"Aslı!"
"Şaşırttım sizi biliyorum" dedi yine aynı nahif tonla. "Ancak söylediklerinizi çok düşündüm. Siz haklıydınız, artık karanlıklarda yaşayamam. Işığa çıkmam gerek."
Aslı konuşurken hislerim birbirine girmişti. Benden hala bir cevap beklediğini fark eder etmez "Çok sevindim aramana" diyebildim. "Tanıklığın bizim için çok önemli Aslı ama her şeyden önce Atlas sana yeniden kavuştuğu için çok mutlu olacak." Hattın ucunda derin bir sessizlik oldu. Duygusallığım bir incir çekirdeği kadar olduğundan Aslı'nın Atlas'la karşılaşmaktan korktuğunu o ana kadar tam olarak idrak edememiştim. Ama sessizliği bunu kanıtlar nitelikteydi.
"Korkuyorsun" dedim.
"Evet, beni affedeceğini söylediniz ama yine de korkuyorum. Belki benim suçum değildi ama yine de bir şekilde tüm günahların bedelini ödemek bana kalmış gibi hissediyorum."
"Öncelikle bana lütfen Arya de, seninle abinin bir arkadaşı olarak konuşuyorum."
"Tabi ki... Arya" dedi çekinerek. "Tüm günahların bedelini ödemek ne demek çok iyi biliyorum ancak abinin seni bağrına basacağından o kadar eminim ki hiç tereddüt etmeden iyi bir şey yaptığını söyleyebilirim." dedim. Hattın ucundan nefes verdiğini duyduğumda söylediklerimin onu rahatlattığını anladım.
"Umarım haklısındır" dedi. "Ben tek başıma gelecek cesarete sahip değilim. Bana yoldaş olur musun?"
Olurdum. Hem de seve seve olurdum. Onu pazar günü almaya söz verdikten sonra telefonları kapattık. Bir kez daha Mersin'e gidecek olmanın heyecanına girdim. Annemle babamı göremeyecektim ama sanırım Akif'in yakalanmasından sonra onlar da tanık koruma programından çıkarlardı. Çok uzun bir açıklama yapmam gerekecekti ve verecekleri tepkiden çok korktuğum gibi bir gerçek vardı.
Emre'nin gelmesine yakın bir demlik çay demleyip, yanına da mısır patlattım. Can ve Tahsin ondan önce gelip anında patlattığım mısırlara sulansalar da ellerine vurarak kendilerini bertaraf ettim. Sözleşmemin bittiğinden hepsinin vardı ama konuşmuyor olmaları yeni aldığım tekliften de haberdar olduklarını gösteriyordu. Kaçamak bakışlarını her yakaladığımda bir şey söylemek istediklerini hissediyor olsam da huyumu bildiklerinden ses etmediklerinin farkındaydım. En sonunda dayanamayıp "Hadi çıkarın ağzınızdaki baklayı" dedim.
İlk konuşan Can oldu. "Aldığın teklifi duyduk" dedi. "Ne yapmayı düşünüyorsun?"
"Bilmiyorum" dedim dürüstçe. Ne olacağına dair bir fikrim yoktu ama şunu biliyordum ki teklifi kabul etmezsem Akif'in bir delikte çürüyeceğini söyleyecekleri ana şahit olamayacaktım. Kafa karışıklığımı anlıyorlardı bu yüzden de sadece kafalarını sallamakla yetindiler. "Her neye karar verirsen ver seninle çalışmak bir zevkti ve sen bizim arkadaşımızsın Arya" dedi Tahsin. Bunca zamandır aynı evin içinde olmamıza rağmen onlardan ilk kez bu kadar duygusal bir tepki görüyordum. Gözlerimin dolmasını engelleyemedim ve "Sağ olun çocuklar" dedim.
"N'oluyorsunuz be? Havada resmen gözyaşı kokusu var" diyerek içeri giren Emre, odanın tüm havasını değiştirdi. Düşmek için bekleyen tek gözyaşıma rağmen kuvvetli bir kahkaha attım. "Gel gel, sen de bağrına bas beni" dedim. Sözümü ikiletmeden kollarını etrafıma doladı ve orada şımarmama izin verdi.
Tıpkı sözleştiğimiz gibi çayı ve patlamış mısırı salona getirdim. Can ve Tahsin de artık konuyu bildiklerine göre onların önünde konuşmamda bir sakınca yoktu. Emre ise anlatamadıklarımı da anlayacaktı, biliyordum.
Onlara şüphelerimden bahsettim. Bir istihbaratçı olmayı gerçekten isteyip istemediğime karar verememiştim. Üstelik diyelim ki seçersem nasıl bir hayatım olacaktı? Son birkaç aydır yaşayacağım hayatın bir fragmanını görmüş sayılırdım. Hep böyle tehlikeli, sürekli hareket halinde mi olacaktım? Peki, ben ki dünyanın en maceraperest insanı esasında tam da böyle bir hayat için biçilmiş kaftan değil miydim?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Çember
RomanceSıradan bir kızın 17 yaşında yaptığı bir hata yüzünden 8 yıl sonra şansı dönebilir mi? Arya, mutsuz işinde her güne lanet okuyarak başlıyordu. Bir gün hayatının teklifi geldi. Emre, Arya'ya yaptığı teklifin sonuçlarının bu derece başına bela olacağ...