Atlas'ın anlatımıyla...
Geçmişimi düşündüm. Yurtta kaldığım günden bugüne kadar olan süreci... Yurttayken arkadaşlarım vardı ve hepsini çok severdim. Şimdi hiçbiri ile görüşmüyor olduğum aklıma geldi. Sonra Ankara'ya geldim. Her şey güzel başlayıp nasıl bir felakete dönüşebilir diye soran olursa hayatımı izlesin. Kesinlikle cevabını bulacaktır.
Akif ile tanıştığım güne bin kere lanet etsem bu felaketten kurtulabilir miyim? Üç gündür, üç koca gündür kalbimin diğer yarısına yaptığı işkenceleri izlemek aslında işkencelerin en büyüğüymüş. Bütün bunları beni düşünerek yaptığını sanmıyordum. Çünkü ben kendime bile Arya'nın benim için ne kadar önemli olduğunu itiraf edememiştim. Ancak onu görmediğim haftalar boyunca beynim sürekli onun adını sayıklıyordu.
Aşağılık herif, ona ilaç verdi. Bağırmaya çalışsak da anlatmak için uğraşsak da sesimiz hiçbir zaman Arya'ya ulaşmadı. Ancak ben öyle bir kadına âşık olmuştum ki o bu dünyada gördüğüm en güçlü insan olabilirdi. Tüm o işkencelere buncacık bedene sahip başka bir insanın katlanması mümkün değildi. Ama o aklı ve dirayetiyle bütün o kötü anların üstesinden gelmeyi başarıyordu.
Akif ona yüzme bilip bilmediğini sorduğunda kahkaha atmıştı. Karşısındakinin aklıyla nasıl oynayacağını iyi biliyordu. Ancak Emre yanı başımda yumruklarını sıkmıştı. Arya gerilmezken Emre neden bu kadar tepki vermişti ki? Suya her daldırışında Emre biraz daha sıkmıştı yumruklarını. Parmakları kırık olduğu için onun adına endişeleniyordum. Elimi omzuna koyup kulağına "Bir mucizeye ihtiyacımız var" diye fısıldadım.
Beşinci sefer suya daldırılan Arya, daha fazla dayanamayıp kendinden geçti. Akif onu yavaşça yukarı çektikten sonra bizim onunla bağlantımızı kaybetmeden önce çok kısa bir an Arya'nın boynundan sarkan yüzüğü gördüm. Onu evli sanmama sebep olan yüzük... O yüzüğü neden taşıyordu ki? Annesinin yüzüğü olduğunu söylemişti karşımda Zehra olarak dururken. Ama Arya'nın annesi ve babası sağdı, kadının evlilik yüzüğünü boynunda taşıması kadar saçma bir şey yoktu benim gözümde.
Ekran karardıktan sonra Emre içinde tuttuğu küfrü savurdu. Hikmet ona dönüp "Oğlum" dedi. "Sakin ol. Onu bir şekilde bulacağız."
Emre hiç duymamış gibiydi. "O küçükken boğulma tehlikesi geçirdi. Sudan çok korkar." kocaman cüssesi olan bir adamın karşımda çocuk gibi ağlamasına ne tepki vereceğimi bilmiyordum. Sadece onu teselli edebilecek bir şeyler aradım ama bulamadım. Birbirlerine et ve tırnak gibi bağlılardı. Yirmi dokuz yıllık ömrümü boşuna geçirdiğimi anladım bu ikiliyi görünce. Arya, Emre'nin hayatını kurtarmak için kendi hayatını tehlikeye atmıştı. Emre ise Arya'nın kaçırıldığını öğrendikten sonra hastanede zapt edilememiş ve soluğu Oyuk'ta almıştı.
"Emre, hadi gel abi" deyip kolundan çektim. "Bir hava alalım." Verandaya çıktığımızda üç gündür hiç eksilmeyen hengâmeye yeni insanların da katıldığını gördüm. Tüm emniyet teşkilatı ve istihbarat Arya'yı bulmak için seferber olmuştu. Akif'in bahsettiği dosyadan kimsenin haberi yoktu. Bu da Arya'yı çok önemli bir tanık yapmıştı. Ama sadece bunun için aramıyorlardı onu. Biliyordum çünkü Hikmet Arya'yı kızı gibi görüyordu. Bu kızda kesin şeytan tüyü vardı. Tanıştığı herkese bir şekilde kendini sevdirmeyi başarıyordu.
"Daha iyi misin?" diye sordum. Kafasını olumlu anlamda salladıktan sonra "Atlas, biliyorum ki Arya senin için de çok önemli. O yüzden beni anladığını düşündüğüm tek insan sensin" dedi. Bu evreye gelmiş olmanın bana ne hissettirmesi gerektiğini bilemedim. Ama sanırım mutluydum. Çünkü Emre Arya'nın bir parçasıydı ve onun onayını almış olmak büyük bir gelişmeydi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Çember
RomanceSıradan bir kızın 17 yaşında yaptığı bir hata yüzünden 8 yıl sonra şansı dönebilir mi? Arya, mutsuz işinde her güne lanet okuyarak başlıyordu. Bir gün hayatının teklifi geldi. Emre, Arya'ya yaptığı teklifin sonuçlarının bu derece başına bela olacağ...