Sabahın gün ışıkları pencereme vurur vurmaz kendimi dışarıya attım ve durmadan onu görmeyi diledim. Bütün sokaklarda yürüdüğüme yemin edebilirim bayım fakat yine de seni hiçbir yerde göremedim. Marketlere, eczanelere, hastanelere aklına gelebilecek her yere girdim. Eğer benim sırf seni görebilmek için böyle şeyler yaptığımı bilseydin neler olabileceğini düşündüm. Bana güler miydin? Aşkı artık tüm bedenimde hissediyordum ve bunu kendimden artık saklamıyordum. Ben bayımı gerçekten çok seviyordum hem de onun tahmin bile edemeyeceği kadar çok...
En sonunda kütüphaneye gidip kitap okuma kararı verdim. Kitap okumak insanı öyle rahatlatıyordu ki bunun belli bir tarifi yoktu. Fakat bayımı düşünürken kitap okumam belki de imkansızdı ama denmeye değerdi öyle değil mi? Sonuç olarak hafızamı kaybettiğimden beri kütüphaneye gitmemiştim. Ve kitap okumak için öyle heyecanlıydım ki. Belki de kütüphaneden çıktıktan sonra onu tekrar arar ve en sonunda bulurdum.
Kütüphanenin nerede olduğunu da bilmediğimden dolayı yoldan geçen insanlara sora sora sonunda varabilmiştim. Kocaman ve rengarenk bir kütüphaneydi. Sekiz adet penceresi vardı ve bir tanesinin camı kırıktı. Kalbime benzettim ansızın. Girişteki manolyalar öyle hoştu ki birini koparıp bayıma vermek istedim. Kırık taşların üstüne basa basa kapıya kadar ilerledim. İçeriye girip kitap okumak için sabırsızlanıyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ölü ruhlar müzesi
القصة القصيرةWattys 2018 longlist' "Her şey hiç tanımadığı ona yazı yazan bir adamı takip etmesiyle başladı. Çok eskiden tuttuğu bir sözün buralara kadar geleceğini bilmiyordu. Gerçeklikle savaştığını ve evrenin ona küçük bir oyun sergilediğini de henüz bilm...