Mekiğin etrafında oluşan kalabalık çember gittikçe daraldı ve uzman bir ekip mürettebatı dışarı çıkarmak için mekiğin orta kısmındaki merdivenlerden mekiğe giriş yaptı. Ellerinde ilk yardım malzemeleri ve sedyeler vardı. Sam geldiklerini anladı ve önündeki bir tuşa basarak kontrol kabininin kapısını açtı."Kimse yerinden kalkmasın. Bu tehlikeli olabilir." Her biri yüksek basıncın ve yer çekiminin etkisindeydi.
Ted :
"Dostum, hiçbir yerimi oynatamıyorum! Vücudum yer çekimini unutmuş olmalı."
Harry :
"İşte bu yüzden her gün spor yapıyorduk. Yine de kaslarımız bu kuvvete alışmakta zorluk çekiyor."
Marria :
"Merak etmeyin, birkaç dakikaya alışırız." O sırada kurtarma ekipleri içeri girdi. El birliğiyle kapıya en yakın koltukta oturan Harry'yi taşımadan önce sağlık kontrolünü yaptılar. Hemşire Harry'nin kaskını çıkardıktan sonra birkaç saniyelik bir şok geçirmişti.
"Siz de kimsiniz?" Siyah dağınık saçları gözünün önüne gelen, küçük parlak yüzü ve kahverengi gözleri şaşkınlıkla ona dönük olan bir genç ile karşılaşmıştı.
"Iıı... Uzun hikaye. Bir an önce bizi bu araçtan çıkarabilir misiniz?" Hemşire şaşkınlıkla işaret verdi ve iki kişi sedyeye oturtup araçtan indirdi. Harry, araçtan çıktığı anda gözlerini kapattı ve güneşin ısıtıcı parıltısından kaçmak istedi. Gözleri bu denli yüksek bir ışığa 3 aydır direnç göstermemişti. Merdivenlerden yavaşça inerken etrafa şaşkınlıkla göz gezdirdi. Binlerce kişi ona bakıyor ve yüzlerce kamera onun bu anlarını kaydediyordu. Ekipler tarafından hızla aşağı indirildi ve daha konforlu bir sandalyeye oturtuldu. Bu sandalye haberi olmadan boyunu, kilosunu ve yağ oranını ölçmüştü. Çok geçmeden takımın diğer üyeleri de indirildi ve yan yana oturtuldular. Ekipler etrafta koşuştururken meraklı kalabalık şaşkınlıkla onları izliyordu. Sam birkaç dakika sonra sıkıldı ve ayağa kalkmak istedi. Etrafındaki herkes bunun tehlikeli olduğunu anlatmaya çalışsa da o, oturduğu sandalyeye tutunarak ağır tulumuyla doğrulmuştu. Tam o sırada kalabalığı yararak gelen bir kişiye gözü takıldı.
"Çekilin, Oğlum orada!" Herkesi iterek kendine yol açan Edward, bütün dikkati üzerine çekmişti. Barikat şeritlerinden atladı ve astronot tulumunun içinde olan oğluna doğru koştu. Sam'in kalp atışları hızlanmış, gözleri dolmuştu. O da babasına doğru bir adım atmak istedi fakat dengesi bozulmuştu. Kontrolsüzce yüz üstü düşmek üzereyken Edward yetişti ve sımsıkı sarıldı.
"Baba."
"Tamam oğlum, geçti." Birkaç saniye oğlunun özlem duyduğu kokusunu içine çekti. Ağlamamaya çalışıyordu ama burnunu çekmeye başlamıştı. Kollarını gevşetti ve Sam'in suratına baktı. Ardından daha sıkı bir şekilde diğer tarafından sarıldı.
"Ne kadar oldu?" Bir eliyle destek alarak duran Sam'in en büyük korkusu zaman kaymasıydı.
"Tam 3 yıl oğlum. Neler oldu size?" Sam acı içinde arkadaşlarına baktı. Onlar da ayaklanmış ve şok olmuşlardı. Kim bilir bu kadar sürede neler yaşanmıştı? Onlar henüz bu haberin etkisindeyken bir gürültü daha koptu. Bu kez kalabalığın içinden çıkan kişi Profesör'dü. Bir camı kırılmış gözlüğü, dağınık saçları ve sararmış önlüğü ile her ne kadar mahvolmuş bir görüntüsü olsa da şu anda çok mutlu gözüküyordu. Görevlilere kimliğini gösterdikten sonra takımdaki herkese sarıldı. Her birini yokladı ve sarstı. Hepsi de aslanlar gibiydi.
"Başaracağınızı biliyordum. Yıllardır her gün gelmenizi bekledim gençler. Size bu görevi vermemin ne kadar tehlikeli olduğunu biliyorum ve çok haklısınız. Fakat önemli olan şimdi burada sapasağlam olmanızdır." Her şey plana uygun gitmiş gibi düşünse de hiç de sandığı gibi değildi. Sam elini babasının omzundan çekti ve Profesör'e üzgün bir bakış attı.
"Başaramadık Profesör. Geleceğimizden haberleri varmış. Kaçmaktan başka çaremiz yoktu." Profesör'ün güleç yüzü bir anda donakaldı. Diğerlerinin yüzüne bakıp bunun bir şaka olabileceğini düşündü. Fakat her biri utanç ve hüsran içerisindeydi. Sormak istediği yüzlerce soruyu ve isyan edip bağırma isteğini bastırıp sakin olmaya çalışıyordu. Yine de yaşadığı hayal kırıklığı yüzünden okunabiliyordu.
"Ne diyeceğimi bilemiyorum Sam. Büyük bir hayal kırıklığı yaşamış olmalısınız. Ancak elinizde olan bir şey değildi. Bunun telafisini Dünya'yı korumaya devam ederek ödemelisiniz." Sam Profesör'ün bu söylediklerinden sonra daha da üzülmüştü. 3 yıl boyunca neler yaşadıklarını delicesine merak ediyordu.
"Haydi şimdi gidelim ve biraz dinlenin. Uzun ve yorucu bir yol olmuş olmalı." Ayakta uyuklamak üzere olan takım, yorgun bir şekilde kafa salladı. Profesör'ün güvenlik ekiplerine verdiği talimat ile basın mensuplarından ve meraklı insanlardan oluşan kalabalık toplumun ortasında geniş bir geçit oluşturuldu. Genç koruyucular ellerine aldıkları kasklarla ağır adımlarla bu geçitten ilerlemeye başladılar. Haber ekipleri bu önemli ânı kaçırmamak için birbirleriyle yarışıyorlar ve barikatlardan geçmeye çalışıyorlardı. Art arda duyulan denklanşör sesi saniyede yüzlerce kare yakalandığını belirtiyordu. Her ne kadar tehlikeyi ortadan kaldıramamış olsalar da bütün Dünya'nın onların gelişini dört gözle beklemiş olması ve özellikle de kaderlerinin onlara bağlı olması son derece sorumluluk isteyen ve gurur verici bir şeydi. Hava alanının çıkışına kadar devam eden yoğun ilgi dışarıda da aynı yoğunluktaydı. Hatta onları üsse götürmek için gelen arabanın önünü kapatan muhabirler, soru sormakta kararlıydılar. Takım buraya geldiğinde mecburen durdu ve kendilerine hunharca uzatılan mikrofonlarla burun buruna geldi. Hemen arkalarında Profesör ve Edward vardı.
"Sizden bir açıklama bekliyoruz."
"Mekiği siz mi kullanıyordunuz?"
"Görevinizi açıklayacak mısınız?" Cevap verip vermemek arasında kararsız kalan Sam, sonunda her şeyi anlatmaya karar verdi. Önce arkasına dönüp Profesör'e baktı. Profesör çaresizce olur anlamında başını salladı. Bu noktadan sonra gizlemek gerçekten tehlikeli olabilirdi. Fakat Sam onay almak için değil, Profesörün zihnine erişmek için gözlerine bakmıştı. Birkaç saniye içerisinde son 3 yılda neler yaşandığını, insanların ne denli bir paniğe kapıldığını öğrenmişti. Tekrar kameralara döndüğünde ise cevap vermek için hazırdı. Üstelik gücünü kullanması, başını hiç ağrıtmamıştı.
"Öncelikle sakin olmanızı istiyorum. Takımımızın lideri benim ve Profesör Richard önderliğinde bir görev için yola çıktık. Bu görev, hepinizin bildiği ve korktuğu şekilde uzaylılar ile ilgiliydi. Dünya'mız için tehlike işgal eden birtakım insanüstü varlıkları ortadan kaldırma amacıyla çıktığımız bu yolda ne yazık ki başarısız olduk. Bizden daha gelişmiş bir medeniyet olduklarını ve geleceğimizden haberleri olduğunu öğrendik. Sonuç olarak burada sizi korumak için bulunuyoruz. Çünkü yakın bir zamanda gezegenimize saldırı düzenlenecek. Bu konuda ciddi hazırlıklar ve yatırımlar yapmak zorunda olduğumuzu belirtmek isterim." Pür dikkat dinleyen haber ekipleri bir anda heyecanla soru sormaya başladılar. Ulusal kanallarda canlı olarak yayınlanan bu ropörtaj oldukça raabet görecekti.
"Gitmeden önce şunu söylemeliyim. Bütün bu saldırı planlarının arkasında olan kişi Casey Allen isimli uyuşturucu baronudur. Şirketimize ve şahsımıza ağır hakaretleri bulunmaktadır." Birkaç mikrofonu iterek arabaya binen Sam'in arkasından diğerleri de bindi. Bu bilgileri ne ara öğrendiği hakkında hiçbir fikirleri yoktu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Genç Koruyucular (Bitirildi)
Science-FictionGizemli tılsımın Dünya'ya düşüşünün ardından aylar geçmişti. Hiç kimsenin çözemediği bu kompleks maddeyi bir tek onun frekansındaki seslere duyarlı olan seçilmiş beyinler çözebilirdi. Işte bu beyinler birleşerek Genç Koruyucular'ı oluşturdu. Artık h...