranmaya başlamıştı. İkinci kez hızla yaklaşmaya başladı. Kasklarındaki alarmlar çalmaya başlamıştı. Kendine doğru gelen Sam'i gören Ashley, umutla elini açtı. Hızla elini kavrayan Sam, ona tek bir hamlede sarılmıştı. Ayaklarıyla onu tamamen kendine bağladıktan sonra paraşütünü açtı. Birbirlerine sıkı sıkıya kenetlenmiş ikili, sonsuza dek sürecek olan aşklarının ilk adımlarını atmışlardı. Kollarındaki altimetreler siyah bölgeyi işaret ediyorlardı. İkisinin yavaşladığını gören Natasha ve takım derin bir nefes aldı. Yere yaklaşmaya başladıklarında Sam bütün frenleri çekti ve hızlarını olabildiğince azalttı. Yere yumuşak bir iniş yapan ikili bir müddet yerden kalkmadan kanlarına pompalanan adrenalinin etkisinin geçmesini bekledi. Gökyüzü, yerden daha güven verici gözüküyordu. Diğerlerinin de onların olduğu bölgeye inmeleriyle herkes paraşütünü katladı ve Natasha'yı beklemeye başladılar. Natasha birkaç dakika sonra aynı helikopterle gürültülü bir iniş yaptı. Takımın karşısına geçip güneş gözlüklerini çıkardı.
"Beni bu sefer şaşırtarak gerçek bir takım oldunuz. Özellikle Sam, sen tam bir lidersin. Takımdaki herkesin hayatını kurtardın. Ayrıca çok soğukkanlıydın. Sizi tebrik ediyorum." Sam övgüleri dinleyecek durumda değildi.
"Az önce görevimizi başarıyla tamamladık fakat sizin bu aptal hatanız yüzünden az kalsın ölüyorduk! Bunun bir açıklaması olmalı." Natasha gülerek atıldı.
"Sakin ol bakalım ufaklık." Ona ufaklık denmesinden nefret ediyordu.
"Evet farkındayım çok büyük bir hata gibi gözüküyor olabilir fakat sizin sınavınız tam da buydu. Baskı altında sakin kalma ve direktiflere uyma yeteneğinizi test ettik. Aferin Sam, bundan sonra bu takımın lideri sensin. Takımdaki herkesten sen sorumlusun." Ashley artan öfkesini kontrol edemedi.
"Peki neden ben, feda edilmeye değecek zayıf halka ben miyim?" Sesi çok sinirli ve yüksek çıkmıştı. Natasha cevap vermeyince daha da sinirlendi ve ona yaklaştı.
"Neden!" Diye bağırdı bir kez daha. Natasha cebindeki siyah kutuyu çıkardı ve antenini açıp kırmıza tuşa bastı. Tuşa basar basmaz Ashley'nin çantasından paraşüt fırladı. Paraşütünün etkisiyle geriye doğru savrulup yere düşen Ashley'nin nutku tutulmuştu. Ajanın bu hareketiyle tüm takım olup biteni anladı. Bu sefer de kandırılmışlardı. Neyseki testi başarılı bir şekilde geçmişlerdi. Hepsi helikoptere bindi. Hızlanan pervaneler sonunda gerekli limite ulaştı ve gürültüler içinde kalkış yaptı. Kısa bir sürede üste vardılar. Takım helikopterden indi ve herkes kendi odasına gitmeye başladı. Sam büyük bir yorgunlukla odasına girdi. Buzdolabından soğuk bir içecek aldı ve deri koltuğun üstüne kendini attı. Helikopterden atlayalı çok zaman olsa da kaslarındaki gerginliği ve yorgunluğu hissediyordu. Odanın sessizliğinde huzuru bulmuş bir şekilde gözlerini kapattı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Genç Koruyucular (Bitirildi)
Наукова фантастикаGizemli tılsımın Dünya'ya düşüşünün ardından aylar geçmişti. Hiç kimsenin çözemediği bu kompleks maddeyi bir tek onun frekansındaki seslere duyarlı olan seçilmiş beyinler çözebilirdi. Işte bu beyinler birleşerek Genç Koruyucular'ı oluşturdu. Artık h...