Ertesi gün gerginlik hadsafadaydı. Bütün televizyon programları, halkın alışması adına uzaylılar ve insanüstü varlıkları konu alıyordu. İnternet fenomenleri, devletlerin emirleri üzerine uzaylıların sanıldığı kadar tehlikeli olmadığını, insanlardan çok daha zayıf ve güçsüz olduklarını ve olası bir savaş durumunda kimsenin zarar görmeyeceğini takipçilerine söylüyor, bu konuda korkmamaları gerektiğini aşılıyordu. Tüm bu çalışmalara rağmen insanlar avm'lere, silah dükkanlarına ve mağazalara akın edip stok yapıyorlardı. Bazı ülkelerdeki insanlar bu duruma hiç inanmayıp herhangi bir hazırlık göstermiyordu. Fakat çoğu ülke bu durumu kabul etmiş, askeri envanter gelişimini iki katına çıkarmıştı. Olası istila durumunda halkına ücretsiz silah ve cephane yardımı yapacağını kabul eden ülkeler de vardı. Bunun yanında Profesör'ün ekibine ve çalışmalarına gösterilen ilgi de gittikçe artıyordu. Herkes dünyayı kurtaracak projelerin bu adamınkiler olduğunu söylüyor, ona destek çıkıyorlardı. Bu sayede çökmek üzere olan bir şirket eskisinden daha güçlü bir hale gelmişti. Bütün bu kargaşayı başlatan Casey ise kaçacak delik arıyordu. Romanoff ile birlikte malikanesini terk etmiş ve kayıplara karışmıştı. Bütün yardımcıları tutuklanmış, mal varlığına el konmuştu.
"Söylesene bundan sonra ne yapacağız? Her şeyin farkındalar. Planın bu değildi!" Kalabalık bir şehrin sokak arasında gizlenen Romanoff, öfkeli bir şekilde Casey'e bakıyor ve bağırıyordu. Siyah giyimleri ve başlarını kapatan şapkaları ile olabildiğince tanınmamaya çalışıyorlardı. Kirli duvara yaslanarak sigara içen Casey birden sigarayı fırlattı ve Romanoff'un çenesini kapatıp onu duvara yasladı. Gözlerini öfkeyle açan Romanoff, polis arabalarının siren seslerini duyduğunda yola baktı. Üç polis aracı hızla yanlarından geçmiş, ama onları fark etmemişti. Tehlike geçince Romanoff'u bırakan Casey ellerini çekti
"Kapa çeneni ve beni iyi dinle. Olanlardan beni sorumlu tutmayı bırak. Nasıl oldu da tekrar dönebildiler bilmiyorum ama yakında çok kötü şeyler olacak. Asgard öfkeli bir şekilde buraya geliyor ve onlar gelene kadar kendimizi ele vermemeliyiz. Savaş başladığında milyonlarca insan ölecek ve bittiğinde dünya bizim emrimizde olacak. Bunu bir düşünsene, çok daha gelişmiş ve ilkel insanların olmadığı bir Dünya. Her bir karışı aynı zamanda bize ait olacak. Eğer böyle bir hayat istiyorsan birkaç gün rezil bir hayat yaşamaya razı olacaksın. Çünkü eğer yakalanırsak ölecek olan sivillerin yanına konuruz." Romanoff korkuya kapılmıştı. Bütün insanların ölecek olması ve kendisinin de o saldırıya dahil olacak olması tüylerini ürpermişti. Yine de bu duyguya teslim olmadı ve yüzünde alaycı bir sırıtış belirdi.
Asgard lideri, hızla ilerleyen ordunun en önündeki ihtişamlı uzay aracında dışarı bakıyordu. Amacı yaşam olanakları elverişli, doğanın ise hâlâ canlı olduğu bir gezegeni ele geçirmekti. Doğaya acımasızca davranmanın cezasını çekmiş ve dersini almış bir ırka yeni bir şans tanıma fırsatı, nesillerinin yüzyıllarca devam edebileceği ve doğayı doğru koruyacakları anlamına geliyordu. Bu yüzden isyan edenleri de zorla almıştı ordusuna. Çünkü ona göre insanlar masum değildi. Geçmişte kendi yaptıkları hatanın aynısını yapmış ve yapmaya da devam ediyorlardı. Bu yüzden Dünya geri dönüşü olmayan bir hâle gelmeden önce durdurulmalı ve yok edilmeliydiler.
"Peki Profesörü nereden tanıyordun?"
"Onunla uzun bir süre tılsım hakkında çalıştım. Benim bu şifreyi çözebilecek tek bilim insanı olduğumu iddia ediyordu. Çünkü o dönem marsa fırlatılacak olan keşif aracındaki ısınma problemini bir tek ben çözebilmiştim. Oluşturduğum bu sistem günümüzde hâlâ kullanılıyor. Fakat konu başka bir galaksiden gelen bir tılsımı çözmek olunca hiç de başarılı olamadım. Onu ancak bir beyin takımıyla çözebileceğimi ve daha çok dahi insana ihtiyacım olduğununu söylediğimde ise bunu kabul etmedi. Beni bu tılsımı çözmem için zorlamaya ve sabırsızlanmaya başladığında ise işten istifa ettim. Çünkü bu hayattaki en değer verdiğim kişi, sen dünyaya gelmiştin oğlum. Biriktirdiğim servetimle seni bir meslek sahibi olana kadar okutmak için işten ayrıldım. Eğer aynı sıklıkla çalışmaya devam etseydim sana asla vakit ayıramazdım." Sam bu bilgileri ilk kez öğreniyordu. Babasının işten ayrılma sebebinin kendisi olduğunu öğrendiğinde çok şaşırmıştı.
"Binlerce projeyi ve araştırmalarını benim için mi bıraktın? İnsanlığa daha çok icat bırakabilirdin. Bir de bu tılsım üzerinde çalıştığını Profesör bana hiçbir zaman söylemedi." O saatte üssün çatısında onlardan başka hiç kimse yoktu. Etraf sessiz, hava soğuktu. Ay ışığı bölgeyi aydınlatıyordu.
"Onun her zaman sakladığı bir şeyler vardır. Bu kadar sır tutması işten çıkmamın bir başka sebebiydi. Fakat en önemli sebebi sana verdiğim değerdi oğlum. Bugün görüyorum ki bu çabam boşa çıkmadı ve sen de baban gibi insanlar için endişeleniyorsun. Çünku bu topraklarda yaşayan bütün canlılar eğer siz onları korumazsanız ölecekler." Sam ciddiyetle babasını dinliyordu. Ağzından çıkan kelimeler, duygularını tüm gerçekliğiyle gün yüzüne çıkarmaya başlamıştı.
"Bu savaşın en büyük yükünün senin omuzlarında olduğunu biliyorum Sam. Ne kadar yalnız ve çaresiz hissettiğini de. Fakat bilmeni istediğim bir şey var. Benim en kıymetli icadın sensin, ve seninle gurur duyuyorum oğlum. Dünya'yı en iyi şekilde koruyacak ve milyarlarca insanın hayatını kurtaracaksın." İkisi hızla sarıldılar. Sam'in boğazı düğümlemişti. Bu bir veda konuşması mıydı? Babasına tıpkı veda eder gibi sarıldı. Onun desteği, kendini yenilmez hissetmesini sağlıyordu. Babası gittikten sonra öfkeyle gökyüzüne baktı. Bütün bunları ona yaşatan varlıklarla savaşmak istiyordu. Elleri karıncalanıp ayakları titremeye başladığında gücünün hiç olmadığı kadar arttığını fark ettti.
Savaş çok yakında. Sizce hemen başlamalı mı?!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Genç Koruyucular (Bitirildi)
Science FictionGizemli tılsımın Dünya'ya düşüşünün ardından aylar geçmişti. Hiç kimsenin çözemediği bu kompleks maddeyi bir tek onun frekansındaki seslere duyarlı olan seçilmiş beyinler çözebilirdi. Işte bu beyinler birleşerek Genç Koruyucular'ı oluşturdu. Artık h...