Bölüm 27

1.6K 69 1
                                    

Annemin kollarında güveni iliklerime kadar hissetmem bambaşka... Saçlarımda gezen elleri beni rahatlatıyordu.

"Canım kızım benim... " mırıldanarak konuşması onunda rahatladığının kanıtıydı belkide. Daha sıkı sardım kollarımı beline. Oturduğumuz koltuğu, evimizi, her şeyi hatırlamam ayrı bir huzur kaynağıydı.

Her şeyin geçtiğine hala inanamasamda birkaç gündür yaşadığım bu huzur inanılmazdı.

Utku ile eve döndüğümüzde annem ve abimin sevinç çığlıkları yüzümde güller açtırdı. Kavuşmuştuk. Annem o günden beri bir saniye yanımdan ayrılmıyor. Kayra ise her gece benimle uyuyordu. Ailem yanımdaydı ve o canavar bana zarar veremeyecekti. Günlerdir böyle düşündüm. Ama yinede o mavi gözlerin bana neden bunları yaşattığını merak ediyordum. Evet hafızam yerine geldi ama ne karısını ne kızını ne onu... ben hiçbirini hatırlamıyordum. Yani hafızamda onlara ait en ufak detay bile yok. O zaman neden bana bunu yaptı ki karabulut ? Bu sorular kaç gündür beynimi meşgul ediyordu.

İstemsizce ürperdim. "A.. Anne acaba o beni bulabilir mi ?"

"Kızım benim korkma lütfen. Artık kimse seni alamaz ! Canımı veririm seni vermem ! bunu böyle bil meleğim..."

Kafamı sallayıp boynuna sokuldum annemin. Derin nefes aldığım sırada etrafı silah sesleri doldurdu. İkimizde çığlık attık annemle.

Yerimizden doğrulup ayağa kalktık "ne oluyor anne !"

"Bilmiyorum kızım !" Hemen telefonuna sarıldı. "Alo ! Kayra çabuk gelin ! silah sesleri geliyor burada bir şeyler oluyor !"

Abimin ne dediğini duyamadım. Çünkü silah sesleri daha da arttı. Pencereye doğru giderken annem hızla kolumu tutup durdurdu. "Mısra dur! pencereye yaklaşma ! "

Annemin elini tuttum ve salonun ortasında durduk öylece. Biraz sonra arabaların lastik çektirerek durduklarını duyduk. Ve hemen ardından birkaç araba daha hızla bahçeye girmiş olmalıydı ki yeni durma sesleri oldu.

Biraz sonra abim girdi eve.

"Anne ! Mısra !"

"Oğlum burdayız korkma !"

Abim bize geldi ve ikimizede sarıldı. "Korkmayın! Dışarda bizimde adamlarımız var ! Sakın korkma seni kimseye vermeyeceğiz !"

Ne diyordu bu !? "A.. abi bu ne demek !? Yoksa gelenler..."

Titremeye başladım adeta. Beni bulmuştu. "Hayır hayır hayır beni öldürecek !"

"Kızım korkma seni alamayacaklar !" Artık anneme de inanamıyordum.

Dışarıdan gelen bağırışlar ve silah sesleri artmaya başlayınca artık her şeyden vazgeçtim. Enazından insanlara zarar gelmemeliydi. Annemin ve abimin şaşkın bakışları arasında müştemilattan dışarı çıktım. Utkuların devasa evine doğru hızla adımladım. Arkamdan gelen annemin ve abimin farkındaydım ama durmayacak yüzleşecektim. Evlerinin önünde nerdeyse yirmi araç ve onlarca insan duruyordu. Hepsinin eli silahlıydı.

Onu kolayca tanıdım. Saçı sakalı ilk defa bu kadar perişan göründü gözüme. Daha da yaklaşınca gözlerinin altında torbalar oluştuğunu bile farkettim. Bunun tek sebebi intikamının yarıda kalmasıydı kesinlikle.

Adımlarım durunca tüm kafalar bana doğru çevrildi. Beni gören Utku hızla yanıma geldi. "Mısra neden geldin !"

Ona bakıp elini tuttum " Utku bu canavarı tanımıyorsunuz size zarar verebilir "

"Hayır Mısra kimse bize bir şey yapamaz seni asla vermem bunu bil !"

Benim için bu kadar fazla çabalaması gözlerimi istemsizce doldurdu. Belki de korkuyu iliklerime kadar hissettiğimden...

"Utku.. onu gerçekten tanımıyorsun"

Utku ellerini omzuma koydu ve beni kendine çekip mırıldandı " seni asla o canavara vermem"

"AĞIR OL KURYALİ!" Bahçeyi inleten karabulutun sesi ile istemsizce irkildim. Utku'nun belinde duran elimi korkuyla daha çok sıktım. Ve gözlerimi karabuluta çevirdiğimde sert sesiyle kendinden emin konuşmaya başladı " O BENİM KADINIM. SEN HADDİNİ VE YERİNİ BİLSEN İYİ EDERSİN KURYALİ !!"

Utku ellerini çekti ve beni arkasına aldı. " sende şunu bil Eroğlu, o senin değil benim kadınım ! Hiçbir zaman senin olmadı. O hep benimdi !"

Utku'nun sözleri ile kaskatı kesildim. Bunu söylerken ateşe körükle gittiğinin farkında değil miydi !?

Ve bir anda ateş sesleri arttı. Hızla yere eğilip ellerimi kafamın üstüne koydum. Neler oluyo anlamıyodum ama ateş sesleri gittikçe azalıyodu.

Bir an sonra kafamın üstünde duran elim sertçe çekildi ve doğruldum. Annem ve abim beni çekiştiriyodu. Şaşkınca onlara bakmaya başladığımda annemin bağırarak söylediği hiçbir şeyi duymuyordum. Ya da anlamıyordum..

Kayra benim tutukluğumdan dolayı hızla kucağına aldı. Hala şaşkınca kayra'ya bakarken hızlı adımlarla nereye gittiğimizi anlamaya çalışırken gür bir ses duydum.

"HEMEN DURUN ! "

Tüm vücudum ürperirken kafamı kayranın göğsüne gömdüm. Belki son kez olacaktı. Belki son kez abimşn göğsüne sığınacaktım. Korkuyordum. Hemde deli gibi...

Olanları idrak edemiyordum. Ama kayra'nın durduğunu anlamam çokta güç değildi. Olduğu yerde diğer tarafa döndü. Kafamı kaldırmadığım gibi birde sımsıkı sıkıyordum kayranın boynunu.

Beni ona mı verecekti ..?

"Ne diyorsun lan sen !" Kayra'nın beni vermeyeceğini belkide bu dört kelime ile anlamıştım. Ama sevinemiyordum. Çünkü o canavarla zıtlaşırsak hepimize kötü şeyler yapacak. Biliyorum..

"O kızı hemen bırakıyorsun ! Yoksa canını yakarım evlat !" Bu savaş ilan etmiş sesi keşke hiç duymamış olsaydım..

Korku ile inlememle kayranın konuşmasının önüne geçmiş oldum. Nasıl göründüğümü hiç bilmiyordum ama deli gibi korkuyordum.

" Ne istiyosun bizden ! Kızıma çektirdiklerim yetmedi mi !? Nasıl bir insansın sen, görmüyor musun kızın halini !? Uzak dur ! Bize dokunma gidelim !" Annemin tiz sesinde hissettiğim çaresizlik ve ona yalvarması benim ipimi çeken son noktaydı. Attığım çığlığın bahçeyi doldurduğu ise son anladığım hareketti. Gerisi koskoca boşluk...

Zehirli ÖmürHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin