Bütün gün yoğun şekilde gergindim. En yakın arkadaşım Melek de bu durumu fark etmişti. Bu yüzden kendimi toparlamalı ve poker yüzümü takınmalıydım. Arayacaklardı. Biliyordum. Onlar arayana kadar da sakin kalmalıydım. Böylece işime odaklandım ve akşama kadar acelesi olmayan işlerimi bile yaptım.
Mesai çıkışına yakın Emre mesaj attı. Çıkışta beni almaya gelecekti. Gelsindi bakalım. Bekliyordum.
"Akşam müsait misin?" diyen sesle kafamı telefondan kaldırdım. Melek çipil çipil gözlerini dikmiş bana bakıyordu.
"Emre almaya geliyor. Onunla olacağım." Dedim. Teknik olarak yalan sayılmazdı.
"Ya! Ben de uzun zamandır çıkmıyoruz, bir şeyler yapalım diyecektim."
Sadece gülümsemekle yetindim. İşte başlıyorduk. Yine birilerinden bir şey gizlemeye başlamıştım. En son seferde de böyle başlamıştı ve sonrasında olanlar aklıma gelince ağzımda nahoş bir tat bıraktı. Bu durum hiç hoşuma gitmese de yine saklamak zorundaydım. "Ama bu sefer iyi bir amaca hizmet ediyorsun ve tamamen yasal" dedim kendime ya da sadece bu şekilde kendimi kandırıyordum.
Çıkışta yine mükemmel bir dikkat çekmeyle Emre beni aldı. Bu kez arabanın kaputuna yaslanmış, soğuğa rağmen üzerinde sadece bir gömlek ve deri ceketle, umursamaz bir tavır içerisinde telefonuna bakıyordu. Ancak ve ancak onu çok iyi tanıyan ben, kafasının aslında başka bir yerde olduğunu bilebilirdim. Islık çalıp yolcu tarafına geçmeye yeltendiğimde beni durdurdu. "Sen kullan telefonda konuşmam lazım" dedi. Böylece sürücü tarafına geçip onun aksine oldukça sakin bir hızla harekete geçtim. Nereye gittiğimizi sormama fırsat vermeden navigasyona bir adres girdi. Tuhaf davranıyordu. Hararetli bir şekilde telefonunda bir şeyler yazarken daha fazla dayanamadım.
"Neler oluyor?" diye sordum.
"Şu teklifin... Kabul ediyorlar ama benim pek hoşlanmadığım bir şekilde. Yani başına biraz dert açmış olabilirim." Dedi. Gerçekten sıkıntılı görünüyordu.
"Ne demek istiyorsun?"
"Anlatacaklar. Onların yanına gidiyoruz şimdi."
Yol boyunca oflayıp poflamaya devam etti. Birileriyle tartışıyor gibi duruyordu. Ancak sormadım. Şimdilik hiçbir şey sormayacaktım. Sadece beklemeyi tercih edecektim.
Bu seferki geldiğimiz yer bir öncekinden farklı olarak ürkütücü derecede karanlık bir mekandı. Etrafta bizimkinden başka araba olmaması gözümden kaçmamıştı. Emre'nin gösterdiği yere park edip aracı durdurunca ortalık tamamen karanlığa büründü.
Arabadan inip Emre'nin arkasından yürümeye başladım. Hangar gibi bir yere gelmiştik ve dibine gelene kadar fark etmediğim merdivenleri inerken aklıma gangster filmleri geldi. Tek fark ben ya da Emre ya da buluşacağımız adamlar gangster değildik. Yani umarım! Saçmalamayı bırak Arya!
Neredeyse yer altı şehri diyebileceğim kadar, tamam biraz abarttım, büyük bir yere indik. Tıpkı ofiste gibi yan yana koyulmuş masalar, sandalyeler, masaların üstlerinde bilgisayarlar ve telefonlar mevcuttu. Ortamın gergin ve ciddi bir havası vardı. Masalarda çalışan asker tıraşlı takım elbiseli adamlar ile yine klasik giyimli ve sanki aynı zevksiz kuaförün eseri gibi toplu saçlı kadınlar en az ortam kadar ciddiydi. Bu insanların arasından geçen koridorda yürürken bir tanesi bile dönüp bakmadı. Yolun sonunda tüm şehri görebileceğiniz dev ekran televizyonlar, aklımda, buranın neresi olduğunu zaten bildiğimi belirten bir ışık yaktı.
Koridorun sonundan sağa dönüp biraz daha ilerledikten sonra camekanlı bir odaya geldik. odada üç kişi oturuyordu ve biri masanın başında diğerleri masanın önündeki rahat gibi görünen deri koltukta konumlanmıştı. Biz içeri girdiğimizde telaşsız sohbetlerini bırakıp ayağa kalktılar. Nedense bu hareketlerinin saygıdan olduğunu sanmıyordum. Üstünlük kurma amaçlı gibiydi daha çok. Bunu kafama takmamaya karar verip öncesinde adamların konuşmasını beklemeye başladım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Çember
RomanceSıradan bir kızın 17 yaşında yaptığı bir hata yüzünden 8 yıl sonra şansı dönebilir mi? Arya, mutsuz işinde her güne lanet okuyarak başlıyordu. Bir gün hayatının teklifi geldi. Emre, Arya'ya yaptığı teklifin sonuçlarının bu derece başına bela olacağ...