Ertesi gün herkes erkenden kalkmıştı. Üsdeki herkes telaşlıydı ve gerekli hesaplamaları yapmak için koşuşturuyorlardı. Roket çok büyüktü ve her karışı incelenmek zorundaydı. Yapılan en küçük hata, takımı ölüme sürükleyebilirdi. Profesör Richard, ellerini boynunun arkasında birleştirerek oturduğu sandalyesinde oldukça rahat gözüküyordu. Çalışmaları gururla seyrediyor ve "Astronotların" giyinmesini bekliyordu. Giysilerini seveceklerinden emindi fakat aklına takılan başka bir şey vardı. 'Ya uçuş sırasında bir sorun yaşanırsa?' Diye içi içini yiyordu. Bu düşünceleri aklından savmak için başını salladı ve sıcak bitki çayından bir yudum aldı.
Erkenden kalkan Sam, görev için hazır mıydı bilmiyordu. Hisleri çok karışıktı. Enerjik ve neşeli hissetmeye çalışsa da Profesör ile aynı kuşkuya sahipti. Bu düşüncelerin arasından sıyrılarak yatağından kalktı. Banyoya gitti ve aynada yüzüne baktı. Aynanın sağ alt köşesinde tarih, saat, hava durumu gibi şeyler yer alırken sol alt köşesinde; sosyal medya bildirimleri ve güncel haberler gibi bilgiler bulunuyordu. O, dalgınlıkla dişlerini fırçalarken kapı tıktıklandı. Fırça ağzındayken kapıya yöneldi. Beyaz giyimli bir görevli, elindeki altın sarısı kutuyu Sam'e uzattı.
"Bu sizin için."
"Teşekkürler."
Sam kutunun içinde ne olduğunu çok merak ediyordu. Hemen kapıyı kapattı ve yatağın üstüne bıraktı. Koşarak banyoya gitti ve ağzını temizledikten sonra tekrar geldi. Yatağın üstünde durmakta olan parlak kutunun üstündeki tuşa bastı. Tuşa basmasıyla birlikte kutu yavaşça açıldı. Görsel bir efekt yaratması için küçük bir sis bulutu da eklenmişti. Sam kutu açılınca çok etkilendi.
"Aman tanrım !"
En üstte ön tarafı siyah camla kaplı bir kask, onun altında ise özel tasarımlı bir astronot kıyafeti bulunuyordu. Kıyafetin göğüs kısmında bir bayrak ve Sam'in adı vardı. Sam heyecanla bu kıyafeti giydi. Beklediğinden daha küçük ve daha havalıydı. Vücudunun her yanını saran özel bir kumaş, derisiyle birleşmiş gibi hissettiriyordu. Bunun yanında birçok özelliği de mevcuttu. Yüksek basınç ve ısı değerlerinden etkilenmediği gibi solunum sonucu oluşan karbondioksit gazını tekrar kullanılabilir hale getiren bir filtre sistemi de vardı. Sam ayna karşısında kendine bakarken büyülenmiş gibiydi.
"Sanırım artık hazırım."
O sırada arkadaşlarının seslerini işitti. Onlar da hazırlanmış olmalıydılar. Odasına son bir kez göz attıktan sonra dışarı çıktı.
"Vay be. Çok yakışmış Sam."
"Teşekkürler Ted."
Marria gözlüğünü çıkarıp kaskını taktı.
"Kaskımın camını, gözlüğümün derecesinde yapmışlar."
Harry :
"Profesör bu giysileri çok iyi tasarlamış"
Sam :
"Hatırlıyor musunuz? Buraya ilk geldiğimiz zaman ne kadar masum ve bilgisizdik."
Ashley :
"Tam da burada durup ilk kez sohbet etmiştik."
Harry :
"Ve şimdi de aynı yerde uzaya çıkmadan önce sohbet ediyoruz. Kim bilebilirdi ki?"
Sam :
"Bu görevin başarılı olmasını istiyorum. Lütfen bana söz verin. Bunu Dünya'mız için yapacağız."
Tekrarladı. "Dünya'mız için."
Sonra hep bir ağızdan tekrarladılar.
"Dünya'mız için."
Profesör saatine baktı ve yola çıkma zamanının yaklaştığını farketti. Son kontrolleri yapmak için ayağa kalktı ve dijital panellere gitti. O sırada çelik kapının üstünde bulunan kırmızı ışık yeşile döndü ve kapı yavaşça açılmaya başladı. Profesör işini bıraktı ve kapının ardından gelenleri süzdü. İlk olarak ortada yürüyen Sam'in, sonrasında ise Takım'ın geri kalanının yüzlerini gördü. Hepsi göğsü kabarmış bir şekilde kasklarını ellerine almış geliyorlardı. Hazır oldukları her hallerinden belirliydi. Sam Profesör'e yaklaştı ve :
"Biz hazırız." Dedi.
"Pekala gençler. Son kez tekrar edelim. Sizin için belirlediğimiz rota üzerinde son süratle hedefe doğru yol alacaksınız. Yolculuk boyunca bizimle iletişim halinde kalıp, bize her durumdan haber vereceksiniz. Hedefe ulaştığınızda füzeyi gizlice bırakıp tekrar buraya döneceksiniz."
Profesörün bu yalın açıklaması, her şeyi çok kolay bir oyunmuş gibi aktarmasına yol açmıştı. Bu sayede endişeleri yok etmek istiyordu.
Ted :
"Peki ya beklediğimiz gibi olmazsa?"
Bütün kafalar bir anda Ted'e döndü.
"Yani demek istediğim. Bir tehlike durumunda ne yapacağız Profesör?"
Sam Ted'in korktuğunu hissetti. Fakat haklıydı. Daha kapsamlı bir açıklamaya ihtiyaçları vardı. Bu kez bütün kafalar Profesör'e döndü. Profesör Ted'e yaklaştı ve elini omzuna attı.
"Sana söz veriyorum öyle bir şey yaşanmayacak evlat."
Ted biraz daha sakinleşti ve gülümsedi. Roketin etrafında koşuşturan ve ekranların başında sayısız kez hesaplamalar yapan bilim insanları artık çalışmayı bırakmışlardı. Bütün hazırlıklar tamamdı. Tüm dünya, bu tarihi görevin başlangıcı için hazırdı. Bütün ulusal kanallar canlı yayında bu gürültülü kalkışı bekliyorlardı. Bir sekreter Richard'a yaklaştı ve
"Artık hazırız." Dedi.
Profesör heyecanlı gözlerle Takıma baktı.
"Haydi. Yerleşin."
Genç koruyucular, merdivenleri çıkarak roketin uç kısmındaki kabine ulaştılar. Tonlarca ağırlıktaki kapı açıldı ve herkes bir koltuğa yerleşip kemerlerini bağlamaya başladı. Sam hızlıca kemerini taktıktan sonra kapının ağzında duran Profesöre baktı. Mutlu gözükmeye çalışıyordu fakat hiç de öyle değildi. Tek isteği onlara bir şey olmadan sağ salim geri dönmeleriydi. Profesör, Sam'in aklını okuduğunu anlamış gibiydi. Bundan biraz rahatsız oldu ve dalgın bir şekilde bakmayı kesti.
"Kapıyı kapatıyorum. Tanrı yardımcınız olsun." Kapı aheste aheste kapanırken, Profesör'ün gözlerinden bir damla yaş düşmüştü. Ardından koşarak merdivenlerden inmiş ve roketten uzaklaşmıştı. Herkes bulunduğu kabinin aygıtlarını incelemeye başladı. Yüzlerce tuş, gösterge ekranları, iletişim aygıtları, yönlendirme kolları gibi karmaşık kontrol cihazları mevcuttu. Ashley bu devrelerin enerji geçişlerini hissetmeye çalışıyor, Harry roketin fiziki yapısını kaldırmaya çalışarak ağırlığını test ediyor, Ted bir sonraki öğününü ne zaman yiyebileceğini düşünüyor ve Marria da rokette herhangi bir hayvanın yaşayıp yaşamadığını merak ediyordu. Sam ise öylece karşısındaki cama bakarak hayal kuruyordu. Gözlerini kapadı ve çok eski bir anıyı hatırladı.**************
Sam henüz 6 yaşındaydı. O sabah yağan kar sayesinde kendini dışarı atmış ve çılgınca eğlenmişti. Babasına ısrar edip işe gitmemesi için ağlamıştı. Babası da onu kırmayıp bugünlük işe gitmemiş ve oğluyla kardan adam yapmıştı. Küçük Sam, kar ile oynamaktan yorgun düşmüş ve ipeksi karın üstüne sırt üstü yatıp dinlenmeye başlamıştı. Küçük burnu ve yanakları soğuktan kızarmıştı. Fakat umrunda değildi. O sadece yer çekimine kendini teslim etmişti. Yer çekiminin nasıl bir şey olduğunu ilk kez bugün kavramıştı aslında. Bu kuvvetin olmadığı bir yeri tecrübe etmeyi çok isterdi.
"Hey Sam. Gel artık." Babası onu defalarca içeri çağırsa da Sam kalkmamakla kararlıydı. Edward oğlunun yanına geldi.
"Ne yapıyorsun?"
"Hiiç. Dinleniyorum."
Bu cevabın üstüne Edward da Sam'in yanına yattı. Kısa bir sessizlikten sonra Sam :
"Yer çekimi nerede yoktur baba?" Diye sordu.
"Uzayda yoktur."
"Hiç mi yoktur?"
"Neden sordun bunu?"
"Kimler uzayda yaşar baba?"
"Mesela. Astronotlar uzayda yaşar. Ama kısa bir süreliğine."
Sam kafasını babasına çevirdi.
"Peki ben de birgün Astronot olur muyum?"
"Neden olmayasın. Hem de en iyisi olursun."
Edward ayağa kalktı ve oğlunu kucakladı. Sam'in kıkırdamalarıyla birlikte onu sıcacık şöminenin yanındaki sandalyeye bıraktı.**************
Sam gözlerini açtığında bu sıcaklığın şömineden değil, çalışmakta olan motorlardan geldiğini anladı. Tavandaki büyük ekranda geri sayım başladı. Son 10 saniye kalmıştı. Dışarıdaki bütün kameralar roketin fırlatılacağı ânı bekliyordu. Hoparlördeki kadın konuştu.
"Kalkışa son 5,4,3,2,1"
Belki de dünyanın gelişmiş ve pahalı motoru büyük bir gürültüyle çalıştı. Ortaya çıkan alev dalgası kabinin içini daha da ısıtmıştı. Sonunda roket havalandı ve hızla gökyüzüne doğru yükselmeye başladı. Bütün kameralar gökyüzüne doğru başarılı bir şekilde ilerleyen rokete odaklandı ve roket, kısa bir süre içerisinde gözden kayboldu...Sınav haftası dolayısıyla çok yoğunum. Bu yüzden bölümleri daha geç atabilirim. Oylarınızı ve yorumlarınızı bekliyorum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Genç Koruyucular (Bitirildi)
Science FictionGizemli tılsımın Dünya'ya düşüşünün ardından aylar geçmişti. Hiç kimsenin çözemediği bu kompleks maddeyi bir tek onun frekansındaki seslere duyarlı olan seçilmiş beyinler çözebilirdi. Işte bu beyinler birleşerek Genç Koruyucular'ı oluşturdu. Artık h...