Sam uyandığında yastığını doğrulttu ve yaslanarak olanları düşünmeye başladı. Tılsımı çözmeleri, hastanede gözlerini açması, süper güçler kazanması ve ashley'nin onu kurtarması. Hepsi uçuk bir rüya gibi geliyordu ona. Bir süre düşündükten sonra kalktı ve okul için hazırlanmaya başladı. Lacivert pantolonunun üstüne siyah okul formasını giydi. Sade kahvesini hazırladı ve çantasıyla kulaklığını alıp evden çıktı. Derse giren öğretmenin hangi konuyu anlatacağını çok merak ediyordu Sam. Bu konuyu önceden bilmeyi ve ders boyu uyumayı çok isterdi. Neyseki bu mümkündü. Sam göz kırpmadan ciddi bir şekilde hocanın gözlerine bakmaya başladı. Gücünü aktif hale getirmek için odaklandı ve sonunda hocanın zihnine girmeyi başardı. Milyonlarca bilgi arasından hangi konuyu anlatacağını aradı ve kısa bir sürede buldu. Bulmasına buldu ama hocanın zihninin derinliklerinde adeta kaybolmuştu. Çocuğunu ilk kucağına aldığı an, iki ay önce merdivenlerden düşüp bileğini kırması ve öğretmenliğe başladığı ilk gün gibi sayısız şey öğrendi. Bunları öğrenirken uzunca bir süre donuk bir ifadeyle hocanın gözlerine baktığı için bütün sınıfın dikkatini çekmişti. Uzaklardan gelen bir sesle kendini topladı.
"Hey, Sam!" Sam hızlı bir şekilde kafasını sallayarak zihnini boşaltmayı amaçladı. Sıra arkadaşı Robert onu dürtmüştü.
"Ne oldu?"
"Daldın dostum. Hocaya bakmayı kes. Ona kötü hissettiriyorsun." Robert bunları söylerken aklında olan tek düşünce, öğle yemeğinde hangi çorbanın olacağıydı. Sam bunu anladığında tebessüm ederek kafasını sıraya koydu.
"Tamam, sadece dalmışım." Sıradan bir okul gününden sonra eve geldiğinde spor kıyafetlerini giydi ve Jack ile buluşmak için sahaya gitti. Çoktan orada olan Jack, oldukça meraklı gözüküyordu.
"Ee anlat bakalım bu hafta neler oldu?"
"Dostum bu hafta olanlara inanamayacaksın! Tılsımı çözdük." Jack elindeki topu bir kenara atarak Sam'in karşısına geçti.
Ne, bu süper bir haber. Gizemi neymiş peki?"
"Asıl bomba kısım orası. O tılsım bize bilmediğimiz bir tehlikeyi haber vermek istiyormuş. Bu tehlikenin ne olduğunu ve ne zaman geleceğini bilmiyoruz. Bildiğimiz tek bir şey var. O da takımdaki herkesin kendine özel güçlere sahip olduğu."
"Aman tanrım. Bu da nereden çıktı Sam?"
"Bu güçleri bize o tılsım verdi. Dünyayı kurtarmak için İhtiyacımız olacakmış. Takımdaki herkesin kendine has özel güçleri var. Benim gücüm ise zihin okumak." Jack sakin kalamıyordu.
"Yok artık. Benimle dalga geçiyorsun kesin."
"Aklından bir şey geçir ve onu bileyim. Ne dersin?"
"Peki." Jack biraz düşündükten sonra Sam'in gözlerine bakmaya başladı. Hazır gibi gözüküyordu.
"Şu anda arkamdaki yoldan geçen kırmızı topuklu ayakkabı giyen kadının ne kadar güzel olduğunu düşünüyorsun." Jack aniden duraksadı ve ağzı açık bir şekilde Şaşkınlığını belirli etti. Sam gülmeye başladı.
"Çok iyi değil mi?"
"Ne iyisi? Harika bir şey bu. Kimse biliyor mu bunu?"
"Hayır, üst dışında bir tek sen biliyorsun. Sana güveniyorum."
"Benden sır çıkmaz dostum. Hadi anlatmaya devam et. Neler oldu?" Sam yaşadıklarını birer birer anlattı. Her zamanki gibi içini döktüğü için rahatlayan Sam, eve gitti. Yapabildiklerini anne ve babasına söyleyemediği için kahroluyordu. Kim bilir bunu öğrenseler oğullarıyla ne kadar gurur duyarlardı. Sam hep filmlerde izlediği süper kahramanlar gibi olmak istemişti. Şu anda bir süper kahraman gibi özel bir güce sahip olsa da bedeli ona ağır gelmeye başlamıştı. Bu gibi güçlere sahip olup, bunu ebediyen saklamak zorunda kalmak henüz alışabildiği türden bir sorumluluk değildi. Bazı zamanlar insanların zihnini kurcalamak yerine normal bir insan olmak istiyordu. Bu depresyonist düşüncelerden kurtulmak için sosyalleşmesi gerektiğini düşündü. Telefonunu açtı ve "Genç koruyucular" adlı sohbet grubuna girdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Genç Koruyucular (Bitirildi)
Science FictionGizemli tılsımın Dünya'ya düşüşünün ardından aylar geçmişti. Hiç kimsenin çözemediği bu kompleks maddeyi bir tek onun frekansındaki seslere duyarlı olan seçilmiş beyinler çözebilirdi. Işte bu beyinler birleşerek Genç Koruyucular'ı oluşturdu. Artık h...