''Hey, sen kitap mı okuyorsun buraya gelip'' dedim kıkırdayarak. ''Hiç kitap okuyan bir tipe benzemiyorsun da öyle''
''Bu nasıl bir cümle şimdi iyi mi kötü mü, her neyse yanına oturabilir miyim güzel sesli kız?'' dediğinde gülümsedim ve oturmasını söyledim.
Elinde bir şişe ve kitap vardı. Şişenin içinde kahve olması da beni ayrı şaşırtmıştı. Kitabın ismine baktığım da yine beynimde bir şeyler uçuşmuştu. ''Fakat müzeyyen bu derin bir tutku''. Sanki bu kitabın bende bir anısı varmış gibiydi. Böyle naif, sonsuz, uçsuz bucaksız...
Yine tanıdık kokular sezdiğimde korku ve heyecanın karışıp vücuduma yayıldığını hissedebiliyordum. Bayım, gözleriniz öyle güzel bakıyor ki herkes kör olsun istiyorum, biliyorum daha önce de istemiştim fakat elimde değil.
''Kitap okumayan kişi eksiktir bayan, insanlar ruhlarını güzelleştirmek, kendilerini geliştirip yeni yollarda yolculuğa çıkmak için kitap okur. Bu yüzden buradayım.'' dedi ve tekrardan kitabına döndü. Düşünceleri bile beni öyle etkiliyordu ki bağlanıyordum.
Bir yandan çaktırmadan suretini inceliyor bir yandan da kitap okumaya çalışıyordum. Naif elleriyle sayfayı çevirdi ve alnında ki bukreleri arkaya atarken küçük bir çığlık attığında nasıl olduğunu anlamadığım bir şekilde kahveyi bayımın üzerine döktüğümü fark ettim.
Yüzümde ki bütün mutluluk bir anda telaşa dönüşüverdi. Özür dilerim bayım, size bakmaktan dalmışım, bundan dolayı böyle oldu diyemedim. Yutkundum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ölü ruhlar müzesi
ContoWattys 2018 longlist' "Her şey hiç tanımadığı ona yazı yazan bir adamı takip etmesiyle başladı. Çok eskiden tuttuğu bir sözün buralara kadar geleceğini bilmiyordu. Gerçeklikle savaştığını ve evrenin ona küçük bir oyun sergilediğini de henüz bilm...