1. Bölüm- Teklif

518 50 35
                                    

Hadi! Toplanın! Biraz daha yaklaşın! Evet, işte böyle. Size bir hikaye anlatacağım. Bu hikaye sıradan bir kızın kahramanlığıyla ilgili; ya da aptallığıyla. Neresinden baktığınıza göre değişir. Çünkü ne derler bilirsiniz. Cesaret ile aptallık arasında ince bir çizgi vardır.
*************************************************
Yirmi beş yaşında, ortalama bir işe sahip, kızılımsı müzmin bekar olarak aynaya baktığımda gördüğüm tek şey giderek çoğalmakta olan göz altı morluklarımdan başka bir şey değildi. Evet, hedeflerim vardı bir zamanlar ama şimdi nereye kayboldularsa onları bir türlü bulamıyordum. Böylece bir kez daha saat yedide çalan alarmı erteleyememiş, üstüme klasik olduğunu düşündüğüm siyah bir pantolon ve mürdüm rengi kalın kazağımı geçirmiş, yollara düşmüştüm. Hava hala karanlıktı ve ben aynı yokuşu bilmem kaçıncı defa çıkarken arabam olmadığı için bu sabah da lanet okumuştum. Oysa "güne pozitif başlayın" zırvalıklarına inanan biriydim. Ne ara bu hale geldiğime dair hiçbir fikrim yoktu.

Önce otobüse binip ardından dolmuşla yaptığım kısa yolculuktan sonra bir buçuk yıldır çalıştığım şirketime varabildim.

Ünvanım her ne kadar yetkili olsa da herhangi bir şeye yetkim olmadığı gibi uyuz bir müdürle çalışıyordum. Bu da beni daha fazla mutsuzluğa sürüklüyordu. Allah'tan dünyalar yakışıklısı ve karizmatik ve kibar ve daha bir sürü iyi sıfata sahip Ali Bey, genel müdür yardımcısı, vardı da bir delilik yapmam engelleniyordu.

"Arya Hanım, saat onda toplantı odasında olun, lütfen." Dedi Jale. "Hanım" lafını özellikle bastırmıştı ama görmezden geldim.

"Tabi Jale Hanım" dedim tüm kayıtsızlığımla. Ama içim acil durum alarmı vermeye başlamıştı.

"Hayırdır inşallah" diye düşünmeden edemedim.

Genel müdüre hazırladığım raporumu bitirip sabah sigaramı da içtikten sonra toplantı odasına çıktım. Tabi ki saat onda gelmedi ki zaten gelmesini de beklemiyordum. Aklı sıra heyecan yaratıyordu ama bir buçuk yılda öğrendiğim bir şey varsa o da tamamen sakin kalmaktı.

Düşüncelerim, ki o esnada ellerimin kurumuş olduğunu düşünüyordum, telefonumun sesiyle bölündü.

Yeni mesaj: Emre "Teklifimi düşündün mü?"

Tam cevap verecekken "Telefonunu kaldırır mısın?" diyen sesle irkildim. Aceleyle ve çaktırmadan telefondan ses kaydını açtım. Çünkü içimden bir ses kötü bir toplantı olacağını söylüyordu. Böylece sesimi çıkarmadan, poker yüzümü takınarak beklemeye başladım. Sessizliği bölen Jale oldu.

"Seni neden buraya çağırdığımı biliyor musun?" diye sordu. Bir tahminim vardı ama ellerimi "ben nerden bileyim" der gibi açıp "Hayır!" dedim.

"Hakkımda dedikodu yaptığını duydum. Bu yüzden savunmanı alacağım."

"Peki, ne söylemişim?"

"Senin daha iyi biliyor olman lazım." Blöf yapıyordu. Ağzımdan laf almaya çalışıyordu ama bu oyunlar için fazla zekiydim.

"Ne yazık ki konunun ne olduğunu bilmiyorum. Ama aydınlatırsanız elbette konuşabilir ve bunun hakkında savunma yapabilirim."

Yüzü bir an gölgelendi. Stres yapmamı beklediği çok açıktı. Ama şimdi olmazdı. Şimdi stres yapamazdım. Stres yapınca kekelemeye başlıyordum ve şu an en son ihtiyacım olan şey kekelemekti.

"Şakir Bey'e satış verdiğimi, onu diğer elemanlardan kayırdığımı söylüyormuşsun."

"Şakir Bey'e satış verdiğinizi söylüyorum. İkinci konu hakkında tek bir söz söylemedim." Ellerimi masanın üstünde birleştirdim. Birinci hatasını yapmıştı.

ÇemberHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin