9. Bölüm - Garson

119 19 25
                                    

Görsel Ordu'daki vali konağına aittir. Ne yazık ki restore edilmeye başlanmış ancak yine de size bir fikir verebilir😊😊

🌸🌸🌸🌸🌸🌸🌸🌸🌸🌸🌸🌸🌸🌸🌸🌸

Emel teyze, kurduğu tek kelimelik cümle ile vücuduma ani bir elektrik dalgası vermiş ve ben bir şey söyleyemeden arkasını dönüp uzaklaşmıştı. Peşinden koşarak gidip onu Emre'nin yatıyor olduğu katta bulacağımı düşünmüştüm ama belli ki yukarı çıkmamıştı. Yine camın arkasından izlemekle yetiniyordum, başında bir sürü doktor vardı. Bir takım muayeneden geçiriliyordu. Yorgun gözleri benimkileri bulduğunda huzurla karışık bir rahatlama hissettim.

Orada öylece ne kadar dikildim bilmem doktor nihayet gelip içeri girebileceğimi söyledi. Hastanelere has yeşil bir önlük, saçlarım için bone, ağzım ve burnum için maske, bir de galoş giydikten sonra nihayet içeri alındım. Yorgun şekilde uzattığı elini tutup yatağın yanındaki sandalyeye çöktüm. "Kendini nasıl hissediyorsun?" diye sorduğum soruma her zamanki alaycı gülümsemesi ile "Kamyon çarpmış gibi" diyerek yanıt verdi. Annesinin burada olduğunu söylediğimde yüzü gölgelense de yine de Emel teyzenin burada olmasına sevinmiş gibiydi.

"Kaç gündür uyuyorum?" şeklinde haklı bir soru yöneltti. Aklıma gelen muziplik, "Aslında gün değil de yıl desek daha doğru olur" diyerek dudaklarımda can buldu. Panik olduğu, bağlı bulunduğu makinenin "bip" sesinin çoğalmasından belli oluyordu. Hemen geri adım attım. "Şaka şaka, yalnızca bir hafta" oldu diyerek onu rahatlattım.

Bir süre daha "ağrın sızın var mı, canın yanıyor mu ve kendini nasıl hissediyorsun" muhabbeti yaptıktan sonra, gelen hemşireyle birlikte odadan ayrılma zamanımın geldiğini anladım. "Merak etme, sen uyurken bile sık sık geldim. Yine geleceğim" diyerek uzaklaşacağım sırada elimi daha güçlü kavradı. Ne söyleyeceğini merak ederek yüzüne baktım. "İyi ki varsın"

Hani bazı zamanlar yaşarsınız. Kelimeler boğazınızda düğümlenir, gözyaşlarınız akmaya hazırdır ancak akmaması için çaba göstermeniz gerekir. Yüreğiniz sıkışır, duyduğunuz güzel bir şeyken yüreğiniz sanki biri eline almış da sıkıyormuş gibi sıkışır. Emre'nin söylediği söz işte tam olarak böyle hissettiriyordu. Emel teyzenin sesi kulaklarımda, sözleri beynimde çınlarken sadece gülümsemekle yetindiğim bir an yaşıyordum. Fakat eğer biraz daha sessiz kalırsam Emre endişelenmeye başlayacaktı. Ben de en iyi bildiğim şeyi yaptım; dalgaya vurdum. "Tabi ki iyi ki varım. Ben bir numarayım, biliyorsun." Kahkahası kulaklarımda çınlar halde odadan ayrıldığımda kapıda Emel teyze ile karşılaştım.

"Arya" dedi çekingen bir halde.

"Buyur Emel teyze"

"Kızım bak, biliyorum şu an Emre senin sayende gülüyor. Ama buna daha fazla devam etme. Bir anne olarak rica ediyorum senden."

Başımı salladım sadece. Söylenecek tek bir söz, yapılacak tek bir hamle yoktu o saatten sonra. Zaten artık hastaneden ayrılma zamanım da gelmişti. Ben de Yağız'ı arayarak olan biteni anlatma kararı aldım. Evde olduğunu öğrendiğimde "Müsait misin, gelebilir miyim?" diye sordum çekinerek. "Elbette gelebilirsin, izin almana bile gerek yok"

Hala arabam olmadığından, Emre'nin arabasıyla ezbere bildiğim yolu dalgın bir halde gidiyordum. Bu sebepledir ki takip edildiğimi anlamam çok uzun sürdü. Arkamda bir araç her hamlemde beni takip ediyor, tüm dönüşlerde benimle beraber yol alıyordu. Eyvahlar olsun! Panik olmamaya çalışarak tekrar Yağız'ı aradım. İlk çalışta açılan telefona şükrederek "Takip ediliyorum" dedim.

"Ne demek takip ediliyorum? Seni kim neden takip etsin?"

"Bilmiyorum, ancak acilinden yardımına ihtiyacım var."

ÇemberHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin