Yaklaşık bir saat sonra Black Play olağan yoğunluğuna ulaşmıştı. İçeride Christina Aguilera'dan Candy Man parçası çalıyor, Gamze elinde salladığı kokteyle eşlik ederek dans ediyor, diğer garsonlar da müziğe ayak uydurmuş zarafetle servislerini yapıyorlardı. Ben, Atlas'ın geldiğinden beri üzerimde olan gözlerini görmezden gelmeye çalıştığım için açıkçası gergindim. Telefonu çaldığında yavaş yavaş yüz ifadesinin değiştiğini gözlemlediğimden hemen Emre'ye mesaj atıp neler olabileceğini araştırmalarını söyledim. Belki de şu an bir poker gecesi düzenleniyordu. Atlas yanıma geldi ve gitmesi gerektiğini söyledi. "Acil bir işim çıktı, gitmem gerek. Ama gerçekten seninle kahve içmeyi çok istiyorum." Yeleğimin cebine koyduğum telefonumu alarak numarasını yazıp kendine bir çağrı attı. İtiraz bile edemeden numaramı ele geçirmişti. "Çıkış saatinde arayacağım. Açmazsan anlarım ama açmanı bekleyeceğim" dedi ve gitti. Bense güvenli telefonumu torpidoda bırakmış olduğumdan dolayı kendimi tebrik ediyordum.
Çıkış saati geldiğinde tıpkı söz verdiği gibi aradı. Bu arada Emre ve Yağız neler olabileceğini araştırmışlar ve bir şey bulamamışlar, Yağız Atlas'ı takip etmiş, ancak otele gittiğini gördükten sonra devamını getirememişti. Bu durumda yapılacak tek şey kahve teklifini kabul edip ağzından laf almaya çalışmak olacaktı. "Efendim" diyerek açtım telefonu. "Yaşasın!" dedi çocuksu bir sevinçle. "Telefonumu açtığına göre kahve içmek için başının etini yemeye başlayabilirim."
"Peki, ben baştan kabul ettiğimi söylesem ve siz de gürültü yüzünden zaten ağrıyan zavallı başımı rahat bıraksanız nasıl olur?" Sessizlik oluştuğunda telefonun kapandığını sanıp yüzümden çekerek ekrana baktım. "Atlas Bey?"
"Efendim?" Tam karşımda olduğunu görünce korkudan hafifçe sıçradım. Güzel bir gülümsemeyle "Korkma!" dedi. "Hadi gidelim. Ama yine senin arabanla gideceğiz. Ben alkol aldım, arabamı kullanmasam daha iyi olacak"
Böylece bir kez daha arabada Atlas ile yan yana oturmuş nefes almaya çalışıyordum. "Bu gece seni bir yere götüreceğim" dedi. Sonra da yolu tarif etmeye başladı. Gölbaşı tarafında göle yakın bir yere gelmiştik ve görünüşe göre tek müşterileri bizdik. Atlas benden önce içeri girip, kısa boylu, orta yaşlı ve göbekli bir adama sarıldı. Yüzü gülümsemesiyle aydınlanmıştı. "Zehra, gel" diyerek beni de çağırdı. "Halis Amca bu Zehra. Zehra, Halis Amca ben üniversitede okurken patronumdu. Ben de tıpkı senin gibi garsonluk yapıyordum burada." Bu ilgimi çekmişti çünkü böyle bir kayıta rastlamamıştım. "Memnun oldum" diyerek Halis Amca'nın elini sıktım. "Hadi çocuklar, ben gidiyorum. Siz keyfinize bakın. Atlas sobaya odun atmayı unutma ki Zehra kızım üşümesin. Ama çıkarken mutlaka söndür" diye tembihledi. Ben daha nereye gittiğini soramadan adam kapıdan çıkmıştı bile.
Yine Atlas'ın beni yönlendirmesiyle mutfak bölümüne yakın bir masaya oturdum. Atlas rahat hareketlerle montunu ve ceketini çıkarıp astı, gömleğinin kollarını kıvırdı. Sonra da bana dönüp "Şaşkın şaşkın bakma yüzüme vallahi alınıyorum." Dedi. O söyleyene kadar öyle baktığımı fark etmemiştim. Kendimi toparlayıp ben de montumu çıkararak çantamla beraber astım. Kahve yapmaya başladığında "Yardım etmemi ister misiniz?" diye sordum. "Artık bana Atlas demenin zamanı geldi bence."
"Yardım etmemi ister misin?" diye tekrarladım. Yüzünde memnun bir sırıtışla "Türk kahvesi yapmayı planlıyorum ama nasıl yapılacağını pek bilmiyorum" diye itirafta bulundu. "Hâlbuki internetten de bakmıştım tarifine ama şimdi cezve ve fincanı görünce ne yapacağımı tamamen karıştırdım."
Yerimden kalkıp nasıl içmek istediğini sordum. Sonra da iki orta şekerli Türk kahvesini pişirmek üzere cezveyi ocağa yerleştirdim. Montunun cebinden çıkarıp getirdiği çikolataları görünce kendi kendime mutluluk dansı yaptım. Tuhaf bulmuş olacak ki "Çikolata görünce bu kadar sevinen birini daha önce görmemiştim" dedi gülerek. Kahveleri fincana alıp masaya taşıdım. Atlas da geldiğinde ağzından nasıl laf alsam diye düşünüyordum. Bunun kolay bir yolu olmadığını fark ettiğimde de "Bu akşam neden apar topar çıktın?" diye soruverdim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Çember
RomanceSıradan bir kızın 17 yaşında yaptığı bir hata yüzünden 8 yıl sonra şansı dönebilir mi? Arya, mutsuz işinde her güne lanet okuyarak başlıyordu. Bir gün hayatının teklifi geldi. Emre, Arya'ya yaptığı teklifin sonuçlarının bu derece başına bela olacağ...