36. Bölüm

115 11 1
                                    

Muhabir, mikrofonu soğuk kanlı bir şekilde yanındaki adama verdi. Bütün kameralar açılarını bu adama yöneltmişti. Sahne arkasındaki reji, birazdan duyacakları her şeyi defalarca süzüp her seferinde farklı anlamlar çıkarmak ve canlı yayında değişen konu başlıklarını belirlemek için dikkatle dinliyorardı. Adam sesini kontrol etmek için öksürüp söze girdi.
"Öncelikle beni bu programa davet ettiğiniz için teşekkür ederim. Ben, Tony. Burada, emekli bir astronot olarak insanları bilgilendirmek için bulunuyorum. Bizi izleyen milyonların akıllarındaki soru işaretlerini ve korkularını da anlayabiliyorum. Son zamanlarda gizli bir şekilde yürütülen ve sadece 'önemli' olduğu söylenen uzay çalışmaları hakkında hiçbir resmi açıklamaya ulaşamadık. Bu yüzden bu konuya bir açıklık getirmek mecburiyetindeyiz." Yılların biriktirdiği tecrübe ile konuşması, sesinin daha pes gelmesini sağlıyordu. İzleyicileri şimdiden etkisi altına aldığını hissediyordu. Kamera tekrar muhabire döndüğünde canlı yayın başlığı 'Hiçbir açıklama yapılmadı' olarak değiştirilmişti.
"Peki sizce bu olayın aslı nedir bay Tony?" Sözü olabildiğince karşı tarafa yöneltip en iddialı ve tartışma yaratacak türden cümleleri kurmasını sağlamak istiyordu.
"Bu şirketin benim çalıştığım yıllarda da pekçok haberi örtbas etmeye çalıştığına rastlamıştım. Yaptıkları çalışmaların insanlık için önemli olduğunu savunmalarına karşın onlara neden önemli olduğunu anlatmazlar. Bunu yapmaları çoğu zaman ilgiyi toplamak ve merak duygusu uyandırarak gündemde kalmak içindir. Örneğin Mars yüzeyinde bulunan aracın çektiği fotoğraftaki küçük bir ayrıntı, insan beyninin müthiş hayal gücü ile farklı bir şekilde algılanıp panik yaratabilir. Marsta eskiden yaşam olduğunu ve bu fotoğraftaki kaya parçasının da fosilleşmiş bir kafatası olduğunu söyleriz. Peki karşılığında hangi yanıtı alırız?" Düşünmeleri için bir müddet zaman tanıdı. O sırada gülümsüyordu.
"Koca bir hiç! Çünkü ne kadar aptal olduğumuzu ve bu küçük nesnenin sadece kaya parçası olduğunu söylemek yerine sessiz kalmak etkili bir reklam yöntemidir. Ve bu yöntem günümüzdeki uzay araştırma şirketleri tarafından sık sık kullanılmaktadır." Alt başlık 'Hepsi reklam!' Olarak değiştirildi ve kamera tekrar muhabire döndü. Kimse alınan yanıttan tatmin olamamıştı. Daha iddialı, daha korkutucu bir şeylere ihtiyaçları vardı. Muhabir, kulaklığına sayılan emirleri dinlediğini belirli etmemeye çalışarak bir süre kafasını salladı. Masaya koyduğu kağıda son kez bakarak yeni sorusu için hazırlandı.
"Biliyorsunuz ki bu konuda çok farklı görüşler, çok farklı komplo teorileri ortaya atılıyor." Tony kafa salladı. Soruyu şimdiden kestirebiliyordu.
"Bu teorilerin büyük bir kısmı ise uzaylıların varlığı ile ilgili. Sence böyle bir olay yaşanmış olabilir mi?" Sorusundan sonra elini çenesine koyup dikkatli bir şekilde dinleme pozisyonuna geçti. Kritik soruyu sonunda sormuştu ve istediği cevabı alana kadar irdeleyecekti. Tony birkaç saniye düşündükten sonra yanıt verdi.
"Bakın, bu çalışmaların uzaylılarla ilgisi olup olmadığını soruyor iseniz bunu bilemem. Her ne kadar bu konularda bilgili olsam da net bir açıklama olmadığından kesin bir şey söylemem olanaksız. Sonuçta ben emekli biriyim." Bu konudaki bilgisizliğini tatlı bir dil ve yumuşak mimiklerle anlatmasına rağmen hayal kırıklığı yarattığının farkındaydı. Muhabir şaşırmıştı ve bir sonraki soruyu belirlemekte zorlanıyordu. Kulaklığına gelmesini beklediği direktifleri, önündeki kağıtları karıştırarak bekliyordu.
"Fakat bir durumu göz önünde bulundurmak gerekiyor." Muhabir heyecandan küçülen göz bebeklerini Tony'ye yöneltti. Önemli bir şeyi söylemek istediği belirliydi.
"Çalıştığım yıllarda uzunca bir süre uzay istasyonlarında kalmıştım. Bu sayede birçok araştırma yapma fırsatı yakaladım. Gizlice yaptığım ve oldukça kapsamlı olan bu araştırmalar, bana doğrudan şunu gösteriyordu. Uzayda bir yerlerde canlı ve iletişim kuran bir yaşam formu vardı." Rejideki hareketlilik arttı ve yayın akışı canlandı. Herkes çok heyecanlıydı.
Muhabir :
"Yani bu demek oluyor ki?"
"Evet, uzaylılar varlığını keşfettim. Dünya'yı gözetliyor, bize haber yollamaya çalışıyorlardı. Fakat iletmeye çalıştıkları mesajları bir türlü çözememiştim. Hemen uzay araştırma şirketlerine bu çalışmalarımı yollayıp yardım istedim." Muhabir heyecanla Tony'nin sözünü kesti.

"Az önce uzaylıların var olduğunu kabul ettiniz. Bunu doğruluyor musunuz?" Bu soru, zaman kazanmak ve heyecanı arttırmak içindi. Canlı yayın çeşitli platformlarda hızla paylaşılacak ve anlık izlenme sayısı katlanacaktı. 

"Evet, bu sonuca yıllar önce ulaştım ve az önce söylediğim gibi bazı şirketlerden yardım istedim. Çalışmalarımı belgeleri ile birlikte onlara yolladım ve bir an önce bu olayın araştırılmasını rica ettim. Beklediğim birkaç aydan sonra aldığım yanıt ise hiç beklediğim türden değildi. Bütün çalışmalarımın değersiz ve rastlantısal olduğunu söyleyerek reddetmişlerdi. Ellerindeki belgeleri ise imha edip böyle bir araştırma hiç yapılmamış gibi davrandılar. Ayrıca gizliden gizliye benim gelecekte yapmamın olası olduğu çalışmalar için gerekli olan cihazları da kullanıma kapatmışlardı. Ben ise mecburen çenemi kapattım ve yıllarca bu sırla yaşadım. Ne mutlu ki sonunda bunu söyleyebiliyorum." Cümlesinin sonunda yumruğunu yavaş sayılabilecek bir hızda masaya vurdu. Başlık : 'Uzaylılar var!' olarak değiştirileli birkaç dakika olmuştu. Muhabirin bundan sonraki görevi, bu iddiayı detaylandırmasını sağlamak ve programı olabildiğince uzun tutmaktı. Elde ettikleri bu bilgi ile aylarca gündemde kalacak bir habere kapı açıyorlardı. Rejideki herkes rahatlamış ve koltuklarında biraz yayılmışlardı. Natasha da oradaydı. Ellerini göğsünün üzerinde birleştirmiş, gülümseyerek karşısındaki ekranda bulunan yayını izliyordu. 

"Başlık program sonuna kadar değişmesin. İhtiyacımız olanı aldık. Bir de, yarınki bütün gazetelerde bu sözleri okumak istediğimi dememe gerek var mı?" Elindeki kağıda not alan kadın saçlarını kulağının arkasına atarken başını kaldırdı. Natasha'nın ciddi bakışları altında hayır anlamında başını salladı.

"Güzel."

                                                                                           ****

        Edward duvardaki televizyonu elini hızla sağa kaydırarak kapattıktan sonra oturduğu koltukta uzandı ve gözlerini ovuşturdu. 

"Bu sefer ne yapmaya çalışıyorlar? Kaos yaratmak pek de mantıklı bir fikir gibi gelmiyor. " Masasında oturarak kitap okuyan Profesör, başını biraz eğerek burnundaki gözlüğün üstünden Edward'a baktı.

"Kaos ortamı, endişe ve korku yaratıp insanların bizden hesap sormalarını sağlamaya çalışıyorlar. Bizim cevapsız kalacağımızı düşündükleri için de..."

"İnsanları kendi taraflarına çekip bize karşı kullanmayı planlıyorlar. Evet, aklımda bir şeyler canlanıyor. Bu sayede her hareketimiz göze batacak ve çeşitli ülkeleri de karşımıza almış olacağız. Tanrım! Satrançta iyi olmalılar." Profesör omuzlarını titreterek kıkırdadı. 

"Haklısın. Herif hamlelerini tek tek planlıyor ve bizim hamlelerimizi de göz önünde bulunduruyor. Fakat bir satranç şampiyonuyla baş etmeye çalıştığının farkında değil." Kitabını kapattı ve gözlüğünü çıkarıp duvarında asılı olan madalyalarına bakı. Yılların etkisiyle renkleri solsa da manevi değerleri taptazeydi. 

"Eski şampiyon desek daha doğru olur. Sahi, o dönemde satranç oynamasını bilen var mıydı?" 

"Bedenim her ne kadar yaşlı olsa da zihnim oldukça dinç, delikanlı. Gel de bunu sana kanıtlayayım." Edward şaşkınlıkla başını kaldırdığında Profesör'ün satranç tahtasını çıkarıp bütün taşları yerleştirmiş olduğunu gördü.





Oylarınızı bekliyorum.

Genç Koruyucular (Bitirildi)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin