Kısa bir müddet sonrasında mavi beyaz çizgili bir evin önünde duraksadı.
Durdu, durdu, derin bir nefes aldı ve ardından içeri girdi.
Evine kadar girecek değildim diye düşündüm ve yolun sonuna geldim artık gitme vakti diye söylenip ağır adımlarla evden uzaklaşıyordum. Belki de yalnızca ilgi çekmek için öyle bir yazı yazmıştı.Bu cümlelerin doğruluğunun kesin olduğunu düşünüyordum taa ki beynimde yankılanan silah sesinin duyana kadar. Tahmin ettiğim şey olmasın, lütfen olmasın, lütfen diye fısıldarken koşarak geri döndüm.
Kapının açık olması beni bu durumda olsam bile mutlu etmişti.
İçeri girdim. Ve onu gördüm. Kanlar bulaşmıştı yüzüne, kalbine kan bulaşmıştı bayımın.
Gözlerine boşluk, çaresizliğine kırmızı bulaşmıştıİçim anlam veremediğim bir acıyla kaplanıyor, bu tanımadığım adama karşı bir şeyler hissediyordum. Onu böyle görmek gözlerimin dolmasına ve elimin ayağımın kaskatı kesilmesine neden olmuştu. İçimdeki bastırılmış sesi artık duyamıyordum, göğsümde sürekli haraket halinde olan kelebekler ansızın ölüvermişti.
İnsan bir gece vakti ansızın çaresiz kalıyordu. Ona kocaman sarılıp neden böyle bir şey yaptığını sormak istiyordum. Bu kadar kötü ne yaşayabildiğini sormak istiyordum. Fakat tanrım, ben onu tekrardan görebilmeyi öyle çok istiyordum ki, bunu anlatmaya hiçbir kelime yetmiyordu.
''Yaşamanız için elimden geleni yapacağım bayım'' dedim sessizce.
Neden? Neden? Neden aptal...''Ama o zaman sözümü tutamam bırak, ölmeme izin ver.''
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ölü ruhlar müzesi
Short StoryWattys 2018 longlist' "Her şey hiç tanımadığı ona yazı yazan bir adamı takip etmesiyle başladı. Çok eskiden tuttuğu bir sözün buralara kadar geleceğini bilmiyordu. Gerçeklikle savaştığını ve evrenin ona küçük bir oyun sergilediğini de henüz bilm...