46. Bölüm

24 3 0
                                    

Bu cümleyle oldukça afallayan uzaylılar, birbirlerine bakmaya başladılar. Sam, bir kez daha saldıracaklarını hissettiğinde Ashley'e kalkanı kapatmasını söyledi. Ashley'nin ellerini indirmesiyle kırmızı enerji dalgası yavaşça kaybolurken Asgard askerleri şaşkınlıkla onlara bakıyordu. O sırada Harry takımdan ayrılarak gördüğü en ağır nesnelere odaklanmaya çalışıyordu. Kalkanın tamamı ile geçmesini bekleyen uzaylılar, öfkeyle genç koruyucuların üzerine koşmaya başladıkları sırada Sam bağırdı.
"Harry, şimdi!" Harry arkalarında gizlendiği yerden çıkarak yol kenarındaki arabaları beyin gücüyle havaya kaldırdı. Ardından bütün gücüyle, koşmakta olan uzaylıların üstüne fırlattı. Neler olduğunu anlayamadan ezilen uzaylılar, bir daha kalkamayacak gibi gözüküyorlardı. Sam, korudukları insanların alkışları sırasında içlerine ilerledi.
"Sakin olun ve bulabildiğiniz en yakın yerleşim yerinin sığınağına gidin. Kadınlar ve çocuklara öncelik tanıyın ve açık alana sakın çıkmayın. Bu oldukça tehlikeli bir istila girişimidir." Hızla oradan uzaklaşan kişilere bir süre baktılar. Her ne kadar kimsenin sokaklara çıkmasını istemeseler de isyankar bir grup insanın silahlarıyla bu saldırıya direnmeye çalışacağını biliyorlardı. Yine de yetkililer bütün radyo istasyonlarından ve televizyon kanallarından sokağa çıkma yasağı ilan edildiğini açıklıyorlardı.

   Yere iniş yapabilen tek filonun yok edilmesiyle havadaki savaş daha da şiddetlenmişti. Hava savunma birimleri müthiş bir isabetle atış yapıyor ve çok az kayıp vererek büyük oranda hasar bırakıyordu.
"Hava savunması işe yarıyor." Marria diğerleri gibi gökyüzüne bakıyordu.
Harry :
"Çünkü uçuş komutasını türkler devraldı. Dünya üzerindeki bütün savaş uçaklarının saldırı ve savunma stratejilerini onlar yönetiyor."
Ted :
"Yine de bizden daha fazlalar. Eğer güçlü bir taktik uygularlarsa işimiz kötü." Gökyüzünde sıcak çatışma devam ederken ana araç atmosfer dışına çıkmış ve durumu izlemeye başlamıştı. Bütün kararları veren ve yüceliğiyle herkesin karşısında diz çöktüğü Asgard hükümetinin kralı Tartarus, dev cüssesiyle oturduğu koltuktan kendi savaş aletlerinin parçalanışını öfkeyle seyrediyordu. Yanına korkuyla yaklaşan bir askere hızla kafasını çevirdi. Boğazındaki öfkeyle karışık hırlama neler hissettiğini bir miktar açıklıyordu.

"Karşılık veriyorlar fakat sayıca daha fazlayız. Ne yapmamızı önerirsiniz efendim?" Bütün cümleyi iletmesi herhangi bir dildeki birkaç kelimeye eşdeğer kısalıktaydı.

"Saldırı alanını genişletin. Dairesel bir şekilde bölünerek savaşacağız. Onlar bize adamımızı verene denk sivillerinin evlerini zevkle patlatacağız. Ya acı çekerek ya da zahmetsiz bir yok oluş için onlar karar verecek." Oldukça kalın sesi yankılanmayı kestiğinde tekrar savaş alanına baktı ve gülümsedi. 

Yere iniş yapabilen ikinci filo daha kalabalıktı. Büyük oranda hasar almış araçlarından dikkatle inmeye başladılar. Hepsi indiğinde insanların bulunduğu bir yer aramak için toplu bir şekilde ilerlemeye başladıklarında binaların arasından gelen bir sesle durdular ve dikkatle o yöne baktılar. Küçük bir mağazanın içerisinden bir kişinin konuşma ve gülme sesi duyuluyordu. Yıkılmış askılıklar ve koyu renkli cam içeride neler olup bittiğini anlaşılmaz kılıyordu. Hepsi aynı anda silahlarını doğrulttu ve mağazaya doğru temnkinli adımlar atmaya başladılar. Vitrinin birkaç metre ötesine geldiklerinde ses kesildi ve yerine Ted'in yüksek sesi duyuldu.

"Fotosentez yapıyorsunuz. Fakat gördüğüm kadarıyla bir bitkiye kıyasla çok aptalsınız." Hepsi şaşkınlıkla birbirine bakarken önlerindeki cam gürültülü sesiyle patladı ve koşarak  mağazadan çıkan Ted hepsinin silahlarını elinden alıp hızla uzaklaştı. Yolun karşı tarafındaki takıma silahları verdiğinde Asgard askerleri şehirde yankılanan öfke çığlıkları atmaya başlamıştı. Sam silahını birine doğrulttu.

"Bakalım ne kadar tehlikelisiniz." Büyük tetiğe basmasıyla nişan aldığı uzaylının acı içinde erimeye başlaması bir oldu. Uzaylının yardım çığlıklarından etkilenen Sam, diğerlerinin üzerlerine koştuğunu görmemişti. Neyseki Marria, o civardaki bütün kuşları çağırarak saldırmalarını söylemişti. Gözleri oyulan uzaylılar kuşları savmaya çalışarak gerilediklerinde, Ashley her birini küçük enerji halkalarıyla boğup boyunlarını kırmıştı. Şehre giren ikinci filo da etkisiz hale getirildiğinde hava savunması zayıflamaya başladı. Uzay araçları daha geniş bir aralıktan gelerek saldırının yüzey alanını genişletiyor ve her geçen dakika karşı koymak daha da güçleşiyordu. O sırada merkezi üstten savaşı gözlemleyen Profesör yanlış bir şeyler olduğunu anlamıştı. Kontrol odasındaki dev ekranda uzay araçları kırmızı, savaş jetleri yeşil renkte parlıyordu. Ekrandaki yeşil noktalar dünyanın birçok farklı havaalanından kalkışa geçseler de hedef olarak belirlenen koordinat aynı olduğundan ortak bir noktada buluşup saldırı ve savunma yapıyorlardı. Fakat bu strateji acilen değiştirilmesi gerekiyordu. Richard çalışanlarına verdiği direktiflerle yirmiden fazla ülkenin savunma bakanıyla görüşüp durumu bildirdi. İki farklı telefonla aynı anda konuşuyor, bir yandan da çalışanlarına direktifler vermeye çabalıyordu. Neyseki değişen savaş taktiği sayesinde uçaklar, birbirlerine daha uzak çatışmaya ve hedeflerini takip etmeye başlamışlardı. Profesör değişen grafikleri izlerken bir çalışan bilgisayar karşısındaki sandalyesini çevirerek Profesör'e döndü.

"Efendim, Genç koruyuculara çok uzak olan üç noktada yere iniş yapan düşman filoları tespit ettik."

"Hemen süpersonik tılsım jetlerini yola çıkarın." Takım ayrılmalı.

   Tam o sırada Profesör ile iletişime geçmek isteyen Sam elini kulağına götürdü.

"Durum nedir Profesör?" Profesör'ün sesi herkesin kulağındaki gizli hoparlöre geldiğinde hepsi dikkatle dinlemeye başladılar.

"Size oldukça uzak üç ayrı yerde saldırı tespit edildi. Üç adet süpersonik jet birkaç saniye içinde orada olacaktır. Koordinatları ise ilettim." Ted şaşırdı.

"Iyi ama nasıl görüntüleyeceğiz?"

"Sol koluna bak." Ted koluna baktığında bileğinin üst kısmında açılan parlak bir harita gördü. Kendi bulundukları yer ve hedef noktası işaretlenmişti.

"Kıyafet aynı zamanda bulundurduğu rgb ledler sayesinde ekrana dönüşebiliyor ve kişinin arkasındaki nesnelerin rengini taklit ederek görünmez olabiliyor. Görünmez olmanız gerekirse kollarınızla yüzünüzü kapatıp bekleyin." Herkes kolundaki haritayı incelerken jetlerin ıslık sesini andıran tiz ve gürültülü sesleri duyuldu. Üç adet jet yavaşça yola iniş yaptı ve kokpit kapaklarını açıp beklemeye başladı.

Sam :

"Ted, Marria ve Harry. Hedefleri etkisiz hale getirin. Ashley ve ben burada durarak atmosfer dışına kaçan ana aracı gözlemleyeceğiz." Her  biri hızla jetlere bindi ve kasklarını taktılar. Dikey bir kalkışın ardından oldukça seri bir şekilde binaların aralarından geçerek üç farklı noktaya yöneldiler. Hız kademesini son ayara getirip gözden kaybolurlarken ses duvarını aşmaları sonucu oluşan gürültü, civardaki gökdelenlerin dahi camlarını patlatmıştı. Onlar gökyüzünü bir kartal gibi korurlarken o bölgedeki milyonlarca insan kulaklarını kapatarak ağlıyor, dua ediyor, belki de son anlarını yaşadıkları sevdiklerine sımsıkı sarılıyorlardı. Buna karşılık herkes sığınacak bir yer bulabilecek kadar şanslı değildi. Özellikle geliri az olan ve lüks bir evde oturamayıp, zengin tanıdıkları olmayan veya toplum tarafından değer verilmeyen binlerce insan hayatını kaybetmiş, milyonlarcası ise adeta ölüme terk edilmişti. Bu insanların bir kısmı saldırıdan uzak yerlere kaçmaya ve çocuklarını korumaya çalışırken bir kısmı da acı bir kabullenişle hiçbir şey yapmıyordu. Onlara göre her şeyin sonu olduğu ve insan ırkının son bulduğu bugün, izlenmekten başka bir şeyi haketmiyordu.









Nolur yorum atın. Oy istemiyorum final kısmının ne derece uzun olması gerektiğine bir türlü karar veremiyorum. 50 bölümde bitirmek mi yoksa ağır betimlemelerle biraz daha geciktirmek mi?








Genç Koruyucular (Bitirildi)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin