11. Bölüm - Atlas

92 10 18
                                    


Duyduklarım o esnada bir anlam ifade etmemişti ama yine de iyi bir şey olduğunu anlamıştım. Bocalayan yüz ifademi izleyen Atlas, ben sessiz kaldığım ve kalmaya devam ettiğim için "Zehra Hanım?" diye sordu.

"Özür dilerim. Ben... Ben çok gerildim. Yapmamalıydım. Yani sonuçta sizler müşterisiniz. Ama..." Saçmalıyordum ve hemen susmam gerekiyordu. Ancak o an susmanın nasıl bir şey olduğunu unutmuş gibi "Ama gerçekten ne yapacağımı şaşırmıştım. Ne olur beni şikâyet etmeyin daha dün başladım ve bu işe ihtiyacım var. Ah Tanrım! Çok, çok özür dilerim" diyerek devam ettim.

"Zehra Hanım lütfen biraz sakin olur musunuz?" Üzerindeki ceketi çıkarıp omuzlarıma koyduğunda titrediğimi yeni fark etmiştim. Kokusu beni bir kalkan gibi sararken bedenim yine şaha kalkmıştı. Benim neyim vardı böyle? "Sizi kime şikâyet edebilirim? Burası benim" deyip göz kırptı. Tabi ki biliyordum. Ama Zehra bunu yeni öğrenmiş gibi ağzını şok ile açtı. "Ne?"

"Evet, bu mekân benim. O yüzden endişe etmeyi bırakın artık. Üşüyorsunuz, hadi içeri geçelim"

Oskarlık oyunculuğumu da alıp Atlas'ın peşinden içeri girdiğimde Alper Bey beni yeniden aşağı kata aldı. Gözlerinde yaşananları bildiğini gösteren bir ifade vardı ve açıkçası anlayışla bakıyordu. Bu adamı araştırmalıydım. Bizden biri denmişti ama adam hiç öyle davranmıyordu. Acaba Hikmet Başkan sırf beni rahatlatmak için mi öyle demişti?

Vardiyam bittiğinde soyunma odasında hızlıca Emre ve Yağız'a mesaj attım. Atlas'ın iki numaralı odada eğlendiğini olaylı da olsa öğrenmiştik. Perşembe gecesi için oraya böcek yerleştirecektim. İçeride çok fazla güvenlik kamerası olsa da bu benim uzmanlık alanımdı. Boşuna bana hacker demiyorlardı. Ayrıca Atlas artık adımı biliyordu. Kim bilir belki yine yeterince şanslı olursam o gece de ben hizmet ederdim.

Kulüpten çıkıp arabama yürürken, bir Range Rover'ın farları söndü. Bakmamaya çalışsam da içimden bir ses konunun benimle alakalı olduğunu söylüyordu. Alyansa doğru, dinlediklerini bildiğim Emre ve Yağız'a "Yerinizde kalın, biri geliyor" diyerek uyarıda bulundum. "Zehra" diye seslenen sese doğru döndüğümde gelenin Atlas olduğunu görmek beni büyük bir şaşkınlığın içerisine sürükledi. "Merhaba" diyerek elini uzattı. "Bu akşam sana kendimi tanıtmayı unuttuğumu fark ettim ve bu büyük kabalığımı affettirmek için bekledim" Hanımdan Zehra'ya hızlı bir geçiş yapmıştı. "Atlas" diyerek kendini tanıttı. Elimi havadaki elinin içine bıraktığımda, kendi ellerimin birer buz kütlesi olduğunu fark ettim. Gülümseyerek "Memnun oldum. Siz adımı zaten biliyorsunuz" dedim. O ise buna karşılık "Donmuşsun" dedi. "Lütfen seni evine bırakmama izin ver."

"Aslında arabam var."

"Buna bir şey diyemem" Elini saçından geçirdi. Ben tam "İyi akşamlar o halde" deyip geri dönmeye yeltendiğimde konuşmaya başladı. "Pekâlâ, aslına bakarsan amacım bir kahve içmekti. Yani sen de kabul edersen"

Vay canına! İşte bu beklenmedik bir olaydı. Ne cevap vereceğimin hızlı bir tahlilini yaptım kafamda. Reddedip kaçan kovalanır oyununu mu oynasam yoksa kabul edip hızlı bir başlangıç mı yapsam karar vermeye çalışıyordum. Kendine gel Arya, adamla flört etmiyorsun! Doğru, adamla flört etmiyordum. O yüzden ikisini aynı anda yapmaya karar verip "Bu saatte açık bir mekân olduğunu sanmıyorum" diyerek suratındaki beklenti dolu ifadenin hayal kırıklığına dönüşmesini izledim. "Evet, galiba yanlış bir zamanı seçtim" dedi. Karşılık olarak verdiğim cevaba ve cesaretime ben bile şaşırdım. "Şey, benim evimde ısıtıcı ve kahve mevcut"

Biraz önceki hayal kırıklığı yerini çoktan sevince bırakmıştı. "Tamam, hadi gel" Kendi arabasına doğru yöneldi. Seslenerek onu durdurdum. "Arabamı burada bırakamam, yarın okula gitmeliyim. Siz beni takip etseniz olmaz mı?" kafasında bu düşünceyi tarttıktan sonra olumlu anlamda kafasını salladı.

ÇemberHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin