17. Bölüm-Otopsi

59 8 19
                                    

Telefonumun sesi kulağımı tırmalamaya başladığında henüz uyumuştum. Arayanın kim olduğuna baktığımda Atlas'ın adı ekranı dolduruyordu. "Alo" diyerek açtım telefonu. "Vay canına! Birileri gece hiç uyumamış anlaşılan"

"Günaydın" dedim. Şimdi uykum iyice açılmıştı ve yatakta oturur pozisyona geçmiştim.

"Günaydın. Sana verdiğim izin hala geçerli" dedi. Ben itiraz edemeden de devam etti. "Ama yok illa ben alacağım seni diyorsan evde değilim. Konum atıyorum sana"

Hızlıca duş alıp saçlarımı kuruttuktan sonra giyindim. Makyaj namına sadece rimel sürmüştüm ve açıkçası bu yetmişti. Range Rover'a atlayıp Atlas'ın attığı konumu arabanın navigasyon sistemine girdim. Evden çok uzakta değildi. Orada ne olduğunu ve Atlas'ın neden orada olduğunu merak ederek yol aldım. Vardığımda elinde evrak çantasının haricinde bir de torba tutuyordu. Arabaya binip torbanın içinden bir kahve bardağı çıkardı. "Uykusuz kalacağını tahmin etmiştim" dediğinde minnettar bir gülümsemeyle ödüllendirdim onu.

"Teşekkür ederim" deyip kahvemden bir yudum aldıktan sonra yola koyuldum. Bugün okul vardı. Bu da Oyuk'a gideceğim anlamına geliyordu. Öncelikli planım uyumaktı o yüzden bir an önce ders saatinin gelmesini diliyordum.

Şirkete vardığımızda Atlas'ın kişisel asistanı telaşlı bir halde karşıladı bizi. "Atlas Bey, Akif Bey içeride" diye bildirdiğinde Atlas'ın yüzü aniden sert bir ifadeye büründü. Bir baş hareketiyle onayladıktan sonra odasının kapısının arkasında kayboldu. İçeride neler olduğuna dair hiçbir fikrim olmamasına rağmen Akif'in hayırlı bir iş için gelmeyeceğini biliyordum.

Saatler süren görüşme benim çıkma saatim geldiğinde hala devam ediyordu. Odadan kimse çıkmamış sadece ikram görevlisi ara ara çay ve kahve getirmişti. Bu kadar uzun süre içeride olmaları normal değildi. Merakıma yenik düşmemek için dirensem de sonunda dayanamayıp "Bu kadar uzun süre içeride olmaları normal mi?" diye sordum Atlas'ın kişisel asistanına. Evet, ben bir bilgisayar kurduydum ve bu kadını enine boyuna araştırmıştım. Ama adını şu an aklıma getiremiyordum. Hay lanet!

Kadın anlayışlı bir gülümseme eşliğinde benim sorumu yok sayıp "Onu çok önemsiyorsun" dedi. Başımla onayladım. "Evet ve Akif ile içeride bunca saattir olması hoşuma gitmiyor" dedim. Eyvah! Ne dedim ben az önce? Kadın şimdi sana ne dese yeridir yani. Ama beklediğimin aksine "Ben de o adamdan hoşlanmıyorum" dedi ve ekledi. "O adam ne zaman gelse Atlas Bey'in günü mahvoluyor."

Enteresan... "Peki, çok sık mı geliyor?" Kadını şu an resmen sorguya çekiyordum umarım anlamazdı.

"Yok, yirmi günde bir gelir. Böyle odaya kapanırlar. Ama bu kadar uzun sürmez normalde" dedi. Başta sorduğum sorunun cevabını fazladan bilgiyle almıştım. Aklım yirmi günde bir kısmına takılmıştı. Zaman çizelgesinde poker geceleri yaklaşık yirmi günde bir yapılıyordu. Akif'in bu poker geceleri ile bir alakası olabilir miydi?

Ders saati geldiğinden şirketten ayrıldım. Oyuk'a varır varmaz şirkette olanları aktarmak için Emre'yi aradım. Onun da benim için haberleri vardı. Hem Enes'in hem de Muhittin'in otopsi raporları çıkmış ayrıca Mavi Melek'in bileşenleri de bulunmuştu. "Sana dosya olarak gönderiyorum" dedikten sonra "Ancak incelemeden önce lütfen biraz uyu güçten düşeceksin" diye ekledi. Haklıydı ve zaten odaklanmakta da zorluk çekiyordum.

Bir saat koltukta uyuduktan sonra çok daha iyi hissederek bilgisayarın başına geçtim. Öncelikle Enes'in otopsi raporunu okudum. Vücudunda birkaç günlük morluklar vardı. Bizim onu izlediğimiz süreçte dayak yemiş olmalıydı ve onu izleyen polisler bunu gözden kaçırmıştı! Buna sinirlenerek okumaya devam ettim.

ÇemberHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin