Sam sinirden saçlarını çekmeye başladı. Dişlerini sıkmaktan çenesine kramp girmişti. Kanlanmış gözleriyle çantasını aldı ve hızla evinden çıktı. Ne ailesine veda edecek, ne de evine son bir kez bakacak hali vardı. Erkenden gitmesi gerektiğini telefonda anlatabileceğini düşünüyordu.
Üsse gecenin bir vakti geldiğinden Profesör haricinde kimse yoktu. Işığın açık olduğu tek kata doğru ilerledi ve Profesör'ün kapısını tıktıklamadan içeri daldı. Kapı hızla açılıp duvara çarptı ve sessiz binada yankılandı. Profesör kaşlarını çatmış ve başını iki kolunun arasına gömmüştü. Sam gelince hızla kafasını kaldırdı ve ne durumda olduğunu gördü. Darmadağın bir yapboz gibiydi. Fakat darmadağın olmasının sebebi parçalarının sadece doğru yerde olmaması değil, en değerli parçasının eksik olmasıydı.
"O iyi mi?"
"Bilmiyorum evlat, bilmiyorum."
Profesör de en az Sam kadar üzgündü. Sürekli kendini suçlamaktaydı. Belki de bu takımı toplamasa bunların hiçbiri yaşanmayacaktı.
"Ne demek bilmiyorum? Haberi nasıl aldınız o zaman!"
"Sakin ol. Ailesi eve gelmeyince polisi aramış. Elimizde bir tek güvenlik kamerası kayıtları var. Kaçırıldığı arabanın plakası tam belirli değil. Hemen takımı toplayıp çözebiliriz."
"Hayır. Onların aileleriyle geriye kalan günlerinin mahvolmasını istemiyorum. Yarın geldiklerinde haberi veririz."
"Tek başına onu bulabilir misin?"
"Bulmak zorundayım. Kaybedecek vaktimiz yok. Bana hemen ayrıntıları anlat."
"Pekala." Açık olan kapı kendiliğinden kapandı ve odanın duvarları siyaha büründü. Profesör masasındaki bir tuşa bastıktan sonra duvarlarda Ashley'nin eve giderken kaydedilen görüntüsü oynamaya başladı.
"Apartmanın güvenlik kameralarından görebildiğim kadarıyla Ashley eve gelene kadar siyah bir araba tarafından takip edilmiş."
"Biraz yakınlaştırır mısın?"
Profesör eliyle havada daire çizdi ve arabanın olduğu kısım büyüdü.
"Otuzlu yaşlardaki iki kişi. Giyinimleri oldukça resmi ve göğüslerinde anlayamadığım bir işaret takılı. Bu ne demek oluyor?"
"Bu demek oluyor ki Ashley'i kaçıran kişiler organ kaçakçısı veya mafya değiller."
Sam :
"Bir sonraki görüntü nedir?"
"Ashley elinde poşetle geliyor ve tam da bu kısımda o araba tekrar beliriyor. Sonrası ise aşikar." Görüntü kayboldu ve duvarlar tekrar eski haline döndü. Sam bu yetersiz bilgilerle ne yapabileceğini kara kara düşünüyordu.
"Sence Casey'nin işi mi?"
"Kesinlikle. Asgard'ı bulduğumuzu öğrenmiş olmalı."
"Ashley'i en yakın zamanda kurtarıp yola koyulmalıyız. Elini çabuk tut."
"Hiç şüpheniz olmasın." Sam karanlık koridorda bir başına odasına doğru gitmeye başladı. Gözlerindeki öfke tereddütsüz yolunu bulmasını sağlıyordu. Odasına girdi ve bütün perdeleri kapatıp televizyonunu açtı. Aynı görüntüleri tekrar tekrar izleyerek bir ipucu çıkartmaya çalışıyordu. Neredesin Ashley? çık ortaya.
Arabanın plakası asla okunmuyordu. Markasının bulunduğu yer ise kadrajın dışında kalıyordu. Sam oturduğu koltuktan kalktı ve gözlerini kapatıp bir tur döndü. Bu zaman ve mekan olgusunu görmezden gelip zihnine konsantre olmasını sağlıyordu. Bütün hislerini bir kenara bıraktı ve Ashley'i nasıl bulabileceğinin cevabını aramaya başladı. Siyah araba. Dünya'da binlerce siyah araba vardı. Fakat hangisiydi? Casey hangi marka arabalardan hoşlanabilirdi? Bir anda Casey'nin güneş gözlüklü ciddi bir ifadesini anımsadı. Anımsadığı görselde bir şey dikkatini çekmişti. Casey hristiyandı ve kolyesinde hac sembolü bulunuyordu. Jack'i kurtarmaya çalıştıkları merkezin de birçok yerinde bu sembolü gördüğü gibi onlara ateş açan askerlerin de üzerinde bu sembolden vardı. Casey bunu kendi ikonu haline getirmeye çalışıyor olabilir miydi? Sam yavaşça elini kaldırdı ve havaya bir hac işareti çizdi. Aynı görseli zihninde de canlandırmıştı. Bu işaret ile arabanın arasında nasıl bir bağlantı olabilirdi? Zihninin derinliklerindeki bu işaret istemsizce yatay bir konuma döndü ve Sam'e başka bir şeyi anımsattı. Sam hızla gözlerini açtı. Arabanın markasını öğrenmişti.*********
Ashley gözlerini zorla açtı. Ortada kimse yoktu. Ellerini sıkan bağlar biraz gevşemiş ve bileğine uyum sağlamıştı. Artık acıtmasa da hâla hareketsiz kalmasını sağlamaktaydı. Ashley biraz daha iyi hissettiğini farketti. Belki de enerjisini emen monitör arızalanmıştı. Bunu test etmek istedi ve yorgun zihnini zorladı. Odada bir miktar ışık dalgası oluşturabildi fakat bu pek uzun sürmedi. Yanındaki alet o rahatsız edici tiz sesini çıkarmaya başladı ve odadaki parlak mavi ışık süzmesi, ateşine üflenmiş bir mum gibi söndü.
*******
Sam ıssız bir sokakta yürüyordu. Arkasına bakmadan ilerliyor ve giydiği siyah kıyafetlerle geceye uyum sağlıyordu. Saatler süren bir arayışın ardından Ashley'nin kaçırıldığı bölgeye ulaştı. Uykusuzluktan kısılan gözleri buraya gelince faltaşı gibi açılmıştı. Artık her ayrıntıyı görebiliyordu. Asfalta yaklaştı ve eğilip dokundu. Lastik izi vardı. Bir tutam tozu alıp kokladı ve gözlerini kapattı. Kendini sokaktaki köpek havlamaları ve kuş cıvıltılarından tamamen soyutladı. Bu koku ona ani bir fren sesini çağrıştırmıştı. Tam da burada durdu ve Ashley'i alıp güneye doğru gitmeye başladı diye düşündü. Ancak bundan emin olmalıydı.
Hemen arabanın kaçış güzergahındaki nöbetci eczaneye girdi. Aklını kullanma vaktiydi. Ya da bir başka deyişle başkalarının aklını kullanma vakti.
"Hoşgeldiniz. Nasıl yardımcı olabilirim?"
"Merhaba. Yoğun migren ağrılarım yine uyutmadı. Üstelik gelirken kafamı sert bir cisime çarptığım için ağrılarım iki katına çıktı. Ağrı kesici alabilir miyim?"
Kadın Sam için üzülmüşe benziyordu.
"Bakmamı ister misiniz?"
"Olabilir, teşekkürler."
Kadın gözlerini kıstı ve parmağıyla Sam'in başına dokundu.
"Sanırım burası."
"Hayır, durun size göstereyim."
Sam elini kadının elinin üstüne koydu ve gücünü harekete geçirdi. Kadın tıpkı hipnoz olmuş gibi Sam'e bakmaya başladı. Sam onun zihniyle düşündü ve siyah arabanın buradan geçtiğini gördü. O markayı ve arabanın içerisindeki telaşı da fark etmişti. Buradan geçtiklerinden emin olduktan sonra elini çekti ve
"Teşekkürler. Sanırım bir şey almayacağım." Dedikten sonra kapıya yöneldi.
"Bu arada. Ben buraya hiç gelmedim." Kadın aynı masumiyetiyle arkasına dönüp ilaçları yerleştirmeye başladı.
Sam sabaha karşı merkezi bulabilmişti. Düzgün bir plan belirlemesi, az daha merkezi bulmasından daha uzun sürecekti. Tek başına olduğu için savaşamazdı ve buradan tek parça çıkmaları imkansızdı. Güvenliğe yaklaştı ve sakince içeri girmeyi denedi.
"Hey. Dur orada!"
Sam ellerini kaldırdı ve yavaşça döndüp yaklaştı.
"Sakin ol dostum. Sadece misafirim."
Hızlı bir kafa darbesiyle bayıltmayı başarmıştı. Adamı sürükleyerek güvenlik kulübesinin içine sürükledi. Neyseki orada onlardan başka kimse yoktu. Sam'in artık buraya uygun giysileri vardı.Ashley oturmaktan oldukça sıkılmıştı ve buradan kendisinin kurtulmak zorunda olduğunu fark etmişti. Geriye kalan son gücünü denedi ve dişlerini sıkarak bütün gücünü ortaya çıkarttı. Yanındaki monitör aynı tiz sesiyle bağırırken patladı ve ellerindeki bağlar yanmaya başladı. Ashley hızla bağlarını çözdü ve kapının yanına gizlendi. Sesi duyup içeri gelen bir korumayı bekledi ve geldiğinde boynunu kırarak etkisiz hale getirdi. Ağır kapıyı aralık bırakarak adamı odanın karanlık köşesine sürükledi. Artık kaçmak için uygun kıyafetleri vardı.
Sam ikinci katta Ashley'i ararken omzunda bir el hissetti. Bu el Sam'i hızla döndürüp kendine çevirdi.
"Sen de kimsin? Yaka kartın yok ve seni daha önce hiç burada görmedim!"
Sesi oldukça yüksek çıktığından koridordaki herkes şüphelenmiş ve silahlarını yoklamışlardı. Sam bu olay karşısında acıyla yutkundu. Karşısındaki adamı zihin gücüyle felç etmeyi düşünse de o sırada onu izleyenler daha da gerilerek silahlarını doğrultabilirlerdi. Tam o anda koridorun sonundan bir ses duyuldu.
"Hey, rahat bırakın onu!"
Sam'in gözleri parladı.
"O aramıza yeni katıldı. Adı ise Ed. Bu yaptığınız büyük terbiyesizlik."
"Özür dileriz efendim. Yanlış anlaşılma oldu." Şapkasını burnuna kadar çeken Ashley, yaka kartında yazan ismin avantajını kullanıyordu. Belli ki az önce kıyafetini giydiği kişi buranın üst düzey yöneticilerinden biriydi.
"Bir daha olmasın." Ashley Sam'in kolundan tuttu ve onunla birlikte dışarı çıkmaya başladı.
"Aslında ben seni kurtarmayı düşünüyordum ama sen beni kurtardın."
"Olsun. Denemen yeter."
Kısa bir sürede merkezden çıktılar.
"Eğer şu ormana girebilirsek izimizi kaybettirebiliriz." Onlar hızla koşarken merkezin sirenleri çalmaya başladı. Dev bir hoparlörlerden anons geçti.
"Mahkum kaçtı. Tekrar ediyorum, mahkum kaçtı."
Sam ve Ashley korkulu gözlerle birbirlerine bakmaya başladılar. Kapıdaki güvenlikler silahlarını çekerek üstlerine yürümeye başlamışlardı.
"Hemen teslim olun!"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Genç Koruyucular (Bitirildi)
Science FictionGizemli tılsımın Dünya'ya düşüşünün ardından aylar geçmişti. Hiç kimsenin çözemediği bu kompleks maddeyi bir tek onun frekansındaki seslere duyarlı olan seçilmiş beyinler çözebilirdi. Işte bu beyinler birleşerek Genç Koruyucular'ı oluşturdu. Artık h...