30. Bölüm

131 8 3
                                    

   Sam uykulu gözlerini araladı. İlk birkaç saniye nerede olduğunu kavramakta güçlük çekse de hatırlaması uzun sürmedi. Duvara sabit duran uyku tulumundan dışarı çıkan kollarını kendine doğru çekti. Baş ucunda çalışmakta olan klimayı kapattı ve uyku tulumunun fermuarını açıp küçük kabininden çıktı. Hayatı boyunca bunun kadar rahat bir uyku çekmemişti. Vücuduna etki eden hiçbir kuvvetin olmayışı sayesinde kozadaki bir tırtıl gibi uyumuştu. Geniş koridorda vücudunu gererek esnedikten sonra alt kata doğru yol aldı. Lavabonun otomatik kapısını açtı ve içeri girip işini halletmeyi planladı. Fakat ters giden bir şeyler vardı. Her yerde klozeti arıyordu ama yoktu. Tavana bile bakmıştı. Önünde duran dev bir elektrikli süpürgeden hallice olan hantal alet klozet olamazdı herhalde ? Yavaşca kapağını araladı.
"Hadi ama. Hiç de güzel bir sürpriz değil."

     
       Ellerini antibakteriyel bezlerle yıkadıktan sonra tuvalet macerasını tamamladı ve dışarı çıktı. Biraz oyalandıktan sonra saatin 6:00'a yaklaştığını farketti ve takım arkadaşlarını uyandırmak üzere üst kata çıktı. Bütün uyku kabinlerinin kapılarını yumrukladı ve uyanmalarını bekledi. Bir süre sonra kapılar açıldı ve içeriden sersemlemiş simâlar çıktı. Marria uykulu bir şekilde gözlerini ovuştururken sordu :
"Saat kaç?"
"An itibari ile ekvatorda 6:00"
Ashley esnerken :
"Neden bu saatte uyanıyoruz?"
Sam :
"Çünkü Astronot'lar böyle yapar. Ayrıca yapacak çok işimiz var." O sırada son kabin de açıldı ve içeriden Ted çıktı. Herkes gibi uykulu ve buna ek olarak öfkeliydi. Uçarak Sam'in yanına geldi ve karşısında baş aşşağı durup kollarını birleştirdi.
"Hadi ama dostum. Daha güneş bile doğmadı. Bence birkaç saat daha uyuyabiliriz."
Sam gülerek cevapladı.
"Güneşin doğmasını beklersek hiç uyanmayabiliriz."
Harry :
"Keşke..."
Sam :
"Tamam. Bu kadar sohbet yeter. Şimdi kahvaltı vakti !" Dedi ve mutfağa doğru ilerledi. Şaşkınlığını gizleyemeyen takım da onun peşinden gitti. Bu konuda büyük endişeleri vardı. Ne yiyecekleri ve nasıl yiyecekleri hakkında hiçbir fikirleri yoktu. Fakat öğrenmek zorundalardı. Herkes mutfağa girdiğinde Sam kapıyı kapattı ve elindeki yemek tarif defterini okumaya başladı. Herkes küçük bir masanın etrafına dizilmiş ve kendini oturduğu sandalyeye kenetlemişti. Sam defteri okuduktan sonra denemeye koyuldu ve gıda paketlerinin bulunduğu çekmeceyi açtı. Açmasıyla aliminyum paketlerdeki yiyeceklerin mutfağın dört bir yanına saçılması bir oldu. Ekmekler, soslar, içecekler, çerezler ve daha birçoğu etrafta uçuşmaktaydı. Bu fırsattan yararlanarak herkes kendi öğününü yakalamış ve yemek için hazırlanmaya başlamıştı. Sam de sosisli yapmak için gerekli olan malzemeleri almıştı. Ama bu kargaşanın içinde kimse yiyeceğine odaklanamıyordu. Sam, Harry ile göz göze geldi.
"Küçük bir yardım fena olmazdı aslında."
"Tabiki dostum. Çekmeceyi aç." Harry dikkatini topladı ve yavaşça itti. Boşlukta savrulan bütün paketler bir anda duvara yapıştı ve ardından daha yavaş bir şekilde yerine yerleşti. Harry, gücünün çok az bir kısmını kullanmasına rağmen büyük bir etki oluşturduğunu hissetti.
Sam :
"Teşekkürler." Diyip çekmeceyi kapattıktan sonra herkes gibi yemeğini hazırlamaya başladı. Önce daire şeklindeki hazır yufka ekmeği paketinden çıkardı ve önüne koydu. Ardından kaynar suda ısıttığı sosini de bu ekmeğin ortasına yerleştirdi ve ekmeğin kenarlarını kıvırdı. Ardından bir miktar sos ekledi ve emzikli şişesinden içtiği meyve suyu ile birlikte afiyetle yedi. Fakat diğerlerinin durumu Sam' inki kadar iç açıcı değildi. Kimisi uçmakta olan yemeğini kovalıyor, kimisi ise lokmalarını yutmaya çalışıyordu. Herkes iyi kötü yemeğini bitirdiğinde mutfak temizlendi ve çöpler atıldı.
Ashley :
"Sırada ne var Sam?"
"Sırada sabah sporumuz var." Dedi gülümseyerek.
"Şaka yapıyor olmalısın. Yer çekiminin olmadığı bir yerde sabah sporu nasıl yapılabilir ki?"
"Teknolojide çare tükenmez." Dedi alaycı bir şekilde.
"O halde ben biraz geç gelsem olur mu? Her yerim yemek artığı oldu da."
"Pekala. Biz spor odasındayız."
Ashley kıyafetlerini değiştirdi ve yanına bir miktar su ile havlu aldı.
Çok miktardaki su, bu ortamda hızlıca dağılacağından sadece saçlarını yıkamaya karar vermişti. Kendi kabinine girdikten sonra beyaz duvardaki küçük aynanın karşısına geçti ve elindeki su torbasını sıkıp bir damla suyun havada küre şeklini almasını izledi. Öyle güzeldi ki. Yukarıdan vuran ışığın etkisiyle parlıyor ve nazlı harkeketlerle ilerliyordu. Ashley büyülenmiş bir halde su damlasını izlerken parmağını yaklaştırdı. Küçük bir dokunuştan sonra parmağını geri çekip olanları izledi. Suyun üstünde kırılan ışığın etkisiyle oluşan ters görüntü, bir anda dalgalandı ve bulanıklaştı. Ashley bu suyu eliyle saç diplerine götürdü ve ıslattı. Su torbasından bir miktar daha suyu saç diplerine iyice yedirdikten sonra tarağıyla bu suyun saçlarının her yanına yayılmasını sağladı. Sonrasında çok az miktarda şampuanı da saçına sürdü ve aynı şekilde saçını yıkadıktan sonra havluyla kuruladı. İlk deneyim için fena sayılmazdı. Hemen kabininden çıktı ve çok merak ettiği spor salonuna doğru ilerledi. İçeriden gelen koşu bandı sesleri ile birlikte heyecanla kapıyı açtı. Bandın üzerindeki Ted, tıpkı dünyadaymışcasına koşuyor ve gittikçe hızlanıyordu. Sam'in uyarılarına kulak asma niyetinde de değildi.
"Ted, yeter artık! Daha fazla hızlanırsan aleti bozacaksın."
"Bir şey olmaz. Daha koşmuyorum bile." Oldukça sinirlenen Sam, elindeki kırmızı tuşa bastı ve koşu bandının durmasını sağladı. O sırada Ted oflayarak kendini yere çeken esnek halatları çözdü ve yapay yer çekimi kuvvetinden kurtuldu.
"Sıradaki kişi gelsin." Bu odada bulunan ağırlıklar, koşu bantları, esnek halatlar Takım'ın formunu kaybetmemesi içindi. Amaçları dünyaya geri döndüklerinde yürüyebilecek halde olmaktı. Onlar henüz sabah sporunu tamamlamışken şiddetli bir sesle irkildiler.
"Uyarı. Uzaktan kontrol devre dışı. Kontrol seçeneklerini ayarlayın."
Sürekli tekrar eden bu sesin eşliğinde uçuş kontrol kabinine geldiler. Oldukça telaşlılardı. Fakat ne yapacaklarını bilmiyorlardı. Sam, Profesörle iletişim kurmayı denedi.
"Profesör, Teknik bir arıza var. Tekrar ediyorum kontrollerde bir arıza var."
Ardından pür dikkat dinlemeye koyuldu. Birkaç dakika sonra korkutucu derecede cızırtılı bir ses duydular. Sıradan bir talimat olduğu belirliydi fakat tek bir kelimesi bile anlaşılmıyordu. Sam aynı şeyleri tekrar söyleyip şansını yeniden denediğinde hiçbir ses duyamadı. 5 kişilik bu grup, uzayın suskun karanlığında yapayalnız kalmıştı...

Genç Koruyucular (Bitirildi)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin