"Şimdi ne yapacağız Sam ?"
"Bilmiyorum. Planımda böyle bir şey yoktu." Sam, gittikçe yaklaşan askerlerin kaçan mahkumlar için ne yaptıklarını düşündü. Vardığı sonuca göre büyük ihtimalle her ikisini de burada öldüreceklerdi. Ashley'nin koruma kalkanı ise çok halsiz olduğundan işe yaramayacak ve burada öleceklerdi. Ashley Sam'in kolunu sert bir şekilde sarstı.
"Sana diyorum. Ne yapacağız ?" Bir şeyler yapmak istiyor gibi gözükse de, o da çaresizliği kabullenmişti aslında. Sam Ashley'ye tıpkı veda eder gibi bakmıştı. Bu bakış, ne cümlelere ne de paragraflara sığardı. Ashley ise olacakları anlamış gibi başını eğdi ve gözyaşları sıcak toprak ile buluştu. Sam ona son bir kez sarıldı. Vakitleri çok az kalmıştı. İkili sakin bir şekilde mermilerin vücutlarında bırakacağı önce sıcak sonra acı verici hissiyatı bekledi. Fakat beklenmeyen bir şey olmuştu. Bir anda helikopter gürültüsü sardı etrafı. Askerler ise koşmayı bırakmışlar ve gürültünün nereden geldiğini anlamaya çalışıyorlardı. Yaklaşan helikopter, altındaki otomatik bir silah ile açık alandaki bütün silahlıları öldürmeye başladı. Ashley ve Sam ise şaşkın bir şekilde olanları izliyorlardı. Bütün silahlılar etkisiz hale geldiğinde helikopter büyük bir toz bulutu oluşturarak yere iniş yaptı. Sam kapıyı açtı ve içeridekileri görünce neşelendi. Bunlar : Ted, Harry ve Marria'ydı.
Ted kulaklığını çıkardı ve :
"Bizsiz göreve çıkacağını mı sanıyordun ahbap ?" Diye sordu. Sam söyleyecek bir şey bulamıyordu. Çok tehlikeli bir göreve kendi başına çıkarak hem kendinin hem Ashley'nin hayatını tehlikeye attığı için suçluluk duygusu hissediyordu. Neyseki tam zamanında yardıma gelmişlerdi. Sam Ashley'nin elinden tutarak ona yardımcı oldu. Kendisi de binince üzerinde sarı çizgileri olan siyah helikopter, tekrar bir toz bulutu oluşturarak gürültülü bir kalkış yaptı.Profesör Richard, üzgün bir şekilde koridordaki televizyonda gösterilen son dakika haberini izliyordu. Haber genç koruyucular ile ilgiliydi. Bütün dünya onların bugün yola çıkacaklarını sanıyordu. Fakat bu iptal olunca oldukça eleştri toplamışlardı. Profesör birkaç dakika boyunca elindeki soğumuş kahvesiyle ekrana baktı. Arkasına döndüğünde ise meslektaşlarının da aynı üzgünlükle haberi seyrettiklerini gördü. Yaşlı bedeni bu kadar stresi kaldıramazdı. Biraz dinlenmek için masasına gitti. Tam oturacaktı ki güçlü bir pervane sesi işitti. Onlar gelmişti. Elindeki kahvesini masaya bıraktı ve asansöre binip çatı katına çıktı. Helikopterden inen Ashley'yi görünce rahatladı.
"Şükürler olsun tanrım." Onları kendi evladı gibi seviyordu. Belki de henüz 12 yaşında iken araba çarpması sonucu ölen kızının yerini doldurmak içindi bu sevgi.
"Zeki çocuk. Onu bu kadar erken kurtaracağını düşünmüyordum." Casey yan koltuğunda oturduğu arabasından adamlarının ölü bedenlerini inceliyordu. Şöför koltuğunda oturan adama sordu :
"Kaç kaybımız vardı ?"
Adam öfkeyle :
"Senin bu saçma işin yüzünden 56 adamımızı kaybettik !" Dedi.
Casey o sırada piposunu yakmakla meşguldü.
"Tanrı aşkına arabada içme şu haltı."
Casey bir duman soluduktan sonra gevşedi ve adama dönüp gülümsedi.
"Hepsi planımdı." Adam boğulmamak için camları açarken öfkesi yerini meraka bırakmıştı.
"Ne planından söz ediyorsun ?"
"Bilirsin. Sadece biraz zamana ihtiyacım vardı."
Adam bu cevaptan hiçbir şey anlamamış, kafası daha çok karışmıştı.
"Bazen şahı ele geçirmek için birkaç tane piyonunu yem olarak kullanman gerekir dostum."
Adam bu cümlenin altında yatan anlamı çözmeye çalışırken Casey büyük bir kahkaha patlattı.
Sam'in ne kadar sinirli olduğu her halinden belirliydi. İçini yiyip bitiren bir intikam ateşine sahipti.
"Şimdi ne yapacağız ?" Profesör bu soruyu yanıtladı.
"Dünya bizden bugün yola çıkmanızı bekliyordu. Fakat onları hüsrana uğrattık. Bu yüzden en yakın zamanda yola çıkmalı ve görevinizi yerine getirmelisiniz."
Herkes bunu kabul etmek isterken Sam çıkıştı.
"Bu asla olmaz ! Bu yaptığı yanlarına kalmamalı."
"Bu işe duygularını karıştırmamalısın Sam. Çünkü bu adamın senden istediği şey de bu."
"O zaman ona istediğini fazlasıyla verelim Profesör. Artık bu oyundan çok sıkıldım. O şerefsizi yakaladıktan sonra ne isterseniz yaparım."
Takımdaki diğer kişiler de Sam'e hak vermeye başladı. Onu yakalamadan buradan gitmek istemiyorlardı. Profesör Sam'i ikna etme konusunda kuşkulanmaya başladı. Eğer inat edip Casey'nin peşine düşerse, dünyayı kurtarmak için çok geç olabilirdi.
"Anlamıyorsun Sam. Lütfen kabul et. Acilen yola çıkmalısınız."
"Kararım net Profesör."
Ashley, yanında oturan Sam'in elini tuttu.
"Benim için ne kadar üzüldüğünü biliyorum tatlım. Fakat o haklı. Eğer kendini düşünmüyorsan aileni düşün. Geç kalırsak hiçbirini bir daha göremeyebilirsin." Bu konuşma Sam'i oldukça duygulandırmıştı. Ashley'nin intikamını almak için artan öfkesi yatıştı. Belki de haklı olabilirlerdi. Casey bunu bilerek yapmış olabilirdi. Bir süre başını eğip düşündükten sonra Ashley'nin gözlerine baktı ve :
"Tamam. Kabul ediyorum." Dedi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Genç Koruyucular (Bitirildi)
Science FictionGizemli tılsımın Dünya'ya düşüşünün ardından aylar geçmişti. Hiç kimsenin çözemediği bu kompleks maddeyi bir tek onun frekansındaki seslere duyarlı olan seçilmiş beyinler çözebilirdi. Işte bu beyinler birleşerek Genç Koruyucular'ı oluşturdu. Artık h...