Saate tekrardan baktım. 12:09.
Tam 9 dakika olmuştu. Bugün gelmen gerekiyor Çınar.
bugün gelmen gerekiyor...
Ertesi gün Denizli'ye gitmem gerekiyordu, eğer bugün onun gelmesi mümkünse ben tam şuan bütün şansımı burada kullanmak istiyordum. Diğer günlerin hiçbir anlamı yoktu ben sadece bugün mutluluğu istiyordum.Yıllar önce tam bu şehirde ailemizi kaybetmiştik biz.
Artık içimde pek fazla üzüntü kalmasa da yine de ara sıra ağlıyordum. Bilirsiniz,
bazı şeyler asla unutulmayacak kadar güzeldir yada tersine, beterdir.
Ölümden kaçamayız ki öyle değil mi? Ne kadar bununla avutsam da sonuç olarak ölüm acı bir sondu. Aklıma gelmemesi için beynimi her ne kadar zorlasam da insan bazı şeyleri asla ama asla unutamıyor yalnızca alışmak kelimesine bürünüyor bazı fiiller. Fakat ben alışamıyorum da. İçimde kopan buruk tebessümleri düğümlemeye çalışmaktan yoruldum, zamanın boşluğunda direnmekten, beklemekten, her şeyden yoruldum.Sadece annemi ve babamı fotoğraflar da görmek yetmiyordu bana. Onların bana sarılmasını, son kez yanağıma öpücük kondurmasını istiyordum.
Son kez annemin yemek yapmasını. Kimse onun kadar güzel yemek yapamıyordu. Ailemin ölümünden sonra ablam bakmaya başladı bana.
O kadar iyi baktık ki birbirimize. Ablam bana hem anne hem baba olmuştu. Ama şimdi Denizli'ye gitmemiz gerekiyordu.
Ablamın işi için. Ayrıca burada geçen kötü olayları unutabilmek için buradan gitmek istiyorduk her ikimiz de.
Aslına bakılırsa çok öncesinden gidecektik.
Eğer Çınar'ın sözü olmasaydı.
Ona tuttuğum sözü yerine getirmeliydim.Saate baktım. 12:26. Ve ortalıkta kimse yoktu. Gelen herkesi onunla karşılaştırıyordum. Unutmuştu işte.
Zaten 12 yıl önce verilen sözü kim unutmazdı ki. Belki de yalnızca ben...
Sözünü tutamamıştı. Gözümden dökülen yaşlara engel olmaya çalıştım. Oysa onu öyle özlemiştim ki...
Üşüyordum, ama umrumda değildi, çünkü onu göreceğim, biliyorum. Bugün buraya gelecek, bana kocaman sarılacak, özlediğini söyleyecek. Söyler değil mi?Saatler saatleri geçti ve neredeyse iki saattir bu soğukta burada bekliyordum. Gelmemişti...
Kalbimin kırıklarını yerden toplamaya bile cesaret edemedim, bedenim sanki dünyanın tüm yükünü taşıyormuşcasına kadar yorgundum. Ne bekliyordum ki gerçekten yıllar önce verilen bir sözün gerçekleşebileceğini mi? Ona güvenmiştim oysa ki. Göğsüme sancılar giriyor bir yandan da gülümsemeye çalışıyordum eğer buna engel olmazsam daha fazla ağlayacaktım ve ben burada ağlamak istemiyordum, ben bugün buraya ağlamak için değil bambaşka ''hayaller'' için gelmiştim oysa...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ölü ruhlar müzesi
Historia CortaWattys 2018 longlist' "Her şey hiç tanımadığı ona yazı yazan bir adamı takip etmesiyle başladı. Çok eskiden tuttuğu bir sözün buralara kadar geleceğini bilmiyordu. Gerçeklikle savaştığını ve evrenin ona küçük bir oyun sergilediğini de henüz bilm...