49. Bölüm

28 1 1
                                    

Sam başını kaldırdı ve bir süre boş boş baktı. Savunmanın durmasının ardından yeryüzüne iniş yapan masum Asgard'lılar, kalabalık çemberin büyük bir kısmını oluşturuyordu. Etrafındakilerin mutluluğu, bu hareketle endişeye dönüşmüştü. Ashley tedirgin bir ses tonuyla;
"Sam, iyi misin?" Dedi. Sam etrafa dalıp giden gözlerini kırparak ayağa kalkmaya çalıştı. Beyni hâla zonkluyordu. Hiçbir şey düşünmek, görmek veya duymak istemiyordu. Herkes ona bakarken o odağını savaşa toplamaya çalışıyordu. Birkaç dakika sonra başını kaldırdı ve gökyüzüne baktı.
"Peki ya şimdi ne olacak?"

Casey ve Romanoff, o sırada bir gökdeleninin çatısında helikopter pistindeydiler. Helikopterin motorları çalışmış ve pervanesi ivme kazanmaya başlamıştı. Pistte ve gökdelende pilot ve onlardan başka hiç kimse yoktu.
"Neyi bekliyoruz? Durdular işte." Casey tedirginlikle gökyüzüne baktı. Ardından Romanoff'un rüzgarda dalgalanan saçlarını ve kiraz rengi dudaklarını son kez görüyormuşçasına izledi. Ona karşı her zaman tarif edemediği duygular beslese de onunla olan birlikteliğinin asıl amacı, kendi işlerini yaptırmaktı. O ise koşulsuz bir aşk ile bağlıydı Casey'e. Ne kadar büyük hatalar yaptığına aldırmaksızın her seferinde yeniden affetmişti onu.

"Evet, yola çıkmanın tam zamanı." Helikoptere bindiler ve hızlı bir kalkışın ardından sessizliğe bürünmüş gökyüzünü canlandırarak yükseldiler. Amaçları bir helikopterin sınırlarını zorlayacak yüksekliklere çıkmaktı. Uçak pilotlarının telkinin etkisinden çıkmasına saniyeler kalmıştı ve helikopter Genç Koruyucular'ın görüş açısına çoktan girmişti.
Sam :
"Kahretsin! Bu Casey. Her şey planlarının bir parçasıydı." Durumu ilk anlayan o olmuştu.
Marria :
"Atmosferden o araçla çıkamazlar. Mutlaka destek birlik gelecektir. Hava savunma filosuyla yeniden iletişime geçmeliyiz Sam!" Harry onayladı.

"Uçaksavarlarımız o yükseklikte hedef alamazlar."
Profesör :
"Savaş uçaklarına ne yaptın Sam? Hiçbiri emre itaat etmiyor." Anlaşılan Profesör de Casey'nin kaçtığını anlamıştı. Sam ise uçurumun kenarındaki bu savaşı kendi yaptığı hata yüzünden kaybetmemek adına çözüm yolu arıyordu. Helikopter dimdik bir doğrultuda oldukça yükselmiş, gözden kaybolmasına az kalmıştı.
"Masum Asgardlıları korumak adına onları kısa bir süreliğine engelledim. Fakat şuan hiçbir müdahale etmiyorum Profesör. Tekrar emir vermek için acele etmelisiniz." Profesör cevap vermeden irtibatı kesti. Bulunduğu kontrol noktasında her şey yeniden sarpa sarmıştı. Pilotlara ulaşılmaya çalışılıyor, aynı anonslar defalarca tekrarlanıyordu.

"Merkezden bütün hava birliklerine. Görev yerinize geri dönün. Tekrar ediyorum. Hemen görev yerinize geri dönün." Kabindeki pilot, o ana dek uçağı adeta bilinçaltıyla idâre ediyordu. Hava harp okulunda defalarca tekrarladığı kumanda ve kol hareketlerini hatırlayıp uçağı istemsizce havada tutuyor ve kendi iradesiyle düşünmeye dahi yeltenmiyordu. Duyduğu ses, gördüğü manzara hakkında en ufak fikri yoktu ki kaskında yankılanan anons sesi yükselmeye başladı. Kelimeler artık daha anlaşılırdı. Gözlerini kırptı ve kaskındaki güneşliği açıp terini sildi.

"Arı 66'dan merkeze, neler oluyor?" Profesör mikrofonu aldığı gibi bağırmaya başladı.
"Hemen git ve saldırının başladığı noktada kaçışta olan helikopteri indir! Kaybedecek vaktimiz yok."

"Anlaşıldı, geri dönüyorum." Uçak önce 90 derecelik bir açıyla sola yattı. Ardından burnunu sert bir manevrayla kaldırarak 180 derecelik dönüşünü tamamladı.

Harry beklemekten oldukça sıkılmıştı. Bir şeyler yapmak zorunda olduğu hissi, içini yiyip bitiriyordu. Savaşın anahtar kişisi gözlerinin önünde ellerinden gidiyordu. Ne yapabileceğini düşünmek için bakışlarını yere yönelttiğinde, tozlanmış giysisi dikkatini çekti. O an, uçabildiğini fark ettiği ikinci ve en güzel andı. Herkes şaşkınlıkla ona bakarken kalabalıktan birkaç adım öne çıktı ve Sam'e baktı.

"Bu işi ben halledeceğim." Sam gözlerindeki bıkmışlığı, nefreti ve gücü herkesten daha iyi kavramıştı. Ne derse desin kararını değiştiremeyeceğini biliyordu.

"Dikkatli ol." Harry gülümsedi ve yukarı baktı. Ani bir sıçrayışla yükseldi ve hızla gözden kayboldu. Kestiği rüzgarın sesi kulak çınlatıcıydı.
Ted :
"Bu da neydi şimdi?" Sam Ted'e baktı ve tek gözünü kırptı.
"Büyük gücün getirdiği sorumluluk." O sırada hedef, pilotun görüş açısına girmişti. Fakat çok yüksekte olduğu için güdümlü füzelerin hedefe kilitlenme oranı oldukça azdı. Ya düşük bir ihtimalle hedefi bulacak bir atış yapardı, ya da hedefin atmosferden çıkma ihtimalini göze alarak ona daha da yaklaşırdı. Pilot henüz karar vermeye uğraşırken Profesör ona ne yapması gerektiğini söylemişti.
"Görüş açında, hemen atış yap!" Pilot aceleyle nişan aldı ve iki adet balistik füzeyi kanatlardan ateşledi. Hedefe doğru hızla tırmanışa geçen füzeler, o sırada helikoptere ulaşmaya çalışan Harry'nin tam yanından geçmişlerdi. Harry büyük bir umutla füzelerin gidişatını izlemeye koyuldu. Fakat helikopterin radarları kendilerine gelen füzeyi çoktan algılamış, pilota bu durumu bildirmişti. Tecrübeli pilot, alarm seslerinin pervane sesine karıştığı kabinde sert bir manevra yaparak helikopteri sağa yatırdı ve füzeler birkaç metre yakınlarından geçerek ilerlemeye devam edince tekrar yükselmeye devam etti. Helikopterin motorlarının artık çalışamayacağı yüksekliğe ulaştıklarında, atmosfere giriş yapan bir başka araç onlara doğru hızla alçalmaya başladı. Casey bu aracı gördüğünde oldukça sevinmişti.

"Atış başarısız efendim." Profesör çaresizlikle :
"Tekrar dene!" Dedi. Bu atıştan da rahatlıkla kaçabileceğini biliyordu. Fakat bu son şansıydı. Uzay aracı helikoptere yakınlaşmaya devam ederken jet pilotu ikinci atışını yaptı. Füzeler hızla helikopteri takip ederken Harry helikoptere oldukça yaklaşmıştı. Bu atışın da isabetsiz olacağını bilerek bir şeyler yapması gerektiğini çok iyi biliyordu. Kütlesini havada tutarak gözlerini kapattı ve büyük bir haykırışla bütün gücünü helikoptere yöneltti.
"Hadi!" Tonlarca ağırlıktaki metal kütleyi havada sabit tutmaya çalışması, kendini kaybedip beyin kanaması geçirmesine sebep olabilirdi. Üstelik o yükseklikte oldukça azalan oksijen miktarı ve sıcaklık şimdiden başının dönmesine ve gözlerinin kararmasına sebep olmuştu. O sırada ikinci atış için uyarı veren göstergeler aktif hale geldi. Uzay aracı helikoptere birkaç saniyelik uzaklıktaydı. Pilot âni bir refleksle yön kolunu sağa yatırmaya çalıştı. Fakat bu hiçbir işe yaramamıştı. Motorları kapatıp irtifa kaybetmeyi denediğinde de hiçbir sonuç alamadı. Füzelerin hedefi bulmasına yalnızca saniyeler kalmıştı.

"Vurulacağız, kontrolleri kaybettik!" Pilotun bembeyaz suratını gören Casey ve Romanoff, dehşete kapılmışlardı. Casey titreyen elleriyle kemerini çözdü ve kapıya yöneldi. Kapıyı açmaya çalıştığı sırada kemerini çözüp ayağa kalkan Romanoff'u ise can havliyle itti ve yere düşmesini sağladı. Ardından helikopterin açılan kapısından gözünü kırpmadan aşağı atlayıp kendine doğru hızla yaklaşan uzay aracı tarafından tutuldu ve ışık hızında atmosferden çıkış yaptı. Helikopterde kalakalan Romanoff ise tarifi olmayan duyguların içinde kalmıştı. Bir ömür boyu uğruna savaştığı ve karısı olduğunu hayal ettiği adam, onu ölüme itip ardına bakmadan kaçmıştı. Son anlarında kabinde yankılanan alarm sesleri, pilotun çığlıkları ve duman kokuları arasında gözünden bir damla yaş süzüldü.  

    Kendini zorlamaktan bilinci kapanmak üzere olan Harry, füzelerin helikoptere çarpmasıyla patlayan araçtan etkilenip bayılmıştı. Yüzüne savrulan alev dalgası, ikinci dereceden yanıklar oluşturmuştu. Kontrolsüz bir şekilde yeryüzüne doğru alçalırken herkes onu izliyordu. Başta görevin başarılı olduğunu ve Harry'nin gururla geri döndüğünü sansalar da  Harry'nin yavaşlamadığını anlayan Ashley, yere düşmesine 50 metre kala onu yavaşlatmış, enerji dalgalarıyla dört bir yanını sarmalamıştı. Yavaşça yere sırt üstü bıraktıkları Harry, yaralı gözüküyordu. Sam'in kucağındaki kafasını kaldırdı ve acı içinde gözlerini aralayıp Sam'e baktı.

"Casey kaçtı. Başaramadım Sam..."











Genç Koruyucular (Bitirildi)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin