selam canım okuyucularım :)her yorumunuz benim için çok değerli. şu sıralar çok yoğun olduğum için bölümler aksadı. ama umuyorum daha sık bölüm yüklenecek.
keyifli okumalar :)
**
O lanetli günün ardından günler geçti. Karabulut'u bile gördüm, onu dinledim, istediği yanıtları verdim. Geçtiğini sandığım her gün yeni bir şey çıkıyor karşıma. Ya gerçekten o karabulut hiçbir zaman gitmeyecek ve hep acı çekeceğim ya da... Sanırım ya da sı yok. O Karabulut hiç gitmeyecek... Kafamı kaldırıp gözlerine baktığım zaman bunu iliklerime kadar hissettim çünkü...
Peki bu durumda daha fazla korkmam, bağırmam, buralardan kaçmam gerekmez mi? Ama peki öyleyse neden sakin bir şekilde burada oturuyorum ki? Sanırım onun Azaplarına alıştım ya da nereye gidersem gideyim beni bulacağına eminim.
Günlerdir annemle dört duvarın içerisinde yaşıyorum. azda olsa yemek yiyorum, annemin sorularına cevap veriyorum ama hep gündelik, normal SORULAR.
Yine her zamanki gibi düşüncelerimi dalmışken salonun kapısında abim beliriyor. günlerdir evde değil.
gidiyor geliyor, gidiyor geliyor.
ama hep aklı karışık.
bunu fark etmek mümkün. Bakışları hep donuk.
sanıyorum ki Karabulut'la birlikte.
Sanıyorum ki ona yardım ediyor."Kıvırcığım nasılsın bugün?"
Beni görünce yüzündeki tedirgin ifade kayboluyor.
Ne görüyor acaba?
bu kadar rahatladığına göre sadece görüntüm yetiyor onlara. peki ya içimdeki karmaşa? bana yetmeyen bu ruh hali nasıl onlara yetebilir? kendime hakim olabilmek için derin nefes aldım. sonuçta bende kırıp döküp bağırsam karabuluttan ne farkım kalırdı ki diye düşünüyorum. evet hala düşünebiliyorum. düşünüyorum ve düşüncelerim hep bir noktada karabuluta takılıyor. istemsizce. nedensizce.
tıpkı bana yapılanlar gibi. sorgusuzca..
"Mısra..?"
abimin kısık sesi ile çıkmaz yoldan sapıyorum ve gözlerimi ona dikiyorum. neden beni konuşturma derdine düştü ki şimdi?
"efendim ?"
verdiğim yanıtla rahatlamasını sürdüren kayra gelip yanıma oturdu ve elimi tuttu.
"bana güveniyorsun dimi meleğim ?" sorduğu soru istemsizce irkilmeme ve gözlerimin büyümesine neden oldu.
GÜVENMEK mi? bu kelimenin benden artık çok uzaklarda olduğunu anlayamıyorlar mı gerçekten. ya da bu sorunun artık bende bir anlam ifade edemeyeceğini de mi anlamıyorlar. güven kelimesi beynimde dönerken aniden düşüncelerimi durdurdum.
"bunu neden soruyorsun kayra?"
derin nefes alıp devam etti " biliyorum, gerçekten anlıyorum yaşadıklarını meleğim ama ben hep-"
aniden elini sertçe bırakıp öfkeyle ayağa kalktım, ses tellerimi acıtacak cinsten yükselen sesimle konuştum, doğrusu boşalttım içimi " sen neyi anlıyorsun! beni mi ! defalarca tecavüze uğrayan, defalarca şiddet gören, defalarca hakarete uğrayan beni mi ! nasıl anlayabilirsin ki? yaşadıklarımın birazını yaşamayı bırak, biraz anlasan o adamla günlerdir aynı ortamda oturup konuşmazdın. beni biraz anlasan onunla anlayışlı insanlar gibi oturmazdın. medeni olamıyorum. medeniyet bu değil. bana yapılan oturup konuşmak olmadı. bana yapılanlar medeniyetten uzaktıysa eğer karşılığı da aynı olmalı. belki anlayabilirdim, belki karısını kızını, verdiği kayıpları her şeyi anlayabilirdim. ama yaşadıklarımın çeyreğini yaşayan insanlar dahi artık bir şey anlayamaz. anlamak istemezler. bende istemiyorum. hiç tanımadığım bir bebeği, hayallerimi kaybettim. birçok şeyi bende kaybettim. artık bulutla eşit sayılırız. artık acılarımız eşitlendiğine göre bende kötü taraf olabilirim. karşılıklı savaşabiliriz. "
bana hayretle bakan kayraya sırtımı döndüm ve odadan çıktım. hızımı kesmeden yürürken koridorda ağlayan anneme rastlamak sönen öfkemin alev almasına sebep oldu "neden ağlıyorsun! senin kızını defalarca ağlattılar, sen neden ağlatmak yerine ağlıyorsun? hesabını sorman gereken çok insan var, ÇOK! burada oturup adaleti bekleyemezsin. adalet yok! hesabını sor, sor ki affedeyim. sorun ki yaşamaya mecalim kalsın.."
sözlerimi bitirdikten sonra hiç durmadım ve çıktım evden. ilk önce durdum ve gökyüzüne baktım. bahçenin ortasında ellerim iki yanımda bitap düşmüş bir şekilde gözlerimi kamaştıran güneşe, bana kötü günleri anımsatan bulutlara baktım. ne kadar süre baktım bilmiyorum. beş yıl bu gökyüzüne bakamadan uyumuşum. şimdi de bir başka kabustan uyandım belki de. neden ben vazgeçiyorum. bana çektirdiklerinin hesabını hepsi tek tek verecek. bende kaldığım yerden devam edeceğim. çünkü ben kadınım. sanıldığından daha güçlü, sanıldığından daha cesurum. madem bana karabulut oldular bende o bulutların arasında çakan şimşek olacağım. olacağım ki bir daha hiçbir kadının gökyüzü kararmasın..
düşüncelerimle yüzümde güzel bir gülümseme peydah oldu..
ben MISRA GENCER de olsam MISRA EROĞLU da olsam aynı kişiyim. ben size MISRAyı göstereceğim ..!
*
*
BÖLÜM SONU
bölüme yorumlarını bekliyorum.
yeni bölümde görüşmek dileğiyle.
sevgiyle, sağlıkla kalın :)

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Zehirli Ömür
RomansaCehennem ateşi bin yıl yakıldı. Öyle ki kıpkırmızı oldu. Sonra bin yıl daha yakıldı, öyle ki beyazlaştı. Sonra bin yıl daha yakıldı. Şimdi o siyah ve karanlıktır . Bu ateşe de Nar-ı sevda yani Siyah ateş denilmektedir. O siyah ateşin üzerinde ge...